ALMANYA'YI SEVMEK VE SEVMEMEK İÇİN SÜBJEKTİF NEDENLER

Alican DEĞER 16 Haz 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları
Almanlar Türkiye'yi neden sevmeleri gerektiğini listelemişler. İçinde bolca ukalalık yer alan sıralamalar yapmışlar. Ben de Almanları sevmemiz ve sevmememiz için sıralamalar yapmak istedim.

Almanlar Türkiye’yi neden sevmeleri gerektiğini listelemişler. İçinde bolca ukalalık yer alan sıralamalar yapmışlar. Ben de Almanları sevmemiz ve sevmememiz için sıralamalar yapmak istedim. Sevmemek için nedenlerimiz:

— Başlangıçta çok ihtiyaçları olduğu için Türk işçilerine kucak açıp, sonra kanları bitlenince onları istememeleri

- Vize kuyruklarında bizi bekletmeleri

- Vize verirken cesaret etseler anamızın nikahını isteyecek olmaları

- Yaptıkları arabaların çok pahalı olması

- Tatil yerlerimizde çok ucuza kalmaları

- Balkanlar ve Türkiye dahil bir çok bölgeye arka bahçe gibi davranmaları

- İki tane dünya savaşı çıkarmaları

- Üstelik ilkinde bizimle birlikte yenilmeleri

- Yahudi soykırımı yapmaları

- Bir çok tarihi eserimizi müzelerine taşımaları

- Sürekli ders verir pozda olmaları

- Bizi Avrupa Birliği’ne almak istememeleri

- İşlerine gelince bazı cephelere “Anayasamız izin vermiyor” diyerek asker göndermemeleri, bazı bölgelere ise en önde koşmaları

- Sattıkları silahların bile kullanımını sınırlamaları

- Futbol takımlarının genellikle bizi yenmesi

- Çok etkili ve teknik bir devlet oldukları halde kimi sosyal olaylarda sanki değilmiş gibi davranmaları, camı kıran çocuğun havaya bakarak ıslık çalması gibi davranmaları

- Ermeni tasarısını kabul etmeleri

- Espri duygularının olmaması.

- Folk müzikleri

- Döneri bizden çok sevmeleri

- Dış ticaret açığımızın sürekli Almanya lehine olması

- Göteburg diye bir şehirlerinin olması

- Sokakta aç kalsanız kimsenin dönüp bakmaması

Almanları sevmemiz için nedenler:

- Çok iyi otomobiller yapmaları

- Disiplinli, çalışkan bir toplum olmaları

- Milyonlarca Türk’e ev sahipliği yapmaları

- Darbe dönemlerinde bir çok demokrata kol kanat germeleri

- Futbol takımlarının iyi olması

- Bizimle birlikte savaşmış olmaları

- Turist olarak gelmeleri

- Festivalleri

- Yetiştirdiği büyük sanatçıları

- Keza felsefecileri

- Dünyadaki sorunlara çok da fazla karışmamaları

- ABCmizde Almanca ile bir çok benzer harfin bulunması

- Bağdat Demiryolu’nu inşa etmeleri

- Korkunç bir dönemden sonra ayağa kalkmaları

- Bir kuşağın özel hayatını temelinden şekillendiren yetişkin filmleri

- Otomobillerinden bahsetmiştim değil mi?

Dünyanın merkezi Çorum

Bu özgüvene bayıldım. Devamını diliyorum. Umarım diğer şehirlerimiz de örnek alır. Twitterda bir başlık açılmış. “Dünyanın Merkezi Çorum” diye. Belli ki kentlerini tanıtmak istiyorlar. En çok da kendilerinden “Dünyanın Merkezi” diye bahsetmelerini sevdim. Aklıma bir Nasreddin Hoca fıkrası geldi: Hocaya sormuşlar: “Dünyanın merkezi neresidir?” diye. Hoca ayağını yere vurmuş. “Burasıdır. İnanmıyorsanız ölçün bakın.”

La Fontaine’den

Ormanlara korku salan
Şahların şahı aslan,
Kocamış, yatalak olmuş,
İninde içini çeker dururmuş
“Hey gidi günler, hey” diye.
Dünkü uşakları başlamış
Onun güçsüzlüğüyle güçlenmeğe;
Önünde titreyenler üstüne yürümüş:
At gelmiş çifte atmış böğrüne,
Kurt gelmiş kıçını ısırmış,
Öküz gelmiş boynuz vurmuş.
Aslan zavallı, bitkin, mahzun, perişan
Kükremeğe mecali yok ihtiyarlıktan.
Ah vah etmiyor boş yere,
Ört ki ölem diyor biçare.
Tam kendini bırakmış, ölecek,
Bir de ne görsün? Eşek!..
O da gelip tekme atacak aslana:
— Yoo, demiş kalkmış ayağa,
Ölmeğe razı olduk, yeter;
Senden tekme yemek ölümden beter.

Ramazan refleksleri

Yaşı 50’yi geçmiş biri olarak Türk halkının Ramazan reflekslerini sıralamak istedim. Ciddi şahsi gözlemlere dayanmaktadır. Yanıldığım veya istisnalar olabilir. Ama şöyle düşünün bu araştırma tam 50 yıldır sürüyor. Yani hani istatistikçilerin dediği gibi yanılma payı az.

Ramazanın ilk haftasında İstanbul trafiği rahatlar. Hale sabahları. Sahura kalkanlar erkenden işe gitmezler. O yüzden trafik öğlene doğru tıkanır.

  • Dönüş çilesi ise iftardan iki saat önceye rastlar. Herkes bir an önce evine dönmek, orucunu evinde açmak ister.

  • Tam iftar saati trafik bomboştur. Bir yere gidecek iseniz, orucunuzu yolda açmayı tercih ederseniz çok daha iyi olur.

  • Televizyonlardan birinde mutlaka Mehmet Ali Erbil’in sunduğu Çarkıfelek başlar. 30 gün devam eder.

  • Gazetelerimiz bir anda dindarlaşır. Sürekli dini ekler verirler. Sayfalar ayırırlar.

  • Her taraf gazlı içecek reklamı dolar.

  • Tatlıcılar fazla mesai yapar.

  • Tatil yerleri sakinleşir.

  • Ramazan’ın ikinci haftası trafik normaline yani kabus haline dönmeye başlar.

  • Bayram hazırlığı, tatil planları Ramazan boyu sürer.

  • Ramazan’ın ilk cuması ve son cuması Eyüp Sultan Camii haber yapılır.

  • Kadir Gecesi de “camiler doldu taştı” başlığı ile haberleştirilir.

  • Her Ramazan, bir dilim pastırmanın kaç liraya geldiğini okuruz.

  • Balık satıcıları ve balık lokantaları sinek avlar

  •  Hocalara abuk subuk sorular sorularak, aynı abuk subuk konularda fetvalar alınmaya çalışılır.

  • Vücudumuzun her noktası ayrı ayrı sorularak buraya kaçan suyun orucu bozup bozmadığı merak edilir.

  • Siyaset iftar masalarında boy gösterir.

  • Bunların dışında halkımın büyük çoğunluğu, daha bir halim selim, anlayışlı olur. Ramazan ruhunu gerçekten yaşar.