Naylon poşete getirilen yasal düzenleme, bu konudaki rutinimizi bozdu. Çevreye ciddi zararı olan her poşete ödenecek 25 kuruş, alışveriş yapanları, marketleri ve iş dünyasını yeni arayışlara, yeni fikirlere ve yeni üretimlere yöneltti. Bu durum, insan psikolojisine yönelik temel bir gerçeği gündeme taşıdı.
Zamanla oluşan yaşam alışkanlıklarımızın değişmesi, zorlanmamıza neden olur. Çünkü rutinimiz değişir ve yeni bir durumla karşı karşıya geliriz. Yeni duruma uyumun gerektirdiği zihinsel ve bedensel çaba, değişen alışkanlığın yerini doldurma arayışı ve geçiş sürecindeki belirsizlik, zorlanmamıza neden olsa da değişmemiz, dönüşmemiz ve yeni bir şeyler üretmemiz için çok önemli bir fırsattır.
İnsanın, bir yandan mevcut alışkanlıklarını ve durumunu koruma diğer yandan sürekli olarak değişme ve gelişme ihtiyacı vardır. Karşıt gibi olan durumu koruma ve gelişme ihtiyaçlarının dengesi, hayatın başından sonuna kadar gelişme seyrimizi belirler ve gece ile gündüz gibi birbirini tamamlar. Gençlikte değişim ve gelişme ihtiyacı, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde ise durumu koruma ihtiyacı öne geçer.
Hayat Değişim Alanıdır
Yüksek teknolojinin etkisiyle hayatın her karesine nüfuz etmeye başlayan yoğun değişim ve dönüşüm, hangi yaşta olursa olsun günümüz insanının uyum kapasitesini zorlamaya ve psikolojisini etkilemeye başlamıştır.
Araştırmalar; bireyin psikolojik dengesi için hantal bir yaşamdan korunması ve uyumunu bozmayacak değişim ve yenilenmenin şart olduğunu ortaya koymuştur. Zira hayatın ve psikolojimizin en önemli gerçeklerden biri değişimdir. Hayat değişim ve dönüşüm alanıdır. Aynı kalan hiçbir şey yoktur. Âlemdeki her zerre ve canlı kendi biçiminde bir yolculuk halindedir.
Önemli olan bizi insan yapan temel değerlerden ve toplumsal yaşam kültüründen ödün vermeden bireyi, sağır, kör ve dilsiz hale getirebilen rutine girmemektir.
Her gün aynı saatte kalkmak, aynı biçimde öz bakım yapmak, her zamanki gibi giyinmek, aynı şekilde ve yerde kahvaltı etmek, aynı sözlerle evden ayrılmak, aynı güzergâhta yolculukla aynı işyerine gitmek, aynı işi hep aynı şekilde yapmak, iş gününü her gün olduğu gibi tamamlamak, yine aynı yolla geri dönmek, aynı yerlerden alışveriş yapmak, eve dönmek aynı sofrada aynı esprileri yapmak, aynı grupların benzer görüntü ve yazışmaları arasında dolaşmak, aynı televizyonda aynı diziler için aynı koltuğa oturmak ve her zamanki pijamayla yatmak… Rutinleşen bu günlük yaşam döngümüzü okumak bile sıkıntılı.
Yeni Bir Söz
Hayatı bir kısır döngüye sokan bu aynılık, çeşitli maddi ve ruhsal hastalıklara davetiye çıkarır. Daha da önemlisi rutine girmiş bir hayat, zamanla madde odaklı bir yaşama dönüşerek bizi kendimizi bilme arayışımızdan ve külli iç yolculuğumuzdan alıkoyar.
İşte alışkanlık ve rutin haline gelen kimi olanaklarımızı, eşyalarımızı bazen terk etmemiz yahut onların elimizden alınması yani bir konuda varlıktan yokluğa düşmemiz; bir arayışa girmemizi, kendi rezervlerimizi görmemizi, yeni buluşlar yapmamızı sağlayacaktır. Bu yüzden kendimiz sağlamış olsak bile mevcut konfor düzeyimizin her an değişebileceğine, yok olabileceğine, yeni durumlarla karşılaşabileceğimize hazır olmak çok önemlidir. Zira en değerli varlığımız olan hayatımızın bile bir an sonrası için garantisi yoktur.
Peygamberimiz’in (s.a.v.), beden ve ruh sağlığı için orucu ve yolculuğu tavsiye etmesi, dünyanın kök salınacak bir yer olmadığı bilinci ile gelişi güzel ve rutine girmiş hayatı aşıp yolculuk halimizin gerektirdiği dinamizmi canlı tutmamız bakımından derin bir anlam taşır. Mevlana’nın tabiriyle yeni gün için söyleyecek yeni bir sözümüzün olması, bizi daha canlı ve üretken tutacaktır. Bunun için emek vermeye ve zahmet çekmeye hazır olmamız gereklidir.