Her aile nesilden nesile farklı geleneksel kültür ve değerleriyle, hatta inançları ve kuralları ile doğar.

Her aile nesilden nesile farklı geleneksel kültür ve değerleriyle, hatta inançları ve kuralları ile doğar.

Sonra, gelişen teknoloji ve küreselleşmeye ayak uydurarak geleneksel taşıyıcı kültürünü geliştirip, değiştirebilir bunu da kültür özgürlüğü kavramıyla yapar.

Her ailenin farklı kültürle yetiştirdiği çocuklara yönelik yaklaşımları ise kültürel, geleneksel tutumlarından etkilenerek yönetirler.

Şuraya gelmek istiyorum:

Çekirdek aile oluştuktan ve çocuğun katılmasıyla yeni bir ekonomi sistemi oluşur.

Rollerin tam netleştiği aile ekonomisinin oluştuğu plan ve bütçenin hazırlandığı dönemdir.

Başta ailenin farklı kültür ve özelliklerinden bahsederken ekonomik yapısı ve farklı ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bütçelemeyi nasıl yapılması gerektiğinden, yani bu konuların tamamını içeren aile ekonomisinden ve tasarruftan bahsedeceğim.

Öncelikle acı bir tabloyu sizlere sunmak istiyorum.

Türkiye’nin yüzde 14’ü tasarruf yapmaya çalışan bir kesim olurken, bunların sadece yüzde 8’i düzenli tasarruf uygulayabiliyor.

Sorsanız tasarruf yapıyor musunuz, diye herkesin kaçamak cevabı hazır “Mısır’da halam öldü oradan para gelecek” veya “toplu para gelecek bir yerden onunla yatırım yapacağım”.

Peki, emeklilikte rahat bir yaşam sürdürebilecek misiniz? diye bir soru sorulduğunda; Türkiye’nin yüzde 90’nın şüpheli yaklaşımla emin olmadığı ortaya çıkıyor ve verilen cevaplar “90 yaşına kadar… kim öle, kim kala!” gibi yanıtlara karşı kimse tasarruf yapmıyor.

Halbuki genç yaşta fonlara veya bireysel emeklilik vs.. gibi yatırım enstrümanlara yatırım yapsa ki fonlarda devlet katkı da veriyor günde 40-50-TL ile 60 yaşında 300-400 bin gibi bir rakam elde edebilirsiniz.

Fransız atasözü şöyle der; Hayatın ilk yarısı, ikincisinin beklentisiyle geçer; ikinci yarısı, ilkinin pişmanlığıyla.

Geleceğin garantisini almak zorundayız.

Elbette yatırım fonları derken forex sistemlerine, finans sektörüne ve aracı kurum portföy yöneticilerine olan geçmişte yaşanılan güven kaybı oldu ve insanlar altına yatırım yapmaya yastık altına atmaya başladılar. Bu ve buna benzer tasarrufların ekonomiye tekrar kazandırılması gerekir.

Ancak tasarruf geleneksel kültür, yaşam biçimi olmalı ve bu alışkanlıklarımızı çocuklarımıza vererek bu kültürle devam eden nesillere dönüştürmeliyiz.

Oysaki biz zengin bir ülkeyiz.

Bakınız;

OECD verilerine göre; Dünyanın yüzde 71’i günde 10 dolar varlık düzeyi ile yaşıyor. Bizler çocuklarımıza paranın önemini ve harcama kültürünü anlatmalıyız.

Eskiden evde para mevzusunu konuşmak ayıptı. Büyüklerimiz bizlere yokluk olsa bile hissettirmemeye çalışırlardı. İşte bu kültür ile yetişen biz yetişkinler de aynı hatayı yaparak “ben yokluk çektim benim çektiğimi çocuklarım aman çekmesin” deyip saklayabiliyoruz.

Özeleştiri yapacak olursam bunu ben de yapıyorum. Alışkanlıklarımızı tasarrufa dönük olarak değiştirmeli ve günde mutlaka 10 lira olsun kumbaramıza atmalıyız.