SIKTI ARTIK ŞU MANDACI ZİHNİYETİNİZ...

Ekin GÜN 16 Ara 2016

Ekin GÜN
Tüm Yazıları
Fransa'da OHAL beşinci kez uzatıldı.

Fransa’da OHAL beşinci kez uzatıldı.

Adını koymak gerekirse Fransa artık OHAL ile yönetilen bir ülke.

AB’nin ikinci büyük ülkesi dediğimiz Fransa’nın küresel merkez tarafından terörle nasıl “terbiye” edildiğini kısa bir zaman önce deneyimledik.

Küresel merkez, laboratuvarlarında kurmuş olduğu terör örgütü DAEŞ’i Fransa’nın üzerine salarak bir nizam verme operasyonuna kalkıştı ve başarılı da oldu.

O gün bugündür Fransa’da demokrasi askıya alınmış durumda.

Fransa açık konuşmak gerekirse Suriye politikasında diğer Batı ülkelerinden daha farklı bir refleks göstererek Esed’e karşı çıkmıştı.

Birkaç terör olayıyla diz çöken Fransa bugün Suriye politikasında Batı’nın olduğu yere geldi ve terör Fransa’ya diz çöktürdü.

Teröre teslim olan ve politikasını baştan aşağı değiştirmek zorunda kalan hatta kendi iç meselelerinden başka bir politika üretemeyen Fransa’da artık sokakta asker var ve OHAL bir yaşam biçimi olmuş durumda.

Peki Türkiye’de durum nasıl?

Son bir yılda sayısız terör olayı ve bir darbe girişimi atlattık ve ancak ondan sonra OHAL ilan ettik.

Bu OHAL vatandaşların gündelik hayatlarına herhangi bir olumsuzluk getirmediği gibi terör örgütlerine müdahale açısından da hızlı bir karar mekanizmasını oluşturdu.

Bununla birlikte Fransa gibi dağılmadık hatta her terör olayında ve özellikle darbe girişiminden sonra birbirine kenetlenen, topyekûn bir şekilde bağımsızlık mücadelesinin bilincine varmış olan bir ülke olduk.

Terör Türkiye’ye diz çöktüremedi.

Türkiye’yi terörle ve darbe girişimiyle istedikleri hizaya çekemediler aksine karşılarında meydan okuyan bir ülkeyle karşılaştılar.

Onun için bu topraklar gerek tarihsel birikimiyle olsun gerekse yerli ve milliğin bilinciyle aşılanmış olsun Batı’ya benzemez, benzemediği gibi de Batı’nın oyunlarına hiç gelmez.

Ama tabi bu ülkenin yiğit insanı olduğu kadar haini de çoktur.

Helal süt emmiş insanı olduğu kadar bu ülkeden içmiş olduğu suya yemiş olduğu yemeğe ihanet edeni de epey fazladır.

Beşiktaş’taki hain terör saldırısı olduktan sonra millet birbirine kenetlenmişken vermiş olduğumuz bağımsızlık mücadelesinin bilincindeyken bunu sabote etmek isteyen bazı “aydın” kılıklı kişilerde her zaman ki gibi ortaya dökülmedi değil.

Örneğin, bunlardan biri Koray Çalışkan…

CHP’li akademisyen Koray Çalışkan Beşiktaş’taki terör saldırısından sonra hemen devlete akıl vermeye koyuldu ve “çözüm sürecine tekrar dönülmesi” çağrısında bulundu.

Hendek kazarak insanların canına kasteden, sayısız terör olayında binlerce şehit vermemize sebep olan, devletin barış samimiyetini elinin tersiyle itip silaha sarılan terör örgütü PKK’yla çözüm süreci masasına oturulacakmış…

Öyle diyor Koray Efendi.

Hatırlayacak olursanız 1 Kasım seçimlerinden önce FETÖ’nün bir TV kanalında “eğer AK Parti tek başına iktidar olursa akademisyenliği bırakırım” demişti.

Üzerinden bir sene geçti bırakmadığı gibi saçmalıklarına devam ediyor hatta aklını da artık kiraya vermiş durumda.

Taşeron FETÖ’nün kanalında konuşan “devrimci” bu zat şimdi de başka bir taşeronla “masaya oturma” çağrısında bulunuyor.

Yani özetle diyor ki, “Türkiye teröre teslim ol, küresel merkezin kucağına otur ve onun taşeronuyla anlaşma yap ülkeyi de sat gitsin”

15 Temmuz’da bu millet tankların karşısında göğsünü siper ederken, mermilere karşı mücadele ederken bu Koray Efendi nerelerdeydi bilemiyoruz tabi.

Hangi bankamatiğin kuyruğundaydı ya da hangi marketten gıda stoku yapıyordu bilinmez.

Ülkenin eğitim seviyesini görmek isteyenlere de bu zat-ı muhteremin Boğaziçi’nde akademisyenlik yaptığına bakması yeter.

Kendi ülkesine düşman, kendi ülkesinin vermiş olduğu mücadeleye yabancı, kendi milletinin şehitliği göze almasına karşı bu adam akademisyen olsa ne yazar kendini “aydın” sansa ne yazar.

Beynini kiraya verdikten sonra, bağımsızlığı terk edip zillete mahkûm olduktan sonra gerisi teferruattan ibaret.

Bir de ikinci olarak devlete “Suriye iç savaşına karışma” aklını vermiş.

Akademisyen olmuş ama zırcahil.

Ya da bilerek yapıyor ama bu da kötü niyetli bir insan olmaktan öteye gitmez.

Suriye meselesi Türkiye’nin bir iç meselesidir.

Güney sınırımızda oluşturulmak istenen terör koridoruna karşı Türkiye’nin mücadele etmesi hayati önem taşımaktadır.

Ama tabi Koray Efendi o terör koridorunu oluşturmak isteyenlerle “masa kur” dediği için bunu da anlamaz.

Utanmasa çıkıp “ülke topraklarını Batı’ya peşkeş çekelim” diyecek.

“Teröre teslim ol, terörün hedefine ulaşmasını sağla” demenin başka bir yolu da vermiş olduğu bu iki “akıl” değil de nedir?

Ama ABD’deki Orlando saldırısından sonra “ABD en sert karşılığı verecektir” diyen de Koray Çalışkan.

Türkiye’ye “teslim ol, terörle mücadele etme, diz çök” diyor, ABD’ye gelince de “ABD terörle mücadele eder, sert çıkar” diyor.

Cem Mumcu denilen ahlaksızı zaten saymaya bile gerek yok.

Bir ülkenin diriliş mücadelesini hiçe sayan onu aşağılamaya çalışan bu adamın insanlıktan nasibini almadığı çok açık.

Allahtan bu ülke insanı bu “okumuş” zırcahilleri ona katlar, vermiş olduğu mücadelede diz çökmez, prangalara vurulmuş bir şekilde yaşamaktansa ölmeyi tercih eder.

Ama bu “aydın” kılıklı mandacı zihniyetli kişilerden de artık gına geldi.

Acımızı bile paylaşmayan bu zatlarla ve bu zihniyetteki kişilerle vermiş olduğumuz bu mücadelede konuşulacak tek bir kelime yok.

Onların mandacı zihniyetleri kendilerine kalsın lakin hiç değilse acımıza saygı duymaya beceremiyorlarsa bile sussunlar.

Çünkü bu halk tarihinde hiçbir zaman mandacı zihniyetlere prim vermemiştir, bundan sonra da vermez.