​ECOWAS KARARI SONRASI NİJER KRİZİNDE YENİ PERDE

Prof. Dr. Vişne KORKMAZ
Tüm Yazıları
26 Temmuz'da Nijer'de gerçekleşen darbe ile başlayan kriz süreci geçtiğimiz günlerde ECOWAS'ın (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'nun) aldığı askeri müdahale kararı ile yeni bir boyut kazandı.

26 Temmuz’da Nijer’de gerçekleşen darbe ile başlayan kriz süreci geçtiğimiz günlerde ECOWAS’ın (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’nun) aldığı askeri müdahale kararı ile yeni bir boyut kazandı. Karar, ECOWAS tarafından alınan ilk askeri müdahale kararı değil. Afrika söz konusu olduğunda bölgeselleşmeye giden ülkelerin en azından sürekli dillendirdiği prensipler, egemenlik ve iç işlerine karışmama ilkesi olduğu için ECOWAS’ın askeri olarak oldukça hareketli ve kendi adına meşrulaştırdığı müdahaleler içerisinde olması kimimize şaşırtıcı gelebilir. Ancak, Batı Afrika ya da Sahel bölgesi söz konusu olduğunda rejim güvenliği tüm siyasi kaygıların en üstünde yer alıyor. Bu bölgedeki ülkelerin rejim güvenliği için kullanageldiği pek çok enstrüman var. İçeride ordu, dışarıda özel dostluklar ise işe yaradığı sürece en önemli rejim güvenliği araçları olmaya devam ediyor. Bu topraklarda iki-üç yılda bir darbe olduğuna göre bu araçların çok etkili veya hiç etkisiz olduğunu söylemek mümkün. O nedenle bölgenin sivil-asker liderliği araçları çeşitlendirmek, bir boşluk hasıl olduysa doldurmak konusunda son derece pragmatik davranıyor ve uluslararası konjonktürün kendi önüne çıkardığı riskli fırsatları değerlendiriyor. 

Rejim güvenliğini hafife almayın

Bu nedenle örneğin birkaç yıl önce ABD ile ortak eylem yapma kapasitesi inşa etmekten imtina etmeyen Nijer ordusu, ya da ordunun bir kısmı, bugün 20. yy başında kullanılan anti-emperyalizm söylemini Batı karşıtlığı ile harmanlayarak (Rusya ve Wagner’e küçük bir gülücük eşliğinde) kullanabiliyor. İşin garibi Moskova, bir zamanların Üçüncü Dünyası’nda ideolojik bir duruşu hatta geçmişte sosyalizmin çiçekler açtığı bir başkent olduğu gerçeğini vitrinine taşırken, Putin’in Afrika zirvesi dışında St Petersburg’da yaptığı konuşmalar SSCB’nin, Lenin’in, Stalin’in vb figürlerin, Rusya’ya yaptığı ihanet temasıyla süsleniyor. At izinin kurt izine karıştığı bir ortam nereden baksanız. Zorunlu bir pragmatizm ile sokakları bir hedef için savaşmaya ve ölmeye ikna etme çabası çoğu zaman iyi bir ortaklık kuramıyor. Ama rejim güvenliği devlet-başarısızlığının kıyısında yaşamak zorunda olan bu saha için hala önemli ve artık elde ne varsa o. ECOWAS liderleri de elde olan mekanizmayı işleterek, önce bir ültimatom sonra da askeri müdahaleyi son opsiyon olarak sahaya taşıyan bir karar yayınladılar. Karşılığında Nijer, kendisinin ve ailesinin rehin tutulduğunu söyleyen, gazetelere bu içerikte yazılar gönderen devrik başkanın kellesini alacağından tutun- ki bu sırada Macron’lu aranıyor afişleri başkentin duvarlarını süslüyordu- askeri cuntanın gerçek hedefinin anayasal düzenin tesisi olduğunu söyleyen karmaşık, çok düşünülmeden yapılmışa benzeyen sinyaller verdi. 

