UÇUN MAVİ KELEBEKLER DİYARBAKIR'A, DÜRÜMLÜ'YE...

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
24 Kasım 2012 günü, Saraybosna tepelerinden aşağı inerken karşılaştım. Yüzünü görmedim. Çünkü kendisi 1992 yılında ölmüştü.

Suljo Cavcic kimdir biliyor musunuz? Muhtemelen aramızda bilen yoktur. İşin aslı ben de bilmiyorum kim olduğunu. Ama bir şekilde karşılaştım.  Suljo, Süleyman isminin kısaltılmışı. Sülo da diyebilirsiniz. 24 Kasım 2012 günü, Saraybosna tepelerinden aşağı inerken karşılaştım. Yüzünü görmedim. Çünkü kendisi 1992 yılında ölmüştü. 1965 yılında başlayan hayat yolculuğu 27 yaşında nihayete ermiş. Bir şehitlikte gördüm mezar taşını. Mezar taşı da diyemem. İsmini ve doğum-ölüm tarihlerini gösteren mezar tahtasını ve elbette kabrini… Toprağı tazeydi. İsmini unutmamak için fotoğrafını çektim.  Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Bir kişi mezarına 20 yıl sonra mı kavuşur?

Ölümden daha acı bir şey var mıdır diye düşünürseniz, bunun belki de mezarına bile geç kavuşan kişiler olduğunu söyleyebilirim.  İnsan neden mezarına geç kavuşur? Ya cesedi bulunamamıştır ya da daha acısını söyleyeyim cesedinin parçalarının tamamlanması bekleniyordur. Bosna-Hersek işte böyle bir yer. Mezarını 20 yıldır bekleyen şehitlerin mekanı. Nasıl bir acı olduğunu tahmin etmek çok zor. 4 yıl önce karşılaştığım bu tablo, Dürümlü Katliamı’nın görüntüleriyle hafızamda öne çıktı.

PKK’nın, diğer bir deyişle “hendek kazan arkadaşlar”ın diğer bir deyişle “sorumlu arkadaşları”ın yaptığı bir katliam bu. Alçakça haince. Şehit olanlar mertebelerine ulaştı. 15 ton patlayıcı neredeyse bir krater oluşturdu yeryüzünde. Bir haber metniyle anlatmaya çalışalım: “Patlama sonucu 3 araç ve kamyondan eser kalmadı. Cesetlerin parçalanması ve geniş bir alana yayılması nedeniyle kayıp 12 kişinin kimliği ancak DNA çalışması sonucunda belirlendi. Kimlikleri belirlenen 13 kişinin cenazesi 17 Mayıs günü Tanışık mahallesinde defnedildi.”

Sorumluluğu üstünden atmak isteyenler önce sustu, sonra alaycı şekilde ölenlere ”işbirlikçi” dedi.

Her insanın bir mezarı olmalı. Patlamanın ardından cesetlerin parçalarını toplamaya girişti yakınları.

Srebrenica’da Sırplar neyi yaptıysa arkalarındaki destekçilerle PKK’nın yaptığı aynısı…

Ölüye mezarı bile çok gören bir vahşet.

Srebrenica’da bir ayrıntı vardı. Umutsuzluğun içinde cılız da olsa bir umudu haykıran ayrıntı. Toplu mezarların üzerinde mavi kelebekler uçarmış ve birçok toplu mezar mavi kelebeklerin yardımıyla tespit edilmiş. Sonra cesetler parça parça tespit ediliyor ve ailelerine teslim ediliyor. İşte her Temmuz ayında bir kısmı mezarıyla bulunan Srebrenica şehitlerinin parça parça hikayesi budur.

Uçun mavi kelebekler Diyarbarbakır’a, Dürümlü’ye…

Sonra Bosna Savaşı zamanında Miloseviç’le röportaj yapan büyük Türk gazetecileri ve onların Özal’ı suçlayan sözlerini gazete manşetlerine taşıması geliyor aklımıza… Şimdi de benzer durumlar yaşanıyor. Katile katil diyemeyen zavallılar, masumları katledip pişkince sırıtan örgüt ve siyasi uzantıları… Hatta onlara lojistik destek sağlayan eli kalem tutan destekçileri… Acılardan bir harita çiziyoruz ve Srebrenica ile Dürümlü birden komşu oluyor. Mezarını arayan ölüler birbirlerine sımsıkı yapışıyor. Saraybosna Kovaçi Şehitliği’ndeki Suljo ile Dürümlü’deki Seyithan birbirlerini hiç görmemelerine rağmen taze toprağın altından selam yolluyorlar birbirlerine…