Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama, hep homurdanan kadınlar ve erkekler var.

Yaz ayları çok farklı.

İnsan ne çok şeye şahit oluyor.

Hep dışarıdasın.

Herkesle ister istemez daha çok karşılaşıyorsun.

Aslında maruz kalıyorsun diyebiliriz.

Bu yüzden kış aylarını çok severim, yağmur var, soğuk var, ayaz var, kar var sokağa çıkamazsın.

Genel olarak herkes işine gider, koşa koşa gelir sonrası herkes evine sığınır.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama, hep homurdanan kadınlar ve erkekler var.

Eğer bugüne kadar dikkatinizi çekmediyse etrafınızda homurdanan insanlar vardır.

Bir dikkat edin, daima ve her şeye homurdandıklarına şahit olacaksınız.

Kadın her gün 09.00’da gözünün çapağını silmeden çocuğunu alıp plaja gidiyor.

Akşam saat 22.00'den önce eve gelmiyorlar.

Çok kalabalıklar bunlar, çocuk sahibi aynı aile yapısında, aynı tür insanlar.

Hepsi buluşup paralı beach’lere gidiyorlar.

Akşama kadar 2, 3 bin TL para harcadıklarını söylüyorlar.

Sonra telefon trafiği başlıyor, ne kadar kalabalıktı, ne kadar yorucuydu, olamazdı, nasıl oluyordu falan.

Sonrası ertesi sabah uyanıyorlar, aynı şekilde plajlara gidiyorlar.

Giriş parası, yemek, çocukların istekleri koşturup, para harcayıp duruyorlar.

Plajlar çok kalabalık diye homurdanıyorlar, eh Temmuz bayram var, ya da Ağustos tatil ayı neden buralara geliyorsun, bilmiyor musun kalabalık olacağını.

Hava çok sıcak diye homurdanıyor, eh Ege Bölgesi burası, Temmuz, Ağustos ayları sıcak diye gelinmiyor mu, ne bekliyorsunuz ki.

Kadın bahçeye ağaç yaprakları düşüyor diye homurdanıyor, eh buralara gelme sebebi ağaçlar ve tabiat değil mi.

Dökülsünler şahane.

Kadın sineklikler toz oluyor, toz nereden geliyor acaba homurdanıyor, yahu açık hava, rüzgar olduğu zaman bahçe toprakları kalkar ve toz olur.

Yıkarsın şahane.

Kocası karısına homurdanıyor, karısı kocasına homurdanıyor, çocukları her ikisine homurdanıyor.

Eve homurdanıyor, bahçeye homurdanıyor, hava sıcak homurdanıyor, arabasına homurdanıyor, sokaklara homurdanıyor.

Anlatsam, yazsam satırlara sığmaz her şeye homurdanıyorlar.

Tuzlar kuru, para var, ama hayata ve her şeye homurdanıyorlar.

Kendi kendine hamurdansa kime ne, ama maruz kalıyorsun.

Ben kendi adıma homurdanmaya dair ikinci cümleyi kurmasına izin vermiyorum, ama dinleyen insanlar var.

Garibim.

Genel olarak kadınlar homurdanıyor.

Ve genel olarak kadınlar daha şımarık.

İstatistiklere baktığınız kadınların şımarması ve şımarıklık sonucu tuzu kuru homurdanmalarına şaşırmak gerek.

Ey homurdanma kadınları.

Etrafınıza bakmıyor musunuz, başka kadınları, ülke kadınlarını görmüyor musunuz.

Hayat sizden ve homurdanmanızdan ibaret değil ki.

Ülke kadınlarının gerçeği var.

Dünyadaki mal varlığının sadece 100/1 kadınlara aitmiş.

Ama buna karşılık dünyadaki işlerin 100/66 kadınlar tarafından görülüyormuş.

Bak kadınların malı mülkü yok ve en çok kadınlar çalışıyor.

Kimi kadınlar ömür boyu ağlıyor, kimileri yokluk içinde, kimiler evlat derdinde, kimleri koca derdinde, kimileri ana baba derdinde. Kimi kadınlar dayak yiyor, kimileri taciz ediliyor.

Bir kadın ömür boyu ne kadar gülüyor acaba.

Bu homurdanan kadınlara bakınca, insanın umudu kalmıyor.

İnsanın üzerine karabulut gibi çöküyor.

Kadınların kayıpları erkeklerin ayıpları ile yarışırken.

Ülkenin henüz kadına dair ne kadar çok sorunu var iken ve sorununu çözememişken.

Erkek şiddeti, tacizi, tecavüzü ile başa çıkamamışken!

Dert çok yani.

Şımarmayın.

Homurdanmayın.

Lütfen.

Gölge etmeyin ihsan istemez.

Funda'nın aklındakiler…

... Rümeysa Aydın.

Balıkesir'de yaşıyor, 2 çocuk annesi ve 7 yıllık evli ve kocasını öldürüyor.

Kocası o gün eve geliyor, kadına bıçak zoru ile tecavüz ediyor, kadın da av tüfeği ile vurup öldürüyor.

Beni dövüyordu ve cinsel istismarda bulunuyordu ve ölümle tehdit ediyordu diye anlatıyor.

Rümeysa hamile.

Bana zorla tecavüz etti diyor.

2 gün boyunca beni eve hapsetti, dövdü ve tecavüz etti diyor.

Ve adam kadının yakın arkadaşına, o gece mahallede bir düğün var, Rümeysa biri ile beraber oldu, ya da tecavüz etti diye anlatmış.

Ama bakıyorlar ki mahallede o gece düğün falan yok.

Adam belli ki çok hasta.

Rümeysa şimdi hapiste ve hamile.

Bu çocuğu doğuracağım diyor.

Kimse kimsenin çocuğunu doğurup doğurmayacağına karar veremez tabi ki.

Anne karar verir.

Ama düşünmeden edemiyorum.

Çocuklar büyüyor ve fena hesap soruyorlar.

Bir çocuğu bu kadar büyük acı bir hikaye ile doğurmak, onun sırtına kocaman ve ömrü boyunca bileceği bir hayat yüklemek nasıl olur acaba.

İşin fena tarafı herkesin bildiği konu olacak.

Diğer taraftan bir can, onun ne kabahati var demeliyiz.

Ama anne sen babamı öldürdün neden? cevabını çok kereler anlatacaksın ve o çocuk seni anlayacak ve ikna olacak.

Tamam annem babamı haklı nedenlerle öldürmüş diyecek

Zor karar.

Zor hayat.

Funda'nın aklındakiler…

... Yaz sezonu az sürüyor, işletmeler zarar ediyorlar diye anlatıp duruyorlar.

Bodrum böyle, Çeşme böyle, Alaçatı böyle.

Bence külliyen yalan.

Zarar etseler 2 ay için o kadar mekan açılabilir mi?

Kıyasıya rekabet var.

Bilinen çok ünlü mekanlar, eşşek yükü dekorasyon masrafı ve kiralar verip mekanlarını açıyorlar.

Adı duyulmamış mekanlar geliyor koşa koşa yerlerini kapıyor.

Hani 2 aydı ve zarar vardı.

Asıl demek istediğim, Alaçatı’daki mekan kavgaları ve cinayetler.

Mekânın valeleri cinayet işliyor mekan sahipleri valeler bizim değil, tanımıyoruz diyor.

Akla zarar değil mi.

Adam mekan açmış, mekanında cinayet işlenmiş sorumluluk almıyor.

Belediyeler ruhsat izini verirken 100 kere düşünmeli ve araştırmalılar.

Tatil bölgelerine yazık oluyor.