Avrupa/Batı’nın cevapsızlığı

Eh Fransa’ya karşı duyulan öfke malum, bu öfke Macron ve Avrupa’ya/Batı’ya karşı duyulan öfke ile iç içe geçiyor ve tabi bu öfkenin kolonyalizmin ve post-kolonyalizmin buralarda nasıl işlediği ile ilgili dayandığı bir temel var (Françafrique’den daha önce bahsetmiştik.) Ancak mesele sadece Françafrique’in yani sembol haline gelmiş eski koloni-beyaz Avrupalı patron devlet arasındaki karmaşık sömürü ilişkilerinin araçlarının başarı ve başarısızlığını tespit değil. Bu araçlar ve yüzyıllara yayılan ilişki ağı Nijer gibi, Mali gibi ülkelerde rejimleri ve devleti başarısızlığın kıyısından alacak bir etki yaratmıyor, yaratamıyor. Sömürü eleştirisini kazırsanız altından Avrupa’nın ve Batı’nın Afrika politikalarındaki yetersizliğin, var-olmama halinin de eleştirildiğini görüyoruz-ki Avrupa’nın jeopolitik olarak içine düştüğü sarmalda yuvarlandığı düşünülürse Afrikalı dostlara şunu söylememiz gerek: yanlış zaman, yanlış aktör. Avrupalılar Sahel’i ve Sahel ve Batı Afrika’nın kesiştiği alanı bir filtre olarak görüyorlar. Bu filtre Cezayir iç savaşından itibaren Libya-Suriye Arap Baharlarına kuzeyde barınamayanları tutan bir filtre. Keza ekonomik çöküş, savaşlar, askeri darbeler ve radikal terör örgütleri nedeniyle Sahra-altı Afrika’da duramayanların da daha kuzeye gelmesini zorlaştıran bir filtre. Avrupa fonları, askeri yardımlar, eğitimler ve yabancı askeri üslerin varlığı ile bu filtrenin çalışmasını ummak zaten baştan sorunlu bir bakış açısını yansıtıyordu. Bu noktadan zira ulaşılan iki istikamette (ordunun kapasitesinin güçlendirilmesi ama ordu içindeki fraksiyonların da beslenmesi ve filtrenin bir radikal unsurlar için toplama alanı gibi çalışması) ülke için bir çözüm getirmiyordu. Üstüne, Fransa’nın terörle mücadele iş birliği için bizzat ve G5 Sahel gibi birileriyle bir arada geliştirdiği inisiyatiflerin yol açtığı sivil kayıplar, yarattığı hoşnutsuzluk meselesini ekleyelim. Üstüne Wagner’in ve Rus dostluğunun Fransa’dan ve Avrupalılardan daha etkili bir rejim koruma ağı sunmasını ekleyelim. Sonucun bugünkü gibi Batı Afrika’nın kırılganlığının ve rejim güvenlik sorununun Batı-Rusya/Batı-Çin çekişmesine eklemlenmesi haline gelmesi kimseyi şaşırtmaz.

ECOWAS’ın kararı neleri ateşleyebilir?

