Dünya kültür tarihinin en güzel mitolojik öyküleri; Yunan ya da Grek mitolojisi kabul edilir. Bu mitolojik öykülerin büyük bölümü Anadolu topraklarına aittir.
Dünya kültür tarihinin en güzel mitolojik öyküleri; Yunan ya da Grek mitolojisi kabul edilir. Bu mitolojik öykülerin büyük bölümü Anadolu topraklarına aittir. Yalnız bu arada bir konuya da değinmeden yapamayacağım; mitolojiyi ve kültürel olguyu sadece Batı kültürüne mal etmek doğru değil. Antik Yunan’dan çok daha eski ve görkemli medeniyetler geçti dünya üzerinden. Bunlar arasında Doğu kökenli Çin, İran, Hint ve Türk medeniyetleri gibi Batı’da da İnka, Aztek ve Maya medeniyetlerinin de muazzam mitolojik öyküleri var.
Mitoloji kelimesinin tam karşılığı ‘masal’dır aslında. Mitoloji; Yunanca mythos (masal veya hikâye) ve logos (söz) kelimelerinin bileşiminden gelen bir kelimedir. Mitolojik öykülerin birçoğunda abartı vardır ama mutlaka öykülerde gerçeklik payı da vardır diye düşünüyorum. Mitoloji toplumların aynasıdır derler. Her toplumun geçmişinde ürettiği mitler olmuştur. Ve bu mitlerin pek çoğunda ortak yanlar bulunur. Belki de insanoğlu korkularını ilk önce mitleştirmiştir. Anadolu ve Yunan mitolojisin beslendiği en önemli kaynağın gizemli Kafkasya olduğunu düşünüyorum. Bu benim için çok yeni bir düşünce. Bu düşüncemi destekleyecek birçok bilgi ve belgeyi ilgilisi ile de paylaşacağım.
Ege, Marmara ve Karadeniz
Benim bildiğim, dinlediğim ve okuduğum mitolojik öyküler içerisinde en çok etkilendiğim Altınpost mitidir. Kafkas bir aileden gelmemin bunda etkisi olabilir mi bilemiyorum. Ordu’nun Perşembe İlçesi’nde bulan Yason Burnu benim çok sevdiğim yerler arasındadır. Altınpost Efsanesi ile ilgili bir bilgilendirme var bu bölgede. En son Karadeniz seyahatimde konu ile ilgili olarak bir yazı yazmayı planlamıştım, kısmet bugüne imiş. Aşağıda paylaşmış olduğum metin genel bir anlatı. Bu öyküde geçen birçok yeri (Ege Denizi, Marmara ve Karadeniz) görme fırsatım oldu. Hatta Altınpost Efsanesi üzerine bir de film izleme şansım da oldu.
Rodoslu Apollonius ve Argonautica
Altın Post mitolojik öyküsünü; MÖ 3. yüzyılda Rodoslu Apollonius tarafından yazılmış Argonautica isimli eserden biliyoruz. Yason (Iason) ve Argonotların ‘Altın Post’u ele geçirmek için çıktıkları zorlu yolculuk anlatılmaktadır. Kafkasya coğrafyasında Altınpost zenginliği ve iktidarı simgeleyen postun isimidir.
Kolkhis
Teselya Kralı’nın Phriksos isimli bir oğlu ve Helle adlı bir kızı varmış. Kral sonradan ikinci kez evlenmiş ve üvey anne bu çocuklara kötü davranmış. Nihayet çocukları öldürmeye çalışmıştır. Çocuklar ise Zeus’un kendilerine bir hediyesi olan Altın Postlu uçan bir koç ile kaçmayı başarmışlardır. Ancak Çanakkale Boğazı’ndan geçerken kız kardeş olan Helle düşüp boğulmuştur. Bugün dahi Çanakkale Boğazı’nın Yunancadaki ismi ‘Hellespont’tur. Phriksos ise Kolkhis topraklarına (günümüzdeki Batum civarı) ulaşarak canını kurtarmıştır. Kolkhis kralı bu misafire çok iyi davranmış, hatta kızı Khalkiope ile evlendirmiştir. Phriksos ölümden kurtulduğu için ‘Altın Postlu Koçu’ tanrı Zeus’a kurban etmiştir.Kolkhis Kralı kurbandan arda kalan Altın Postu, bir ejderhanın nöbet tuttuğu korulukta saklamıştır. Bu arada Teselya Kralı ölmüş, yerine oğlu Aison geçmiştir. Ancak kısa süre içerisinde Aison’un üvey kardeşi Pelias tahtı ele geçirmiştir. Aison’un oğlu Yason sonradan tahtı geri almak istemiş, Pelias da işi yokuşa sürerek Kolkhis Ülkesi’ndeki ‘Altın Postu’ getirebilirse tahtı devredeceğine dair söz verir. Yason bu anlaşmayı kabul eder ve 50 cengâver toplayarak yola çıkar. Bu seyahat için hızlı anlamına gelen ‘Argo’ adlı bir gemi yaptırır. Bu gemide ünlü mitolojik kahraman Herkül de bulunmaktadır ve geminin tayfasına Argonotlar denilmektedir. Uzun ve meşakkatli yolculuklarında Ordu’nun Perşembe İlçesi’nde günümüzde de Yason Burnu olarak anılan