Bosna savaşı sırasında Saraybosna'yı terk etmeyip, vatanında mücadele vermesi ve sanatını yapmaya devam etmesiyle takdir toplayan usta sanatçı Dino Merlin, Türk hayranlarına özel prömiyerini yapacakları bir şarkı listesi oluşturduklarını söyledi.
Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında yarın (2 Haziran 2022) müzikseverlerle bir araya gelecek olan Dino Merlin, Türkiye'ye çok uzun zaman önce aşık olduğunu ve kendisinde çok özel bir yeri olduğunu anlattı. CSO ADA ANKARA’da konser verecek olan sanatçı, müziğe nasıl başladığını, ilerlediğini ve neler yapmayı planladığından söz etti.
-Anneniz başta müzisyen olmanıza karşı çıkmış, doğru mu? Başarılı kariyerinizin ardından fikri değişti mi?
Evet, doğru. Endişelenmek ebeveynliğin doğasında var ve bu açıdan baktığınızda annem, çocukları için en iyisini isteyen tüm ebeveynlerden farklı değildi. Ayrıca, beni tek başına büyüttüğünü de düşünürsek benim için endişelenmesi anlaşılır bir şey. Hayat zor ve bir kere yola çıktığınızda sizi nerelere götüreceğini bilemiyorsunuz. Müzikte kariyer yapmak, özellikle de benim bu yola işçi sınıfından bir çocuk olarak çıktığım düşünüldüğünde biraz bilinmeze atılmak gibiydi ama hayalim benim için önemliydi. Yıllar içinde annemi zaman zaman televizyon karşısında benim kliplerimden bazılarını izlerken yakaladım. Benimle gurur duyduğunu düşünmek istiyorum.
-Son single’ınız “Krive Karte”nin sözleri çok dokunaklı ve kişisel bir olaydan esinle yazılmış gibi. Röportajlarınızda da bu şarkının sizin için önemli olan birine özür niteliğinde olduğundan bahsetmişsiniz.
-Şarkılarınızı hep kişisel deneyimlerinizden beslenerek mi yazarsınız? Şarkıda bahsettiğiniz kişiden haber aldınız mı?
Hayatta başıma gelenler şarkı yazma sürecimi tetikliyor ve şarkılarımın şimdiye dek benim kişisel, duygusal ve entelektüel deneyimlerimin ve geçmişimin kaydını tuttuğunu söyleyebiliriz. Hâlâ da öyle. Tabii başkalarının kişisel hikâyelerinin ve deneyimlerinin de.
“Krive Karte”’de çok sevdiğim ama kalbini kırdığım birinden af diliyorum. Onunla aramızdaki köprü yıkılmıştı ve bu şarkıyla ondan beni affetmesini isteyerek o köprüyü yeniden kurmaya çalıştım. Bazen hayat bize yanlış kartlar sunar ve bize elimizden bir şey gelmiyor gibi gelir. Ancak sonra af dileme ve aynı hataları tekrarlamama imkânımızın ya da en azından arzumuzun olduğunu fark ederiz. “Krive karte” işte bundan bahsediyor. Gerçeği söylemek gerekirse, emin olabileceğimiz tek gerçeklik kendi sübjektif gerçekliğimiz. Yani, bir şarkı yayınladığımda onu özgür bırakıyorum ve o şarkı artık benim olmaktan çıkıyor. Dinleyicilerin kendi sübjektif gerçekliklerinin bir parçası oluyor. Dinleyici onu sahiplendiğinde, şarkı onu dinlemek isteyen, ona kendi sübjektif gerçekliğini atfederek kendince deneyimlemek isteyen herkese ait oluyor. Ve o noktada şarkı artık sadece benim ya da en başta yazılmasını tetikleyen olayın hikâyesini anlatmaktan çıkıp dinleyicinin hikâyesini anlatmaya başlıyor.
-Şimdiye dek çok sayıda müzisyenle ortak çalışmalarınız oldu. Birlikte çalışmayı çok istediğiniz, hayallerinizi süsleyen bir sanatçı var mı?