ECOWAS’ın kararı bu açıdan bu ülkelerin rejim güvenliği hassasiyeti çerçevesinde alınmış bir karar olmanın ötesine geçiyor, bölgesel bir çatışma silsilesini başlatabilecek bir tetiğe dönüşüyor. Nijerya gibi ülkelerin huzursuzluğu da bu nedenle bir kat daha artmış durumda. Nijerya müdahaleli-müdahalesiz, Nijer krizi yatıştırılamazsa, ekonomik yaptırımlar huzursuzluğu artırıp terör örgütlerine performans alanı açarsa sınır güvenliğinin sağlanmasında zorlanabileceğini biliyor. Bölge orduları tecrübeli ordular ama Nijer örneğinde olduğu gibi rejim güvenliği üzerinden sürekli sınanan ve bölünen ordular. Nijerya gibi bölgenin mihenk noktası olmaya soyunan bir aktörün bu bölünmelerin üzerine çıkması umuluyor ama sonuçta Nijerya diplomasisinin dahi ECOWAS içerisindeki bölünmeyi aşamadığını görüyoruz. ECOWAS’ın son kararının altında Mali ve Burkina Faso temsilcilerinin imzası yok. Bu iki aktör müdahale karşıtlığını sömürgeleşmeye karşı mücadele retoriğine oturtuyor ve bu bağlamda Batı-karşıtı bir duruş geliştirirlerse küresel arenada Batı ile mücadele edenlerden yardım ve destek umuyorlar. Batı Afrika’daki bu bölünmenin ötesinde herhangi bir askeri müdahalenin neden olabileceği sınır güvenliği krizine Çad, Libya ve Cezayir’in nasıl karşılık vereceği bilinmiyor. Bu ülkeler de yabancı dost bulabilecek ülkeler. Dolayısıyla askeri bir müdahale gerçekleşirse kriz müdahale ile bastırılacağına, kontrolden çıkacak kadar alevlenebilir. Bu nedenle ECOWAS’ın kararı, ABD’nin apar topar Nijer’e yolladığı Dış İşleri Müsteşarı Nuland, cuntanın varoluşsal sorunlarına takılıp pazarlıktan eli boş dönünce, ECOWAS’ın ve darbeyi kabul etmeyenlerin ciddiyetinin anlaşılması için alınması gereken bir karar olarak alındı. Ama uygulanabilirliği şüpheli, tetiğin ateşlenmesinin çıkartabileceği sorunları tahmin edenler krizi güç kullanmadan yatıştırmak derdinde.

ABD ve Rusya temkinli

Bu noktada ABD ve Rusya’nın duruşu birbirinden çok farklı da değil. Elbette ABD, Afrika Birliği ve Fransa gibi ECOWAS’ın kararına uyacağını açıkladı, Rusya da-eğer söylentiler doğru ise- Wagner’in bazı üst düzey temsilcilerini Nijer’e askeri yönetim ile görüşmeye yolladı. Yani kutuplar hala birbirine kutup ama ECOWAS kararı sonrası kimse acele bir adım atmak istemiyor. ABD’nin Nijer’de kaybedeceği yatırım (üsler) var, bu yatırımın telafisi mümkün olabilir zira askeri üslerin bir kısmı geçici statüdeydi ama ABD adına yüklü bir faturanın kesilmesi de demek bu. Batı Afrika’da bir kaos başlarsa Avrupalıların korku dolu çığlığını yatıştırmak, Kuzey Afrika’daki müttefikler ile yeniden pazarlığa oturmak ve belki taviz vermek zorunda kalmak da cabası. Rusya, ABD’yi böyle çırpınışlar içerisinde görmekten mutlu olur. Afrika’daki varlığını kullanarak Batı’ya yüklü fatura çıkarabileceğini hatırlatmak da Rusya’nın izlediği stratejilerden biri. Moskova’nın bir Avrupalı grup Afrika’da bir yerlerde başarısız olsa ve boşluğu Kremlin’in dostları doldursa diye beklediği de muhakkak. Fakat, Batı Afrika’yı bölecek ve Kuzey Afrika’yı sınırlar üzerinden sıkıştıracak bir çatışma silsilesinde boşluk doldurma, rejimi koruma dışında bir şeyler yapmak zorunda kalırsa Rusya zorlanabilir. Başarılı olmaz veya düşük profili bir varlık üzerinden stratejilerini kurar ise Wagner ile oluşturduğu “işe yarama hikayesine” zarar verir. Üstelik böyle bir müdahalede ABD ve Rusya’nın tavrı ne olursa olsun ilk fırsatı, böyle bir fırsatı zaten bekleyen terör örgütleri ve radikal unsurlar varlık göstermek için kullanacak. Bu nedenle ECOWAS müdahale ile ilgili bir süre vermedi, büyük güçler şimdilik diplomasi ve arabuluculuğu destekleyen bir pozisyona çekildiler ve ilk kez Nijer askeri cuntası ECOWAS ile görüşebileceğini açıkladı. Kötü senaryonun gerçekleşmesinin bir adım ötesinde, Nijer krizinde yeni perdenin neye açılacağını bilmediğimiz rahatsız bekleme alanındayız.