TASARIMIN SINIRLARI VE SINIRLARIN TASARIMI

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Tasarım Müzesi duraklarımızdan biri ve belki de en önemlisiydi.

Bugünlerde Londra’dayım. Başka bir şehirde olmak insana beynini dışarıda gezmek türünden bir imkan sağlıyor. Alışmış olduğunuz şehirden ve alışkanlıklardan uzaklaşmak kişinin kendi sınırlarını yeni çizmesi için uygun bir ortam anlamına geliyor. Bu imkanı daha çok tasarım üzerine değerlendirme niyetindeyim. Duayen grafikerlerimizden birinin önerisiyle çizdiğimiz tasarım rotasında büyük kızımla birlikte geziyor ve izlenimlerimizi paylaşıyoruz. Tasarım Müzesi duraklarımızdan biri ve belki de en önemlisiydi. Farklı endüstriyel ürünlerin tasarımlarından politik tasarımlara varıncaya kadar hayatımızda kendimiz ifade ettiğimiz birçok aracı ve birbiriyle olan ilişkisini düşünme imkanı buldum. Mesela ayak sedyesi tasarımıyla AK47 ya da bildiğimiz adıyla Kaleşnikof Tasarım Müzesi’nde yan yana duruyordu. Bu, iyi tasarımın ne olduğunu düşündüren bir soru aynı zamanda. 

Dünyanın geleceğine ilişkin tasarımlar müzenin ilgi alanında değil ama onunla ilgili ipuçlarını da yine Londra’daki Victoria Albert Müzesi’nde bulduk. Orada heykellerden kaselere birçok kültürel öğe birbirleriyle yan yana duruyorlardı. Hepsi kendi için kurgulanmış bir düzeneğin içinde görevlerini yerine getiriyordu. 

Sonra Trafalgar Meydanı’nda diğer bir tasarım şekli karşımıza çıktı. Farklı ülke bayraklarını çizmiş bir sanatçı, bayrakların üzerine atılan bozuk paralarla geçimini sağlıyordu. Farklı bir tasarım kendi sınırlarını bu şekilde belirlemişti. 

Hemen yanında ise darbeye karşı olan Mısırlıların toplandığı bir kalabalık.  Mursi’yi meşru başkan olarak kabul eden kalabalığın elinde, bir Türk tasarımcının çizmiş olduğu Rabia işaretli flamalar Mısır bayraklarına eşlik ediyor. Ses cılız ve katılımcılar yıpranmış gösteri malzemeleriyle çok da umutlu görünmüyorlar. 

İngiltere’nin ortasındaki bu gösteri tasarımın sınırlarının, hakikatle buluştuğu noktaların bir özeti olmakla birlikte, aynı zamanda sınırların ne şekilde tasarlandığını ve çaresizliğin coğrafyasını da işaret ediyor. Zira İngiltere tarafından Ortadoğu olarak ifade edilen toprakların tamamı, iktidar ve muhalefetleriyle geleceğini Londra caddelerinde, meydanlarında arıyorlar. 

Tasarım hayatımızı şekillendiriyor, sınırlar da. Dünyanın yeniden şekillenme sürecinde sadece “Ortadoğu” coğrafyası değil kendini ifade etmeye çalışan. Amerika’da hayal kırıklığı yaşayan Trump karşıtları, bir önceki gündeki gösterilerinden ayrılırken posterlerini sokaklara bırakmışlar. 

Tasarladıkları yeni gelecek posterlerinin biçimleri gibi: Karmaşık ve cılız. 

Dünyaya sınır tasarlayan güçler şimdi yeni sınırları kendileri için belirleme sırasının geldiğini görüyor. Brexit ile Britanya, Trump sonrası Amerika. 

Müzelerden sokaklara ilerlerken hayatın ritminin her geçen gün arttığını görüyorsunuz. Büyük bir dalganın tam ortasında, tasarlanan her sınırın, sınırlanan bir tasarımla iç içe geçtiğini daha net olarak görüyorsunuz. 

Eski günler, büyük planlar  dönemi geride kalmış görünüyor. Londra karmakarışık bir ruh hali içinde yeni çizilen sınırların ne olacağını kestirmeye çalışıyor. Belki de tasarımlarını o sınırların içinde var etmeye çalışacak. 

Zor bir zaman ve farklı alanlardaki tasarımlar bize geleceğin çok daha karışık olacağına dair ipuçları veriyor. Müzik sesleri ve protesto sloganları birbirinin içine geçiyor, bir kalabalık yerini diğerine bırakıyor emperyal heykellerin süslediği Trafalgar Meydanı’nda...