TRUMP'IN YALNIZ BİR ADAM OLARAK PORTRESİ

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi kitabından aldım yazımın başlığını. James Joyce'un bu kitabı yarı otobiyografik ve kendine taktığı isim Stephen Dedalus. Sanatçı olmak isteyen genç bunun önünde engel olarak gördüğü tüm kurumlara başkaldırıyor.

Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi kitabından aldım yazımın başlığını. James Joyce’un bu kitabı yarı otobiyografik ve kendine taktığı isim Stephen Dedalus. Sanatçı olmak isteyen genç bunun önünde engel olarak gördüğü tüm kurumlara başkaldırıyor. Kendini adeta bir laboratuvarda gözleyen yazar öz bilincine kavuşma sürecini anlatır. Aslında bu sadece kendisinin değil içinde bulunduğu toplumun da özçekim fotoğrafıdır. Türkçe bilmeyenlerimiz için açıklayalım: Özçekim, selfie demek. Kendi kendine konuşana deli diyorlar, kendi kendinin fotoğrafını çekene de özçekim delisi derler herhalde... Şaka şaka demiyorlar. 

Efendim, Donald Trump dünyanın başına gelen sanırım sondan bir önceki felaket. Sonuncusu kıyamet olacak. Kıyametin kopması için de Donald Trump elinden geleni yapıyor. Freud yaşasa, git görün şu doktora derdin neymiş  derdik. Şimdi iş başa düştü. Trump’ın neden dikkat çekmeye çalıştığını elimizdeki bilgilerle bulmaya çalışacağız. 

Küçükken babasından çok azar işitmiştir, o da şimdi acısını tüm dünyadan çıkarıyor diyebilirsiniz. Bunu bir kenara koyalım ve diğer ihtimallere bakalım. 

İnsanın davranışlarının temelinde sevmek ve sevilmek vardır der hipotezlerden biri. Yani ne yapıyorsak sevilmek için yapıyormuşuz. Trump’ın bir sevgi açlığı çektiğini söylememiz mümkün mü? Kendisini seçen milyonlarca Amerikalının oyuna rağmen bir adamın yalnız olması mümkün olabilir mi? 

Filmi geri sarıyoruz. Trump’ın gençlik günlerine bakıyoruz. Hani şu elinde parası olan ama sahici arkadaşlıkları olmayan gençleri getirin gözünüzün önüne. Etrafları dolu ama kendisini sahip olduğu para ve güçten bağımsız olarak seven kişilerin varlığından emin olamazlar hiç. Evlilikleri bile buna dahildir. Varlıklarının artması veya azalması çevrelerindeki kişilerin profilini hızla değiştirir. Bu da kalabalıklar içinde yalnızlaştıran bir zehir olsa gerek. Olsa gerek diyorum çünkü zengin olmuş birisi değilim. 

Trump fotoğraflarına bakıyoruz. Kucağında deste deste paralarla kumarhanesinde poz veren bir zengin. Bu yönüyle biraz Pablo Escobar’a benziyor. Parası var ama mutlu değil. İtibar istiyor, yalnızlığından kurtulmak istiyor. Escobar da tıpkı Trump gibi ülkesine başkan olmak istiyordu. Bu amaçla, popülaritesini artırmak için fakirlere sosyal konutlar bile inşa ettirmişti. 

Güç beraberinde saygıyı getirir ama yalnızlığı aşmanın yolu sevgidir. Bu da parayla pulla değil gönüllere girmekle olur. Televizyondaki şöhretini Çırak programında “kovuldun” diyerek sağlayan birisinden sevgi kelebeği olmasını bekleyemeyiz sanırım. 

BBC’de geçen günlerde yer alan bir haberde 90 yaşındaki yalnız bir adamın bu durumuna çare olması için geliştirdiği yöntemleri yaşadığı yerin belediyesinin yayınlayarak dağıttığını okudum. Yalnız bırakan tek şey ileri yaşta sevdiklerini kaybetmek değil. Güç de yalnızlaştırır, mutlak güç ise mutlak bir yalnızlık sağlar. ABD Başkanı Trump, yalnızlığına merhem olması için çıktığı yolda, yalnızlığının boyutunu büyüterek yürümeye devam ediyor.  

Joyce yaşasaydı, Trump hakkında bir kitap yazar mıydı bilmiyorum. Ama Kumarbaz’ın yazarı Dostoyevski’nin ilgisini çekeceği kesin.