NİŞANTAŞI KANTONUNDA SIRADAN BİR GÜN

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Nişantaşı ilgi çekici semttir.

Nişantaşı ilgi çekici semttir.

Adından başlayalım.

Nişan, taş...

Padişah etrafındakilerle nişan talimine çıkıyor.  Nişan almak için konulan taşlar: Nişan taşı..

Sonra padişahlardan biri çocuklarının sünnet merasimini Nişantaşı Sahrası’nda yaptırır. Şimdiler de yılbaşıyla meşhur olan kutlamalar bir sünnet düğünü ile başlamış. Semt yokken bile merasim varmış. Ardından Dolmabahçe Sarayı yapılmış ve sarayın oluşturduğu çevre ile bir mahalle ihtiyacı ortaya çıkmış.

Padişah buraya bir mahalle kurulmasına izin vermiş: Teşvikiye

Şimdi sorsanız saraylara karşı filan diye uzun bir konuşma dinleyeceğiniz mahallelinin kökeni kurulan saraya rahat ulaşmak isteyen kişilere dayanıyor. Ne istediklerini neyi sevdiklerini bilmek anlamak pek mümkün değil. Hangi aidiyet veya mensubiyete dahil olduklarını da... Edebi anlamda bunun yansımalarını izlemek mümkün: Attila İlhan, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk bu semtte ikamet eden ve kafası karışık bu semtten ilham alan üç isim. Bazı gazeteciler de var ama bu iki ismin yanına isimlerini koymak pek hoş kaçmaz.

Mahallenin hikayesine dönelim.

Sonra Cumhuriyet kurulur. Dolmabahçe Sarayı artık merkez değildir. Gücün yeni merkezinde olmak isteyen mahalleli rotasını Ankara’ya çevirir. Anlı şanlı müteahhitler olmuşlardır. Orhan Pamuk romanları bu gelişmelerin anlatıldığı belgeseller gibidir. Batılılaşma desek tam değil. Yerel değerlerle bütünleşme desek değil. Kozmopolit desek biraz eğreti duruyor. Garip bir semt. Kafası karışık bir yer. Coğrafi alanından çok zihinsel bir coğrafya. Parayı denkleştiren muharrirlerin yaşamak için can attığı sokaklar.

Teşvikiye Camii avlusunda güneş gözlüklü cenaze şovları. Yurtdışı seyahatlerinde görülen güzel mekanların kopyalarının yapıldığı ticari döngü. Eğlenmek evet güzel, hayattan keyif almak, gusto vs... Hepsi bir yere kadar... Bizim oyumuzla dağ başındaki çobanın oyu bir mi diye başlayan bir siyasi bilince varıp gidiyor gelişmeler...Son seçimlerde kanton tekerlemeleri söyleyen siyasi görüşe prim verdi Nişantaşı ahalisi.. Eh, İsviçre’de olan bir sisteme Nişantaşı’nın ilgisiz kalması mümkün değildi.

O güne kadar Kemalist çizgide olanlar, bir moda akımı olarak terör örgütünün siyasi uzantılarına oy verdiler. Buna sonradan Nişantaşılı olan muharrirler de coşkuyla katıldı, hatta bazıları başını çekti. Gel zaman git zaman terör örgütü gerçek yüzünü tekrar gösterdi. İşte o zaman Nişantaşı Kantonu için sıkıntılı günler başladı.Önce gelişmeleri kendi gündemlerince yorumlamaya çalıştılar. Karşıdakilere suçların bir kısmını yüklemeye çalıştılar. Sonra sıkıldıklarını fark ettiler ve oynamıyoruz dediler. Orhan Pamuk gibi dil bilenler Avrupa ve Amerika medyasına satış garantili argümanlarla röportaj verse de ortada bir Nişantaşı muallaklığı var.

Ne yardan geçebiliyorlar ne serden... Sonradan giyilen hiçbir kıyafet yakışmıyor ve can sıkıntısı katmerleniyor. Yeni açılan kafeler can sıkıntısını geçirmeye yetmiyor. Çünkü simalar aynı, tiyatro aynı. Sonra bir taksi çağırıp Nişantaşı Kantonu’nu geride bırakıyorlar. Mecidiyeköy cangılından hızla geçip Atatürk Havalimanı’ndan İsviçre kantonlarına doğru bir yolculuğa başlıyorlar.Nişantaşı Kantonu can sıkıntısını hiç sevmez, her gün canı sıkılsa da...