Usulca devam eden, herkesin bildiği, alıştığı kuralların içinde yaşayan bir kadınım.
Herkes gibi.
Hayatımın izcisiyim, herkesi her şeyi izliyorum…
Devirler değişiyor, hayat anlayış alarak değişiyor, akımlar değişiyor.
Modern hayat dayatması kapımıza dayanmış.
Her şeyin farkındayım.
Her şeyi anlamaya çalışırım.
Zorlandığım durumlar var…
Ben Üsküdar'da çekirdek aile anlayışı, mahalle kültürü ile büyümüş bir kadınım…
Sosyal medya hayatımıza girdikten sonra, insanlarla ilgili bambaşka bir yolculuğa çıktım, aklım ve duygularım karıştı.
Eskiden.
Kadınlar, erkekler, aile kavramı içinde, çocuklarıyla, günlük yaşamın hay huyundan başka bir şey bilmezler ve yaşamazlardı.
İnsan olmanın kolay bir şey olmadığını da biliyorum.
Çok üzgünüm ama maalesef hiç kimse kendi hayatının sinyalini anlayamıyor...
Baştan söylemeliyim.
Kadın anadan doğma, istediği saatte sokakta gezse, çıplak yatağına yatıp, evinin kapısını açsa, hiç kimse ama hiç kimse o kadını taciz edemez.
Kadının hiçbir hali, bir erkeğe bir kadını taciz etme hakkını vermez.
Taciz edenin de Allah belasını versin.
Ama.
Ben daha derin bir şey anlatacağım.
Kadın bana taciz ettiler diye kocasına bir adamı şikayet ediyor.
Vah vah, bak tacize uğramış bu kadın, yazık derken, nasıl bir kadın diye sosyal sayfasına bakıyorum.
Kadının.
Bacaklar açık fotoğraflar, dudaklar aralık fotoğraflar, devamlı kalça yuvarlaklarını gösteren fotoğraflar, bu kadın hiç evlilik arazisinde değil.
Hay Allah, bu kadın hiç evli bir kadın "GİBİ" değil diyorum.
Başka bir kadın.
Anne.
Tacize uğradım diyor.
Sayfasına bakıyorum, çocuğu ile laf olsun diye, iki paylaşımından fazla hiçbir şey yok...
Bacaklar açık fotoğraflar, dudaklar şişik fotoğraflar, memeler açık, dekolteli paylaşımlar çok tuhaf, annelik arazisinde değil.
Hay Allah, bu kadın hiç anne "GİBİ" değil diyorum.
Kadın evli.
Paylaşımlarına bakıyorum, felaket, arkadaşıma diyorum ki, bu hiç evli gibi değil, bu boşanacak göreceksin, iki ay içinde boşandığını duyuyorum.
Hangi işi yaparsan yap.
Kadın evlenir, önceliği değişir, öncelik yuvası olur.
Kadının bebeği olur, önceliği değişir, öncelik hep analık olur.
Kadının önceliği değişmeden devam ediyorsa, yozlaşmış “GİBİ” bir kadındır.
Ne kadar geri fikirli, yoz kafalı bir kadın demeyin bana.
Diyen de umurumda olmaz da.
Ben çok derin, çok başka bir şey anlatmaya çalışıyorum size.
Kadın olmaya çok kocaman bir anlam yüklüyorum.
Kadınlar daima kendine iyi bakmalı, daima kendini iyi hissetmeli.
Fiziksel ve duygusal anlamda güçlü olmalı.
Bunu biliyorum, ben de böyle bir kadınım.
Bu başka bir şey.
Ama! Benim demek istemem başka.
Anladınız değil mi?
Kadınlar "olmaları gerektiği gibi" yaşamıyorlar.
Kafaları karışık.
Evli gibi olmak, anne gibi olmak, evlat gibi olmak diye bir şey yok mu?
Çok derin ve çok sahici.
Olmalı.
Evli ama evli kadın gibi değil, anne ama anne gibi değil, evlat ama evlat gibi değil.
Kadınlar, kadınlığını hangi aralıklarında yaşıyor belli değil.
Alfabeniz silinmiş besbelli.
İçi boşalmış kadınlar.
Kendi çukurunuzda kaybolurken, o göze soktuğunuz aralık dudaklarınız, devamlı arkanızı dönerek göze soktuğunuz stringli dar kalçalarınız, tuhaf bakışlarınızın hiç faydası olmayacaktır.
Aynaya bakınız.
Günden güne eksiliyorsunuz, farkında değilsiniz.
Funda'ya takılanlar…
... Adı Seyhan.
Bundan tam 9 yıl önce 4.kattan atlıyor.
Artık yürüyemiyor ve konuşamıyor.
Annesi Gaye Dağdelen, o gün bugündür oğlu için, hayata tutunması için mücadele veriyor.
O tarihte Seyhan ergen ve çok genç bir çocuk, bir kız arkadaşı var ve kız ayrılmak istiyor.
Seyhan kız arkadaşı, onu terketmesin diye ona kendini kanıtlayabilmek için, sevgisini ispat etmek için evlerinin 4.katından, balkondan atlıyor.
Kız tahrik ediyor, yapamazsınki diyor, delikanlıysan hadi yap diyor.
Seyhan da atlıyor.
Anne 46 yaşında, engelli maaşı ve babasından aldığı 500 TL ile bu hayatı idame ettiriyor.
Oğlunu beş dakika bırakacak kimsesi yok.
Ben ölürsem oğluma kim bakacak endişesi içinde kavrulan bir anne.
Röportajını okudum.
Kendine kızıyormuş, imkanları olan bir anne olsaydım, Seyhan daha iyi olurdu diyor.
İnanılmaz bir kadınsın, size nasıl saygı duydum, sizi ne kadar sevdim inanamazsınız.
Neden mi?
Oğluna kızdığı tek bir cümlesi yok.
Kıza bela okuyan tek bir cümlesi yok.
... Arda Turan olayını bilmeyen, duymayan kalmadı sanırım.
Yorum yapmayan, demediğini bırakmayan da kalmadı sanırım.
Benim kalbim, Arda'nın taciz ettiğine hiç inanmadı.
Yumruk, burun kırma, hastaneye silahla gitmek, silahı orada ateşlemek, hiçbiri olacak gibi değil.
Olamaz ve olmamalı idi.
Ama.
İş FETÖ ile ilişkilendirmeye gelince, kim uydurdu ise hiç olmadı.
Yani vurun abalıya hali anlaşılamaz.
İnandırıcı değil.
Arda Turan, Sayın Cumhurbaşkanının sevdiği, makamına kabul ettiği, yakınlık duyduğu bir sporcudur.
FETÖ’cü olsa, yanından veya önünden geçemezdi.
Şu anda yere yapıştırdık, iyice yok edelim, olamaz.
Boşuna ilişkilendirmeyin.