SYKES-PİCOT ÖLDÜ MÜ ISSIZ ACUN KALDI MI?

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
1918 yılında dünyayı büyük bir afet kasıp kavurdu. Adı İspanyol nezlesiydi. Bildiğimiz kuş gribinin öncülerinden olan bu salgın ABD'nin New Mexico eyaletinde başladı.

1918 yılında dünyayı büyük bir afet kasıp kavurdu. Adı İspanyol nezlesiydi. Bildiğimiz kuş gribinin öncülerinden olan bu salgın ABD’nin New Mexico eyaletinde başladı. Sınırları aştı ve dünya savaşının ortasında milyonlarca kişinin canını aldı. Sadece Hindistan’da nüfusun yüzde 5’ine tekabül eden 17 milyon kişi bu hastalıktan hayatını kaybetti diyeyim de gerisini siz anlayın. Türkiye’ye de uğradı bu hastalık. Hatta Samsun’a geçiş hazırlığı yapan Mustafa Kemal, Beşiktaş’taki evinde bu hastalığa maruz kalmış ama atlatmış. 

İspanya’da çıkmamasına rağmen neden İspanyol gribi denmiş?

Savaş sırasında sansür nedeniyle bu hastalık hakkında yayın yapılamadığı için ilk olarak haberler savaşa katılmayan İspanya’da yayınlanmış. Sebep bu. Nazım Hikmet’in de İspanyol nezlesiyle ilgili dizeleri var hatta: “Biz ki İstanbul şehriyiz,  Seferberliği görmüşüz:  Kafkas, Galiçya, Çanakkale, Filistin,  Vagon ticareti, tifüs ve İspanyol nezlesi  bir de İttihatçılar, bir de uzun konçlu Alman çizmesi  914’ten 918’e kadar yedi bitirdi bizi." İşte bu İspanyol nezlesi, daha 39 yaşında olan Mark Sykes’ın hayatını, François Georges-Picot’un memleketinde sonlandırır. Büyük bir iddia sahibi kişi için sıradan bir ölüm gibi görülebilir. Ancak Sykes geride tam dört tane kitap bırakmıştır. Genç yaştan itibaren Osmanlı topraklarında istihbarat çalışmaları yapan Sykes saha tecrübelerini kitaplarına taşır. Meraklısı için kitapların isimlerini de verelim: Beş Türk Vilayetinde (ya da Beş Türk Eyaletine Doğru), Darü´l İslam, Halifenin Son Mirası, Kıbrıslı Zade Binbaşı Osman Bey´in Hatıraları...

François Georges-Picot ise Mark Sykes’tan daha uzun yaşar ve 2. Dünya Savaşı’nı da gördükten sonra hayata veda eder. 80 yaşındadır vefat ettiğinde. Ancak Sykes’ın bıraktığı mirasın genç yaşına rağmen çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Skyes-Picot Anlaşması yüz yaşında... İngiliz Mark Sykes ve Fransız François Georges-Picot tarafından hazırlanan bu anlaşma, Ortadoğu diye tanımlanan topraklarda milyonlarca kişinin hayatını etkiliyor. Kendini hazırlayan kişilerden çok daha uzun ömürlü olduğu kesin. İngiliz ve Fransızların menfaatlerini geliştirmek için çizdiği sınırlar, bugün milyonlarca kişinin dramını barındıran hapishane tellerine benziyor.

Geçtiğimiz yıllarda Sykes’ın mezarı kuş gribinin köklerine inmek üzere açıldı ve bilimsel araştırmaya konu oldu. Mezarı açan inceleme heyetinden bir isim şunu diyordu: “Sykes, 1918’de başlayan salgının son döneminde, virüsün yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemde ölmüş... Günümüzdeki en tehlikeli salgın tehdidi olan kuş gribine neden olan, 1997 yılında tanıştığımız H5N1’le H1N1 arasında bağ olup olmadığını, bu öldürücü virüsün hayvandan insana nasıl geçtiğini araştıracağız.” Sykes-Picot da işte İspanyol nezlesi gibi öldürücü bir virüs. İnsanlara nasıl geçtiğini, milyonlarca kişinin canını nasıl aldığını anlamak içinse, Sykes’ın manevi cenazesi olan kitaplara bakmamız, okumamız, araştırmamız ve panzehirini bulmamız gerekiyor. Kolay mı? Değil tabii ki. Ama başka çare görünmüyor.