​ENVER PAŞA'DAN AJDA PEKKAN'A

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Türk müzik tarihinin önemli bir kısmını kaplar aranjmanlar. Aranjör denilen kişiler tarafından aranje edilen şarkılar yerli bir kılıkta dinleyicilerle buluşurmuş.

Türk müzik tarihinin önemli bir kısmını kaplar aranjmanlar. Aranjör denilen kişiler tarafından aranje edilen şarkılar yerli bir kılıkta dinleyicilerle buluşurmuş. Şimdi sayıları o kadar çok mu bilmiyorum ama zamanında sevilerek dinlenilen birçok şarkı aranjmanlardan oluşurmuş. Müziğin üzerine Türkçe sözler giydirerek yerli ve milli hale getirilirmiş. Tıpkı yabancı futbolcuları Türk yapmamız gibi bir şey. Zamanında bunu yapmak yadırganmazmış hatta tutan aranjmanlar, aranjörünün piyasasını yükseltirmiş. Ajda Pekkan diye bildiğimiz şarkıcı aslında yabancı müziklerin üzerine dublaj yapan bir seslendirme sanatçısından başka bir şey değilmiş. Olsun varsın, herkes yine de severek dinliyor. Bir de çiçeklerden yapılan aranjmanlar var ama onun konuyla ilgisi yok. 

Sadece müzik dünyasında görünmüyor bu aranjmanlar. Mesela göğsümüz kabararak söylediğimiz İstiklal Marşı’nın bestesi, Dağ Başını Duman Almış, Bir Başkadır Benim Memleketim filan hepsi aranjman. Aslında bu tarz aranjmanların kategorik bir izahını yapmak mümkün. Kendimize ait ne varsa utanmışız, değerlerimizle kendimizi çıplak hissetmişiz ve bulduğumuz ne varsa alelacele üstümüze geçirmişiz. Alfabe, kanun, kural, kıyafet... Yakışıp yakışmamasına bakmadan giymişiz. 

Bu işim ithal ikame kısmı. Bir de içeriden devşirilenler var. Referandumun hayır cephesinin kendini ifade etmek için söylediği Yaşa Mustafa Kemal Paşa marşı aslında Enver Paşa için yazılmamış mı? Uğranılan hayal kırıklığını tahmin edebilirsiniz. Ama aranjman dünyası böyledir işte. Kimsenin farkına varmayacağını düşündüğünüz küçük oynamalarla günü kurtardığınızı zannedersiniz ama günün birinde nereden ilhamlandığınız (!) ortaya çıkar. Özgünlük olmayınca da işin bütün büyüsü kaybolur gider. Ya da işin adını koyacaksınız Ajda Pekkan gibi, çaldımsa miri maldan çaldım deyip dik duracaksınız. 

Aranjman dünyası işte böyle. Milli hislerimize hitap eden bir bestenin ormancılardan bahseden komik ve belki uygunsuz sözler içeren bir eserin bestesi olduğunu olmadık bir zamanda öğreniveririz. Şükür ki çoğumuz ne duyar ne bilir de ezberleri bozulmadan yaşar giderler. Ama bilenler için ezberlerini yeniden gözden geçirme zamanıdır. Bir söküğün ilmek ilmek örülmüş bütün bir hikayeyi yerle bir etmesi hiç de zor değildir. 

Aranjmanlar hayatımızın bir gerçeği. Farklı alanlardaki çölleşmeye getirilen taşıma su da diyebiliriz. Sevdiğimiz şeyleri kendi bünyemize almamızda, yeniden düzenlememizde sıkıntı yok. Ancak bunu yaparken orijinalini tahrif edersek, gün gelir o tahrif edilen eserin sahibi hiç olmadık bir yerde karşımıza çıkar ve hiç beklemediğimiz kişiler eliyle bizden intikamını alır. Ortaya konulan emeklere saygı duymadan saygı duyulması mümkün bir örnek ortaya koyamayacağımızn sanırım farkındayız. 

Usulüne uygun olmadan yapılan aranjmanlar bize şunu fısıldar: Görürsün sana neler edeceğim / Bir yerine bin cezayla / Hakkından geleceğim senin

Ajda Pekkan’dan duymuş olmanız muhtemel bu sözlerin ardında da Elias Rahbani. Sözler de Fikret Şeneş... Özlediyseniz ufaktan mırıldanın...