Son günlerin sıcak gündeminin önemli bir parçası asgari ücret komisyonundaki tartışmalardır.
Asgari ücretin tarihi olarak yoksulluk sınırının altında olan, açlık sınırını dahi tutturamayan bir yapısı bulunur ve uzun zamandır bu sorunu aşmak gibi bir meselemiz var. Cari tutarlar hiçbir Türk vatandaşının layığı olan seviyede değildir elbette. Ama asgari ücret tutarının düşük olması kadar büyük olması da problemdir.
Asgari ücret yapısı itibariyle bir taban fiyat uygulamasıdır. Genel olarak piyasa arz-talep dengesini belirleyen ücret seviyesinin üzerindedir. Bu nedenle iş arayan sayısını artırdığından işsizlik oranını yukarı iten etkisi/payı vardır.
Kayıt dışı çalışma/çalıştırma etkisi de bulunur. İşgücü arzı-talebinin çok üzerinde bir ücret belirlenmesi işsizlik, kayıt dışı çalışma gibi sorunları büyüteceği gibi toplumda okula devam sürelerine kadar etki yapmaktadır.
Fakat bu tür enflasyonist dönemlerde ücretlerin yapışkan olması nedeniyle asgari ücrette tatmin edici bir artış sağlanamaması satın alma gücünde önemli bir kayba neden olacaktır. Toplum fakirleşecektir. Toplam işgücünün yarısına yakınının asgari ücretle çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda bu tür fakirleşme gayrisafi yurtiçi hasılada tüketim harcamaları kalemini zayıf bırakacağından güçlü büyüme oluşmasını imkansızlaştırır. Doğal olarak yatırımlar da zayıflayacağından gayrisafi yurtiçi hasıla üzerindeki sorumluluk hükümet harcamaları ile ihracat üzerinde kalacaktır.
Yüksek belirlenecek asgari ücretin neden olacağı işsizlik de tıpkı aksi gibi aynı etkileri oluşturacaktır. Bu nedenle enflasyon kadar bir artışın üzeri sosyo-ekonomik olarak olumsuzluklara neden olacaktır.
Asgari ücretli çalışanları memnun etmeyecek olsa da en iyi çözüm; belirlenecek asgari ücret artış oranına paralel olarak ilave istihdam şartı getirilmesi olacaktır. Haliyle bunu elde edebilmek işçilerin değil patronların teklifine yakın bir ücret tutarı belirlemek gerekecektir. İstihdam edilen işçiler kendilerini düşündükleri kadar iş arayan işçileri de düşünmek zorundadır.
Fakat önerime tepki vermeden önce ilave istihdam şartıyla bir artış oranı belirlenmesinin dolaylı olarak ücretleri yukarı taşıyacağını göz önünde bulundurmak gerekir. Zira işgücü talebi artırılmış olacağından ücretler piyasada yukarı itilecektir. İlave istihdamlarla talep artışı sağlanacaktır. Diğer şartlar sabitken artan taleple stokların tüketilmesi sonrası yatırımlar genişleyecektir. Genişleyen yatırımlar ilave istihdam gerektirecek bu sayede işsizlik düşecek, ücretler bir kere daha genişleyecektir. Aslında bu yolla asgari ücret üzerinden piyasaya fiyat müdahalesi, oluşturması gereken ekonomi politikası sonucunu gerçekten meydana getirmiş olacaktır. Hükümetin bu model için vergi benzeri kullanabileceği maliye politikası araçlarını da göz ardı etmemek gerekir.
Ancak unutmamak gerekir ki ilave istihdam şartlı artış oranı teklifi alternatifli sunulmalıdır. Ölçek ekonomisinde çalışan yahut çalışan sayısını artırma kabiliyeti bulunmayan firmalar için tercih edebilecekleri farklı bir teklif de getirilmelidir. Aslında bu yolla iki asgari ücret seviyesi belirlenebilir. Böylece büyükşehirlerle diğer bölgeler arasında da denge kurularak göçe ve tarım politikalarına kadar sorunların aşılmasına katkı sunabilecek bir yapı oluşturulabilir.