Tasavvuf, Hazreti Peygamberin ahlakıyla ahlaklanmak onun yaşantısını örnek alarak yaşayan Kuran-ı Kerim gibi ayetleri hal halinde göstermek demektir.
Tasavvuf, Hazreti Peygamberin ahlakıyla ahlaklanmak onun yaşantısını örnek alarak yaşayan Kuran-ı Kerim gibi ayetleri hal halinde göstermek demektir. Peygamber efendimiz döneminde sahabenin büyük kısmını “Suffe Ashabı” teşkil ediyordu. Suffe Ashabı hep bir yerde kalarak, kendilerini ilim ve irfana vakfetmiş, sürekli efendimizle gün içinde irtibat halinde İslam’ı tam manasıyla idrak ederek yaşamışlardır. Suffe kelimesi de yünden dokunmuş elbiseler giydikleri için kendileri bu sıfatla nitelendirilmiştir. Sahabe yani Hazreti Peygamberle birlikte yaşayıp onun mübarek sohbetlerinin ehli olanlar, zaten peygamberi seyrederek ve Onu dinleyerek İslam’ı tasavvufi disiplin içinde yaşamış ve çevrelerine de örnek olmuşlardır. Zaten tasavuf demek, Peygamberimizi ve Ashabını örnek alıp, İslam’ı tam manasıyla öğrenip, idrak edip, bizatihi nefsinde yaşadığı gibi toplumsal olarak da yaşamak demektir. Tasavvuf muhakkak ki müminler kardeştir kutsal buyruğun tezahürü olarak kardeşlik, birlik ve dirlik içinde Allah’ın ipine sarılmak demektir. Tasavvuf itikadı, ibadeti ve ahlakı bir disiplin haline getirmektir. Bu da arzu ettiğimiz barış, huzur ve mutluluğun teminatıdır.
Cüneydi Bağdadi Hazretlerinin dediği gibi devir hep aynı devir olduğuna göre, bugün de onun hayatını ve ahlakını benimsemek ve uygulamaya çalışmak kişiyi sufi makamına yükseltir. Sufi fütüvvet ehlidir yani kahramandır. Zira nefsiyle yaptığı hakiki cihadı kazanmış egosunu yenmiş daima başkasının hakkını kendinden önce düşünmeye yönelmiştir. Sufi Allah aşkıyla donanmış olduğu halde meczup değildir. Allah aşkı, sonsuz bir muhabbet ve sonsuz bir sadakattir. Sufi böyle bir yüce duyguyu akıl kablosu içinden geçirerek hayatını organize etmiştir. Yemek içmekten uyumaktan insan ilişkilerine kadar her konuda Sıratı Müstakimde yani dengede olmayı öğrenmiş dünya ve ahiret arasında olup, yarın ölecekmiş gibi o sonsuz hayat için çalışıp, hiç ölmeyecekmiş gibi de dünya vazifelerini yerine getirmeye odaklanmıştır. Sufi her ne yapsa Allah için yapar; kulu memnun etmek için yapmaz. Kulu memnun etse de Allah’ın emrettiği şekilde gönül almak ve gönül insanı olmak için yapar. Sufi küçük hesaplar yapmaz. Fani dünyanın geçici olduğunun bilincindedir. Bütün kazanımlarını ebedi dünya için yapar. Sufi en başta nefsini terbiye, tezkiye eder ki; nefis islah olsun. Islah olmuş bir nefis yapacağı her şeyde sadece Allah’ın rızasını yerine getirir. Sufi olmanın da en önemli vasfı budur.
Bu bakış açısıyla tasavvufu hocam Kenan Er-Rifai’nin buyurduğu gibi gözlük örneğiyle anlatabiliriz. Bilirsiniz ki üç tip gözlük vardır. Birinci tip gözlük yakını gösterir. Bunu der hocam yalnız dünya ile ilgilenenler takar ve yalnız dünyayı mamur etmek için uğraşıp hüsrana uğrarlar. İkinci tip gözlük uzağı gösteren gözlüktür ki; bunu da dünyanın yaşantısından uzak yalnız ibadetle vakit geçirip öbür alemi düşünenler takar. Üçüncü tip gözlük ise her ikisini bir arada takan mutlu ve huzurlu insanların gözlüğüdür. Zira sufi olan bu insanlar maddi hayatta karşılarına çıkan hadiselerde, yalnız Allah’ı memnun etmek için karar alırlar. İşte özgüvenin manası budur ki; kendindeki öze güvenmek demektir. Görülüyor ki tasavvuf ehli maddi ilmi reddetmez ama imansız ilmin faydası olmayacağını da çok iyi bilir. Günümüzde aç kalmanın oruç tutmanın günde iki kere yemek yemenin insanı hastalıklardan koruduğu anlaşıldı ama, Hazreti Peygamber bunu asırlar önce bize öğretmiş ve göstermişti zaten. Bugün yemekten içmeye ibadetten dinlenmeye kadar doktorların tavsiyeleri hep Hazreti Peygamberin yaşantısıdır. Onun yaptığını yapıp yapmadığını yapmamak gerektiğini sufi, Allah sayesinde idrak edendir.
Mesela sufi vejetaryen değildir; ama devamlı et yemez. Yumuşak ve doğal gıdaları, fabrikasyon görmemiş gıdalarla beslenmeyi tercih eder. Şeker yerine hurma gibi manevi manası olan gıdalara itibar eder. Sufi kabuğuna çekilmiş, toplumdan uzak yaşayan biri de değildir. Hareketlidir zira hareket berekettir. Yaradılmışı sever çünkü yaradanına aşıktır. Samimidir asla yapmacık değildir. İlginçtir; ABD’de bir konferansta bana siz de bizim gibi mecburen mi devamlı gülüyorsunuz deyince çok şaşırmıştım. Onlara biz mutlu ve sevgi doluyuz zira kula kulluğu değil; yaratıcıyla kulluğu öğreniyoruz demiştim. İşte Allah’ın lütfu olan bu hal, hikmet hali Peygamberden intihal eden ilmi ilahidir ki; çok şükür Müslümanız ve tasavvufu yaşama gayreti içindeyiz. Allah bizi doğru yoldan ayırmasın. Şuurlu bir Müslüman olarak Peygamberane bir hayatı yaşamayı nasip etsin. Bilvesile bütün kardeşlerime selam olsun!..