YENİ ANAYASA VE BANKNOTLARI AYARLAMA ENSTİTÜSÜ

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Değişim hayatın her alanında geçerlidir, gereklidir. Zamanın getirdiği yıpratıcı etkilere karşı elbiseleri, eşyaları ve üzücü de olsa dostları değiştirmek zorunda kaldığımız olur.

Değişim hayatın her alanında geçerlidir, gereklidir. Zamanın getirdiği yıpratıcı etkilere karşı elbiseleri, eşyaları ve üzücü de olsa dostları değiştirmek zorunda kaldığımız olur. Bazen kıyafetler dar gelir, bazen eşyalar eskir. Her değişim kötü de değildir.  Yeni kalabilmek direnci artırabilmek için yenilik imkan da sunar.  Buna örnek olarak banknotları gösterebiliriz. Para malum, tedavülde banknotlarla kendini gösterir. Banknotlar da milletlerin karakterini yansıtır. Bazen de birden fazla milletin. Mesela Avrupa Birliği banknotlarının yüzlerinde ortak değer kabul edilen simgeler vardır. Her bir ülke kendi birimlerinden vazgeçerek ortak bir değer etrafında bu banknotlarla yeni hikayelerini yazmaya girişmişlerdir. Gerçek anayasa da esasında budur. Avrupa Birliği’nin dünyanın ücra köşelerinde bile var olan değeri banknotlar ve onun üzerine yüklenen değerdir. Avrupa’da anayasa krizinden ziyade Euro bölgesi krizleri çıkar. Çünkü ortak olan değer, paranın etrafında şekillenmiştir. Parayla bir araya gelen bir birlik veya birliğin ortaya çıkardığı para olarak iki farklı bakış açısı mümkündür ama sonuç değişmez. Avrupa, Avro’dur, Euro’dur. Gelelim bizim anayasa meselemize... Yılan hikayesine dönen yeni anayasa yapım sürecimiz var. Anlaşmak ve değiştirmek elbette güç ama imkansız değil. Bakış açımızı biraz değiştirebilirsek eminim daha fazla yol alabiliriz.

Türkiye’nin banknot serüveni de aslında ülkede yaşanan değişimlerin özünü yansıtır. Osmanlı dönemi banknotları, üzerinde Osmanlıca ve Fransızca ibareler taşır. Sonra Cumhuriyet ilanı ve Latin alfabesine geçiş. Yeni bir dönem ve banknotlar değişir. Sonra Atatürk’ün ölümünün ardından İsmet Paşa’nın resmini taşıyan banknotların kısa ve ibret verici hikayesi. Tıpkı yasalarımız gibi banknotlarımızı da ithal edermişiz bir dönem. Bu da üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Yüksek enflasyonlu günler ve sürekli sıfırlar eklenerek büyüyen banknotlar. Her birimizin cebinde milyonlar gezerdi.  Sonra tam altı tane sıfır paradan atıldı. Ekonomik güçlenmenin ardından, enflasyonun düşmesinin ardından verilen bir karardı. Bu ülke parasından altı sıfır atarak normalleşmeyi başardı. Az şey değil. Sonra yeni banknotlara geçiş sürecinde banknot tasarımları da bir hikaye anlatıyordu. 

En yüksek  banknotumuzun ardında en büyük şairlerimizden Yunus Emre’nin resmi yer alıyor. Çok fazla itiraz olduğunu hatırlamıyorum. Yüz liralık banknotun arkasında Itri’nin portresi, notalar, kudüm ve ud gibi enstrümanlar yer alıyor. Bunun da yadırgandığını hatırlamıyorum. Mimar Kemalettin, Fatma Aliye, Cahit Arf ve Adnan Sayılı diğer banknotlarda yer alıyor. İsabetli tercihler ve Türkiye’nin istikametinin sembolleri olarak herkesin cebine giriyor. Acaba diyorum, şu yeni anayasayı Yunus Emre’nin dizeleri, Fatma Aliye’nin satırları ve Cahit Arf’ın matematik zekası ile yeniden mi düşünsek. Belki o zaman tıpkı banknotlar gibi üzerinde uzlaşabileceğimiz bir sonuca ulaşabiliriz.  Tıpkı paradan altı sıfır attığımız gibi hayırlı bir sadeleşme böylelikle mümkün olabilir. Hatta yeni anayasanın ilk maddesini de Ajda Pekkan’ın şarkısından ödünç alabiliriz: Hür doğdum hür yaşarım kime ne, kime ne?