Bu hafta farklı bir hikayeye yer vermek istedik.
Fotoğraflar: Şafak GÜVEN
Farklı ama aslında hepimizin çok da yakın olduğun bir konu… Başınıza gelen olumsuzlukların sizin için doğru kapılar açacağını farketmenizi sağlayacak bir insan öyküsü ile karşınızdayız.
Aziz Babacan, üst düzey yönetici olarak var olduğu iş hayatına, 50 yaşında zorunluluktan başladığı yüzme sporunu eklemiş. Eklemekle de kalmamış, kıtalararası yarışlara katılarak büyük başarılara imza atmış. Kendine karşı yaptığı bu meydan okumada bir sonraki hedefi 55 yaşında Cebeli Tarık Boğazı’nı geçmek!
Beyza Sinem Çağlar: Sizi tanıyarak başlayalım
Aziz Babacan: 1966 İstanbul doğumluyum, Lise eğitimimi Kabataş Erkek Lisesinde, Yüksek Öğrenimimi, Uludağ Üniversitesi Otelcilik ve Turizm İşletmeciliği bölümünde tamamladım. İş hayatına, Hilton Oteli’nde stajyer olarak başladım. Daha sonra dil eğitimi için 2 yıl İngiltere’ye gittim. Türkiye’ye dönünce otelcilik sektörü yerine Hızlı Servis restoran sektöründe iş hayatıma devam ettim. Bir çok uluslararası firmada çeşitli kademelerde görev aldım. Son 8,5 yıldır da Dominos Pizza‘da Kurumsal Restoranlar Direktörlüğü yapmaktayım. Evliyim. Efe ve Yusuf adında 2 oğlum var.
BSÇ: Nasıl başladı bu yüzme sevdası?
AB: Spor, hayatımda her zaman vardı. Yüzme sevdam ise aslında biraz da zorunluluktan başladı. Uzun yıllar aktif iş hayatında olmanın hediyesi olarak bel fıtığı rahatsızlığım oluştu. İki defa ameliyat oldum. Bu hastalıktan çekenler bilir, acısı hiçbir şeye benzemez. Hayatınıza olduğu gibi devam etmenize izin vermez. Kendinizi hep yorgun hissedersiniz, ne zaman ağrıların geleceği beli olmaz. Şifa bulmak için her türlü tavsiyeyi uygularsınız. Doktorlar da bu dönemde, düzenli olarak yürümemi ve yüzmemi önerdiler. Yani tedavi amaçlı başladım yüzmeye. Ancak hayatımı değiştireceğini o zaman bilemezdim tabi…
BSÇ: Tavsiyeden çıkmış bu iş. Siz bir adım ileri gitmişsiniz! Neredeyse profesyonel olmuşsunuz! Yarışlara katılmak biraz da kendinize meydan okumak mı? İlham kaynağınız nedir?
AB: Yarışlara katılma ilham kaynağım 50. Yaşım! Kendime meydan okumayı seviyorum galiba. 2016 yılında, 50. Yaşıma giriyordum ve bana bir şey katmasını istedim. Farklı bir şey yapmam lazımdı; unutamayacağım birazda sıra dışı bir şey olsun istedim! O ara karşıma İstanbul Boğazı’nda yapılan kıtalararası yüzme yarışı çıktı. Neden olmasın dedim; bu büyük yarışa katılarak kendime farklı bir doğum günü hediyesi verebilirdim. Bu kararlılıkla yola çıktım, ama hiç de göründüğü kadar kolay bir iş olmadığını çok geçmeden öğrendim. Yarışlara katılabilmek için ön elemeden geçmeniz gerekiyor. 800 metre havuz seçmeleri oluyor mesela, belirli bir sürede yüzmeniz lazım. Ben ise o güne kadar değil 800 metre 50 metre bile yüzmüş değildim! Bir deneme yapayım dedim, performansım çok kötüydü. Ama kararımı vermiştim: 50. Yaşımda boğazı boydan boya geçeceğim! Arkadaşım Önder, yüzme sporuna meraklıydı, onun tavsiyesi ile bir yüzme grubuna dahil oldum. İlk derste öğrendim ki ben o güne kadar yüzme bilmiyormuşum Sadece suyun üzerinde durmaya çalışmakmış yaptığım. 6 ay süren sıkı antremanlara dahil olarak seçmelere hazırlanmaya başladım. Gerçekten ilginç: Siz ne verirseniz vücudunuz onu alıyor. Daha birkaç ay önce bel fıtığı ağrısından oturmakta, kalkmakta zorlanırken, yüzdükçe perfosmansımdaki artışa ben bile inanamıyordum. 800 Metre elemelerini geçip Boğaz yarışlarına katılmaya hak kazandım; sonra da boğazı boydan boya yüzdüm! O zafer duygusunu anlatmam mümkün değil. İnsanın kazandığı en büyük zafer kendine karşı olan sanırım. 50. Yaşımda kendi sınırlarımı zorlayıp; neler yapabileceğimi ispatlamış oldum. Unutamayacağım bir doğum günü hediyesi oldu benim için. Arkadaşlar arasında da müthiş havam oldu tabi.