Evlat acısıyla yüreği yanan anneler, Diyarbakır'da oturma eylemi başlattığı zaman bu cümleleri ve daha nicesini kaleme almıştım.

“Evlatlarını PKK’dan kurtarmak için HDP’nin kapısında oturan annelere HDP’den şu cevaplar geldi; ’çocuklarınız burada değil, biz nereden bilelim, şov yapmayın...’

Evet anaların çocukları ‘o an’ HDP binasında değildi, doğru. Fakat o çocukların nasıl ve nereye gittiklerini sormanın adresi orasıydı!

Evlat acısıyla yüreği yanan anneler, Diyarbakır’da oturma eylemi başlattığı zaman bu cümleleri ve daha nicesini kaleme almıştım. Anneler kararlılıkla oturmaya devam ederken yürütülen başarılı çalışmalar sonucunda evlat kavuşmaları birer birer yaşanmaya başladı... Kavuşma görüntülerine şahit olurken içim bu denli gözyaşlarıyla dolup taşıyorsa o annelerin yüreğindeki coşkuyu tahmin bile edemiyorum.

Terör örgütünün elinden kaçan çocukların verdiği ifadelerde hiç ama hiç yabancı olmadığımız ve hatta yıllardır kelimesi kelimesine yazıp konuştuğumuz cümleler var! HDP’nin her kademesiyle teröre hizmet ettiği, çocukların kaçırılmasında ciddi yapılanmanın olduğu, okullardaki kandırma teşkilatlanmasının yine çocuklar üzerinden yapıldığı, HDP’li belediyelerin yaz kampları ve sosyal-kültürel faaliyetler adı altında gerçekleştirdiği organizasyonların tümünün terör örgütüne hizmet ettiği, çocukların terör örgütüne katıldıktan hemen sonra pişman olarak evine dönmek istediğini fakat hapis cezaları ve hatta infazlar ile bunun engellendiğini...

Terör örgütünden kaçan evlatların ifadelerinde dikkatimi çeken bir nokta daha var. Çocukların kaçışları esnasında KDP güçlerine sığındıklarını ve onların desteği ile Türkiye’ye ulaştıklarını belirtmeleri çok önemli ve değerli bence. Bu detay yakın geçmişte Mesud Barzani’nin yaptığı açıklamayı aklıma getirdi; ’topraklarımızın ve vatandaşlarımızın PKK tarafından mağdur edilmesinden yorulduk ve sıkıldık. Terörün bu coğrafyadan silinmesi için üzerimize düşen neyse yapmaya hazırız...’

Adam haklıydı! Çünkü Türkiye gibi IKBY’de PKK terörüne karşı onlarca yıldır kararlılıkla mücadele veriyordu, zarar görmüştü, can ve mal kayıpları yaşamıştı, acılara ve gözyaşlarına maruz kalmıştı...

Başkan, Mesud Barzani’nin ‘terörün bitmesi için iş birliğine varız’ açıklamasıyla birlikte bana ait açıklamalar geldi bu kez aklıma; ’köklü sevgi, saygı, dostluk, akrabalık bağları olan Türkler ve Kürtler; hava ve su gibi birbirini muazzam tamamlayan iki unsur olarak Ortadoğu topraklarına huzurun gelmesinde mutlaka yanyana durmalı...’ Bu cümlemi kaç defa yazdığımı ben bile hatırlamıyorum. Herkesin sustuğu, ilişkilerin en gergin olduğu dönemlerde bile ısrarla yazıp söylemekten geri kalmadım bu cümleleri. Çünkü menfaatimize olan gerçeklerin üstünü örtmek veya moda argümanı gibi işimize gelince ortaya çıkarmak gelmeyince kaldırmak bize bir şey katmadı ve katmaz! Bu coğrafyanın hepimizi bağlayan ve hepimizin kabul etmesi gereken gerçekleri var çünkü!

Terörün bitmesine dair ‘çözüm süreci’ fiyaskosunu geçmişte de reddetmiştim son süreçte yeniden ısıtılmaya çalışıldığında da. Çünkü terör; kararlı askeri mücadele, vatandaşın travmalarını rehabilite eden ve kazanımını hedefleyen kalıcı politikalar, ülkeler arası birliktelikler, kültürel kaynaşmalar ve sokaklara verilen güvenle çözülür...