Bildiğiniz gibi, Altın Kelebek 2017 geçen hafta yapıldı.
Bildiğiniz gibi, Altın Kelebek 2017 geçen hafta yapıldı.
Yıllardan beri ses getiren, bu ülkenin en bilinen, en beklenilen, artık klasik olmuş ödül törenidir.
Aslında tektir.
Başka da yok.
İyi ki de var.
Kimler ödül alacak diye bekleriz, kimler katılacak diye bekleriz, kimler ne giyecek diye bekleriz.
Halkın oylarıyla seçilen, ödül alan insanlar, kelebeğini kaldırır ve konuşur.
Hayat o kadar problemlerle dolu ki.
Ülke gündemi o kadar yoğun ki, hepimiz şiştik, bir gece ara verebiliriz değil mi? Bu gece hepimize iyi gelir.
Ne olur bize izin verseniz.
Bir gece gülümsemeyi çok görmeseniz.
Bir gece hayat külfetini üzerimizden atsak.
Bir gece yorgun aklımızı dinlendirsek.
Olmaz değil mi?
Olmaz.
İlla arkasından bir dolu, dedikodu yapacaksınız, polemik yaratacaksınız.
Ve birilerine haksız yere sosyal medyanızda çatacaksınız.
Çemkireceksiniz.
Sataşacaksınız.
Ebru Yaşar, niye ödül aldı diye, sallayacaksınız.
Şaşırdınız mı be! insanlar.
Kadın bu ülkenin en büyük sesli üç kadınından biri.
Sesi yok diyebilir misiniz?
Bir albüm çıkarmış, dur durak bilmeden çalışmış, şahane klipler çekmiş, albüm bütün yaz sokaklarda, arabalarda, cayır cayır çalmış.
Valla, Eminönü, Tahtakale bütün hanlarda çalıyor..
Ucan kuşlar bile dinliyor.
Kadın sadece kendi işine bakmış.
Ve hak etmiş.
Kocasını, gazeteci Cengiz'i, tuhaf Cihangir dedikodularını yazmasanız, şu ödül törenini kirletmeseniz, bunları yazmayacağım.
Sen.
Sürekli eleştirme duygusu içinde debelenerek çırpınan insanlara ne denir?
Ne kadar toksik insanlarsınız.
Sizden kaçma, uzaklaşma, yazdıklarınızı görmeme ihtimalimiz olsa kaçacağız.
Sataşma üslubunuz başa çıkılamaz belden aşağılıkta.
Zararlı saçmalık.
Palavra dobracılık.
Yalancı patavatsızlık.
Sabah akşam insanlara musallat.
Devamlı "DEKMAN" hali.
Kısaca, palavracı insanlara "dekman sıkıyor" derler ya.
Fena ve fenalığınız başa çıkılmaz.
İstediğine salla, küçümse, telafi etme zorunluluğun da yok.
Neyse ki Ebru Yaşar'ın şarkısı var.
Biz ne yangınlar gördük.
Funda'ya takılanlar...
... Dolmuşta gidiyoruz... Yanımdaki kadın bir elektrik içinde bindi.
Elektrik içinde oturdu. Oturduğu yere sığmaz gibi, sağa sola yalpalanıyor, kocaman çantasını yerleştiremiyor.. Yan yan bana bakıyor.. Halbuki şişko olan o, sığamayan o.. Hiç tanımadığın bir kadın ile için şişe şişe gidiyorsun. Kadın cep telefonu elinde, arkadaşı ile mesajlaşıyor.. Kafasını sallıyor, yazıyor, yazdıklarını siliyor. Bir angarya var da bunun başına düşmüş gibi nefes alıyor.
Bende şiştim ya, yandan okuyorum.
Belli ki arkadaşı ona, "gördün mü" diye soruyor.
Bu içini çeke çeke yazıyor, "hiç fark etmedim".. Sonra siliyor, "merak etme, gördüm ama yalnızdı" diye yazıyor...
Hiç şaşırmıyorum.
Kadın milleti birbirinize sakın güvenmeyin, sonra bu erkekler bize neler yapıyor diye şikayet edin.
Bıktım sizden.
... Hakan Yılmaz ve eşini döven, maganda, basın açıklaması yapmış.
Sesi, mimikleri, anlattıkları insan gibi değil.
Önce çelme atmış, dönüp baksın diye... Sonra hem Hakan'a, hem karısına tekme tokat girişmişler.
Otel kamera görüntüleri var.
Adamları serbest bırakmışlar.
Adalet, otur sıfır.
Basın mensupları niye gidip bu adamı dinlemişler, o da anlaşılır gibi değil.