Dünkü yazımızda bu başlık altında ilk bölümünü yazdığımız "Renklerin söz hakkı!" yazımıza şöyle başlamıştık;

“Toplumda kendimizi tanıtmak için en özen gösterdiğimiz şeylerden biridir, yaşamımızda kullandığımız renkler. Sizleri simgeleyenlerdir.”

“Toplu olarak çalıştığınız ve bulunduğunuz ortamlardaki davranışlarınızla olduğu kadar, yaşamınızda kullandığınız renkler ve iletişimde kullandığınız diyaloglarla kendi özellikli kimliğinizi oluşturursunuz.”

İnsanın kendi markasını yenilemesi, bir anlamda imajını da yenilemek demektir. Bir çok ünlünün sosyal ve sanatsal yaşamında, zaman zaman değişiklik yapma ihtiyacı hissederler, size örnek alanlar, sevenler veya kendilerini rol model olarak görenler görsellik olarak hep aynı kalmaktan pek mutlu olmayabilirler. Az da olsa, zaman zaman kendinizi yenilemenizi beklerler. Bu nedenledir ki özellikle sanat, sahne ve sinema alanında uğraş verenler, bu konuda adına “image maker” denilen uzman yardımı alma ihtiyacı hissederler.

“İmaj” bir markaların veya kişilerin topluma karşı, etkileme veya etkilenme gücü olarak anlatılabilir.

Kimilerine göre “imaj”; sahte görüntü, gerçekçilikten uzak, yapay özellikleri veya davranışları yansıtan bir aldatmaca, kimlerine göre; kişi veya kurumun yapısına göre oluşturulacak marka kurumsallığı ile görünüş ve anlayış olarak oldukça etkileyebilir.

“Nasıl bilindiğiniz mi, yoksa kim olduğunuz mu önemli” ayırımının en belirgin etkilenimi, kendiniz için oluşturacağınız “imaj”dır.

Tarzınızı, tavrınızı değiştirmek için küçük dokunuşlar yeterlidir.

Bunu giyim tarzınızda, saç stilinizde, günlük hayatınızda veya iş ortamınızda sürekli kullandığınız renkle küçük dokunuşlarla elde edebilirsiniz.

Dün bu konuda birkaç renk konusunda bilgiler vermiştim. Renklerin yaşamımızdaki etkileri çok önceliklidir. Özellikle yaşamımızdaki psikolojik etkileri ile renkler günümüzü doldururlar. Yaşamımızda en çok etkilendiğimiz renksiz olduğumuzun söylenmesidir.

Dün başladığımız renklerin üzerimizdeki etkilerine kaldığımız yerden devam edelim;

Yaşamımızda; umutsuzluk, karamsarlık, kötülük ve ölümün sembolü olarak adlandırılmasına rağmen her günümüzün olmazsa olamazlarından biridir siyah renkler. Özellikle giysilerimizde, ciddiyeti ifade eder. Baştan aşağıya siyah giymek pek iç açıcı olmaz. O nedenle siyah giysilerimizi karşıtı olan beyaz renkler ve çok frapan olmayan açık renk dokunuşlarıyla yumuşatma ihtiyacı hissederiz. Siyah renk özellikle kadınlar tarafından çok tercih edilirler. Siyah rengin en önemli özelliği resmiyeti ifade etmesidir.

Genelde en favori renklerden biri de gri ve gri tonlardaki renklerdir. En favori renklerden olmasının nedeni, yansız, uçucu bir renk olması ve genelde renklerin bir çoğuyla uyum kurabilmesidir. Kadın ve erkekler iş kıyafetlerinde daha çok tercih nedeni ise, olgunluğu ve saygınlığı çağrıştırmasındandır.

Magentadan uçuk pembeye kadar tüm tonlarıyla, özellikle kız çocuklarını çağrıştıran ve sevindiren pembe dişil bir renktir.

Renklerin düzenleyicisi beyaz ise; saflığın, doğruluğun, aydınlığın, açıklığın ve şeffaflığın rengidir. İş ortamlarındaki kasveti dağıtan, yumuşatan, çok önemli bir denge rengidir. Asalet dağıtıcıdır. Yanındaki renkleri güçlendirir, onlara çok daha fazla anlam kazandırır.

Renklerin yaşamınızdaki söz hakkını önemseyin, varlığını asla unutmayın.

Renklerin renkliliği, canlılığı ve güzelliği, yaşamınızdan hiç eksik olmasın.

BİR TUTAM TEBESSÜM

PİYANİST TEMEL!

Temel; uzun burunlu ve “Laz” olduğu için kendinden hep nefret edermiş.

Burun ameliyatı için Amerika’ya gitmiş. Burnunu düzeltmek için birçok ameliyat olmuş. Ayrıca iyi şekilde İngilizce de oğrenmiş, piyano öğrenmiş ve meşhur bir piyanis te olmuş.

Bir gün, oldukça kalabalık bir topluluğa başarılı bir konser verdikten sonra seyircileri selamlarken, ön taraftan bir ses duymuş;

- “Helal sana uşağım, çok iyi çalayısun da”.

Temel; “Benum Laz olduğumu nereden anladın yahu! Halbuki lazlara benzememek için bir sürü burun ameliyatı olmuştum”.

- “Nasil Anlamayayım” demiş adam. “Bütün biyanistler, otururken sandelyelerini kendilerine çeker, sen ise, sandalyeye oturup piyanoyu kendine çekeyisun da!!!”