yerde mola verip dinlenmişlerdir. Bu buruna günümüzde dahi Yason Burnu denilmektedir. Argonotlar sonunda Kolkhis topraklarına ulaşmıştır. Bu sırada Kolkhis kralı Aietes’dir. Aietes, mitolojide Güneş Tanrısı Helios’un oğludur. Yason, niçin geldiğini anlatır ve Altın Postu ister. Kral Altın Postu vermemek için çok ağır şartlar ileri sürer. Bu şartlara göre Yason, önce ateş püskürten öküzleri yenecek, sonra ejderhayı öldürecek, bu ejderhanın dişlerini toprağa ekecek ve topraktan çıkan yeni savaşçıları bir bir öldürecektir.Yason’un bunları yapabilmesi imkânsızdır. Bu sırada Kral Aietes’in kızı olan büyücü Media, Yason’a âşık olmuştur ve Yason’un bu işi başarabilmesi için gizlice yardım etmiştir. Bu şekilde şartları yerine getiren Yason, Altın Postu hak etmişse de kral durumu anlamış ve Altın Postu vermemiştir. Bunun üzerine Media bekçi ejderhayı uyutmuş ve Altın Postu beraber çalmışlardır. Postu alan Yason ve savaşçıları hemen yola çıkmışlardır. Yason’a âşık olan Media da bunlarla beraber kaçmıştır. Sonradan durumu fark eden kral, ordusunu geminin peşinden göndermiştir. Giresun Adası dolaylarında çetin savaşlar olmuşsa da Media’nın yardımı ile kralın ordusunu alt edilmiştir. Yason Altın Post sayesinde Teselya tahtını geri almış, Media ile evlenmiş, iki çocukları olmuş ama sonradan başka bir kralın kızı ile evlenerek Media’yı aldatmıştır. Media hem kocasının yeni eşini, hem de kendi çocuklarını öldürerek Teselya’yı terk etmiştir. Altın post efsanesi, bütün mitolojik hikâyeler gibi efsanevi unsurlar içerse de özünde gerçek bir hadisenin izlerini taşımaktadır. Yason’un bu seyahati Avrupalıların Doğu’ya yaptığı ilk ticari amaçlı seyahattir. Bu seyahatin ne amaçla yapıldığı hikâye içinde kullanılan mitolojik anlatımlarda gizlidir.
Altına hücum
Hikâyenin temelini oluşturan Altın Postun Kolkhis ülkesinde bulunması tesadüf değildir. Bu bölge o yıllarda altın ve gümüş madenlerinin çok olduğu bir yerdir (Bu bölüme dikkat). Yunan coğrafyasında ise o dönemlerde kıtlık olduğu ve kıtlıktan çıkmak için çareler arandığı bilinmektedir. Zengin ve refah içinde yaşayan Kolkhis Bölgesi doğal olarak Yunanların ilgisini çekmiştir. Koyun ve koç gibi küçükbaş hayvanların postları, akarsularda toz halinde bulunan altın tozlarının kumdan ve sudan ayıklanması esnasında kullanılıyordu. Suyun akış güzergâhına serilen postun tüyleri altın zerreciklerini tutmaktaydı. Tüylerine altın zerrecikleri yapışan postlar sonradan kurutuluyor ve dövülüyordu. Yani altın madencilerinin çok eski bir uygulaması olan bu yöntem, Yunan mitolojisinde bu şekilde efsaneye malzeme olmuştur.
Karadeniz kolonizasyonu
Bu efsane Yunan seyyahların Doğu Karadeniz’e gelme ve burada koloni şehirlerini kurma hareketinin temeline dair ipuçları veren yerinde bir efsanedir. Yunan kolonistlerin Doğu Karadeniz Bölgesi’ne olan bu tür ticari gezileri elbette maden sektörü ile sınırlı değildi. Köle ticareti, kereste ticareti, balıkçılık, bal ve muhtelif yemişlerin ticari potansiyelleri de Yunan kolonistlerin iştahını kabartmaktaydı. İlk başlarda geri dönüşlü cılız seferlerle başlayan ticari seyahatler, imkânların bolluğu ve yerli insanların medeniyet noktasında nispeten geri kalmış olmaları sebebiyle artarak devam etmiş ve nihayet sahillerdeki uygun yataklarda ilk koloni şehirlerinin kurulmasına kadar varmıştır.
Argo ‘hızlı’ anlamına gelmekte olan elli beş kürekli bir gemidir. Gemiyi yapan ustanın ismi de ‘Argos’tur. Gemide bulunan Yason (Iason) geminin kaptanıdır. Tiphys geminin dümencisidir. Orpheus ozan, İdmon, Amphiaraos ve Mophos bilici, Herkül’de gücün simgesidir.
Altınpost ve Karadeniz’in diğer mitolojik öyküleri üzerine bir çalışma düşlüyorum. Hatta Kafkasya’nın, Anadolu ve Yunan mitleri üzerine yapmış olduğu etkiler üzerine çalışmalar yapmaktayım. Bu yapmış olduğum çalışmaları çok yakın bir zaman içerisinde yayımlayacağım…