Bu durumu yansıtanların aynı dili konuşabildiklerine inanabilmek hiç de mümkün görünmüyor..

“Memleketimden insan manzaraları”na dikkatlice bakıp söylememiz gereken o kadar çok şey var ki.. Görebildiğimiz insan, çarşıda-pazarda bir başka, alışveriş merkezlerinde bir başka, en kalabalık caddelerinden en tenha sokaklarına, toplu taşıma araçlarına, kısacası yaşam hareketliliğini gözlemleyebildiğimiz her yerde öylesine bambaşkalar ki.

Bu durumu yansıtanların aynı dili konuşabildiklerine inanabilmek hiç de mümkün görünmüyor.. Günlük yaşamımızdan yansıyanların bir görsellikte birleşebildikleri tek şey, hemen hemen her rastladıklaımızın bir karabulut gibi beraberinde taşıdıkları yoğun karamsarlıkların olduğunu rahatça görebiliyoruz. Görünenler yaşamımızdan yansıyanların öbek öbek biçimlendirdikleridir.

Yaşanası olmaktan iyice çıkan bu sosyal ortamda sahnelenen her oyunun sergilenişinde sosyal yaşam biçimlendirilmelerinin gerçek götüntülerinden olan “Memleketimde yaşayan insan manzaraları”na dikkatlice bakıp söylememiz gereken o kadar çok şey var ki..

Fazla söze hiç gerek yok. Çaresiz, bıkkın olduklarını yansıtan toplumdan oluşan bir yaşam profili sergilemektedirler. Çok konuşmazlar sorunların altında iyice bunalmış bir görüntüyü yansıtırlar çoğunlukla. Genelde fazla konuşmazlar, suskundurlar hiçbir şey söylemeden, doğal davranışları ile kendilerini anlatmaya çalışırlar. En net anlatabildikleri ise yaşam çaresizliklerinin koşuşturmasında olmalarıdır..

Aslında, tıkanan amaçsızlıklarını sergilemeyi gösterebilmek çabasındadırlar. Mutluluk onlara hiç uğramamış veya mutlu olmayı hiç hak etmemiş, kaderin sillesini yemeye ramak kalmış gibi bir görüntüyü yansıtırlar. Genelde yorgun, düşünceli ve de hayata yapıştırdıkları bezgin görüntülerinin varlığının kabul edilmesini ister gibidiler.

Her ne olursa olsun, hala ümitlerini henüz hiç kaybetmediklerini göstermeyi başarabilenler ise, belli ki, bir hayalin henüz kaybolmayan esintilerinin etkisinde olduklarını da gösterme uğraşındadırlar..

Toplum olarak mutluluk görüntülerini yansıtanların kitlesel çoğunluklarını, giderek kaybetmeye başladıklarını görebiliyoruz. Toplum olarak o kadar çok sorun yumağıyla boğuşuyoruz ki kimliksizliğin esiri olan bir görüntüdeyiz. “Memleketimden insan manzaraları”ndan çok net yansıyanlar bunlar.

İlk üç ayını tükettiğimiz 2023 yılı yaşam şartları üzerine örttülü olan birçok olumsuzluğunu aralayarak yaşmaya çalışıyoruz. “Var olanla yetinelim” anlayışından medet ummak bile moral motivasyonumuzu bir milim bile onaramıyor.

Yeni yılın ilk üç ayını geride bırakmak üzere olduğumuz bu günlerde, başımızdaki dertlerden yaşamımızı iyice zorlaştıran, dayanılmaz yapan olumsuzlukların yanı sıra, hızla artan temel üketim maddelerine yansıyan yoğun pahalılığından iyice nefes alınamaz hale gelen mutfaktaki yangın, her hafta değişen fiyatlarının peşinden koşmakta iyice yorulduğumuz; sebze, meyve, kırmızı ve beyaz et ürünlerini, kahvaltılıkları alabilmek için kilogram ölçülerini neredeyse unutma aşamasına geldiğimiş durumdayız. Birçok büyük markette sözünü ettiğimiz ürünlerde yerleşmeye başlayan kilogramdan uzaklaşan tartı ölçüleri, yarım kilolar veya adet ölçüleriyle satın alınmaya başladı bile. Son hafta alış-veriş için marketlere uğradığımda yerli muz fiyat etiketleride adet fiyatını gördüğümde işin nerlere geliverdiğini anlayabildim ve dilim tutuldu.

Kırmızı ve beyaz et, zeytin, beyaz ve kaşar peynıri, tereyeğ ve benzeri, mutfakta günlük yemek için tencere kaynatma ana maddelerinin maliyet fiyatlarının nerelere vardığını semt pazarlarında alış veriş yapmaya çalışanların ellerindeki boş filelerle ilgili şikayetlerini dile getirdiklerinden sıkça duyabiliyorsunuz.

Görünen o ki, bunlar daha iyi günlerimiz gibi. Gelin; salatalık, domates, patlıcan, soğan patates, süt ürünleri; tereyağı, peynir hatta yogurt, ve zeytin benzeri kahvaltılıklar, daha birçok temel tüketim maddelerinin etiketlerinin oynaklığındaki çarşı-pazarda var olanla yetinmeye çalışalım.

Zor dostum zor.. Sadece dar gelirlinin değil, hepimizin Allah yardımcısı olsun

BİR TUTAM TEBESSÜM

NASRETTİN HOCA; MEVSİMLER

Köy meydanında Nasrettin Hoca ve bir grup adam toplanmış sohbet ediyorlarmış.

Önce havadan sudan sohbet etmişler. Konu sonunda sıcak ve soğuğa gelmiş ve içlerinden birisi:

– “Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez; kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar” demiş.
Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca:
–“Öyle deme cahil adam, bak bahara kimsenin bir şey dediği var mı?”, demiş