Müzik dünyasında çok sayıda yetenekli insan var ve ben diğer müzisyenlerle heyecan verici yeni birlikteliklere imza atmaya her zaman açığım. Arada sırada işinize yeni bir soluk katmak gerçekten çok faydalı oluyor ve söz konusu olan müzik yapmak olduğunda ortak çalışmalar da tam olarak yeni bir soluk, ferahlık katan bir yaz esintisi oluyor.
Şans bu ya, zaman zaman ruhum kulağıma bir şeyler fısıldıyor ve ben o fısıltılara hep kulak kesilirim. Benim için ortak çalışmalarda belirleyici olan masaya oturan diğer omuzun (sanatçının) uyumlu (benzer) ama aynı zamanda da farklı bir enerjiyi, benim ve yaratıcı sürece dahil olan herkesin içinde yeni bir şeyi uyandıracak benzersiz bir şeyi beraberinde getirmesi.
"TÜRKİYE'DE ÇOK UZUN ZAMAN ÖNCE AŞIK OLDUM"
-Türkiye ile aranızda yakın bağlar var. Türkiye’ye dair izlenimlerinizi paylaşır mısınız?
Burada kendimi evimde hissediyorum ve Türkiye bunu söyleyebileceğim dünya üzerindeki az sayıda ülkeden biri. Hayatım boyunca çoğu yönden bu ülkeye bağlı oldum. Türkiye’nin insanlarında, tavrında ve havasında kadim ve hakiki bir şey var ve ben o şeye uzun zaman önce âşık oldum.
-Biraz da Ankara konserinizden bahsedelim mi?
Türk dinleyicilerle son buluşmamı ve “Hotel Nacional” Dünya Turnesi kapsamında İstanbul’da (2016’da Ora Arena’da ve 2018’de Zorlu Center’da) verdiğimiz konserleri hâlâ güzel anılarla hatırlıyorum. Türkiye’de birkaç yıl konser vermedikten sonra şunu canı gönülden söyleyebilirim ki Türk dinleyicilerimi gerçekten özledim ve onları yeniden ve ilk kez Ankara’da görmek için can atıyorum.
Seçtiğim bu yolda 30 yılı aşkın süredir yürümeme rağmen dinleyicilerime karşı hâlâ büyük bir sorumluluk duygusu ve saygı besliyorum. Bu yüzden de onlara hep bir öncekinden daha iyi bir konser sunmaya gayret ediyorum. Son birkaç haftadır, grubum ve ekibimle Ankara’da prömiyerini yapacak özel bir şarkı listesi oluşturmak için özenle hazırlık yapıyoruz. Şarkı listemde bu konser için özel olarak yapılan yeni aranjmanlarla, akustik olarak seslendireceğim en bilinen şarkılarım yer alacak. Umarım seyirciler de konserden bizim provalardan aldığımız kadar keyif alır.
-Bundan sonraki planlarınız neler? Yakın zamanda yeni bir albüm var mı?
Kesinlikle.. Bugünlerde bu yıl sonunda yayınlanması planlanan yeni albümümün son dokunuşları üzerinde çalışıyorum. Albümün Ozan Bayraşa’nın prodüktörlüğünü üstlendiği ilk single’ı “Mi” (Biz), 2020’nin ekim ayında, pandemi sırasında yayınlandı ve onu dört şarkı izledi: Karadağ kökenli Slovenyalı şarkıcı Senidah’la düet yaptığımız “Dođi” (Gel), slow şarkı “Jedan dan, jedna noć” (Bir Gün, Bir Gece) ve son olarak en yeni iki şarkım olan “Krive karte” ve “Kako da ti kažem”. Albümün yayınlanmasını sabırsızlıkla bekliyorum ve yeni şarkıları tüm kıtalarda tanıtmak ve çalmak için dünya turnesine çıkacağımız ânı iple çekiyorum.