Tatiller çok cook güzeldir. Hele tatile çıkma hayalleri, verilen karar sonrasında tatile çıkma planları ve tatilin başladığı günle başlayan tatiller.
Sonunda tatilde akılda kalanların ne derece etki bıraktıklarıdır. Tatiller tekmili birden öykü tadındaki tatil yansımaları gelecek tatil hayalerinin başlangıcına kadar süren bir dönemdir. Ama hiç değişmeyen bir gerçek var ki; tüm kurulan hayallere rağmen tatilciler “Umduklarıyla değil buldukları ile yetinmek zorunda” kalırlar.
Evet aynen öyle oldu bizim için de. Geçen yıl bıraktıklarımız yerinde duruyordu ama, tek fark vardı, bıraktığımız gibi ışıl ışıl değillerdi. Çok daha cansız ve yorgundular.
Her geçen yıl güzel olan birçok şeyin değiştiği Ege’de neler oluyor. Ege’nin o güzelim tatil yöreleri oldukça yorgun, sanki savaştan çıkmış gibi perişan görünüyor. Bilinen bir şey varki, özellikle Ege sahilleri bu yaz onar günlük iki dini bayram tatiliyle, evinden kopup gelen yerli turist konuklarını ağırladı güzelim tatil yöreleri. O nedenle midir bilinmez ama geçen yıllardan iyi bildiğim o güzelim tatil beldeleriyle, Ege kıyılarının hiç de keyfi yok gibi geldi bana.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Ege’nin cennet köşelerinden Muğla Akyaka’da tatil yapma planımızı Eylül’ün hemen başında uygulamaya koyduk. Bu arada planda ufak bir değişiklik yaparak, tatilimizin üç-dört gününü Ayvalık Cunda’da geçirme düşüncesiyle geçtiğimiz cuma sabah erkenden Ayvalık’a gitmek üzere yola koyulduk, Bir başka merakımızı da gidermek için o adından çok söz edilen, İstanbul-İzmir arasını üç buçuk saate indirdiği söylenen yeni otoyolunu da görmüş oluruz düşüncesiyle Orhangazi Köprüsü üzerinden otoyola girdik.
Bu yeni yolun, Balıkesir’e kadar olan bölümü daha öce yapılmış ve hizmete açılmış olduğu için oradan geçen yıl da geçmiştim. O yol oldukça düzgün, dört şeritli, insanın gittikçe gidesi gelen, ancak, çok fazla kalabalık olmadığı için biraz da tenhalıktan canı sıkılan bir otoyoldu. Ayrıca, önemli bir eksikliği ise; onca yolda, durup dinlenecek servis istasyonlarının çok az olmasıydı. Bu kez, o anlamda birçok değişikliğin oluşmaya başladığını gördük. “O” Oksijen adlı servis istasyonlarının inşa halindeki binaları bu eksikliğin kısa sürede giderileceği izlenimini verdi.
İnşa halindeki servis istasyonları pek yakın zamanda tam olarak hizmet vermeyecekler belli, ama tamamlandığında o otoyol üzerinde ihtiyaç molası yapılabilecek servis istasyonları sayıca yeterli olacak gibi görünüyor. Ancak, onlar tamamlayıncaya kadar özellikle tuvalet-lavabo ihtiyacı konusunda oldukça sorun yaşanacak gibi görünüyor.
Biz otoyolu Balıkesir çıkışına kadar kullandık. Bu süreç içinde iki servis istasyonunda durduk gördüğümüz şey içler acısıydı. Bu istasyonlarda sadece benzin istasyonları vardı ve oraların lavabo-tuvaletlerinde uzayıp giden kuyruklar göze batıyordu. En kötüsü ise, özellikle kadınlar tuvaletlerinde ihtiyaç gidermek için bekleyen kadınlar ve beraberlerindeki çocukların oluşturduğu kuyruklar oldukça fazla idi. Biz de kuyruğa girdik mecburen. Kuyrukta beklerken kulağımıza gelenlerde, özellikle kadınların bu konudaki şikayetleri oldukça fazla idi.
Bunlar Balıkesir’e kadar rastladıklarımızdı. Balıkesir’de otoyolu bypass yaptık Susurluk’a kadar eski yoldan gittik. Daha sonra tekrar otoyola geçtik ve oradaki durum da önceki gördüklerimizden pek de farklı değildi. Daha sonra ise Edremit-Ayvalık sapağında otoyoldan ayrıldık.
İstanbul-İzmir otoyolu güzel, ne kadar süre alır onu ölçmedik, çünkü bir süre otoyolu bypass yapmıştık. Bu arada ücretten de oldukça tasarruf ettik.
Söylemek istediğim; çok güzel olan bu otoyolda servis istasyonları ve özellikle de lavabo-tuvaletler konusunun ivedilikle çözümlenmesi lazım. O kadar güzel otoyolda pet şişeyle ihtiyaç gidermek (!) pek de iyi bir yöntem değildir.