İnsan; yeme içme, korunma, barınma gibi temel ihtiyaçlarını, sevme sevilme, ait olma ve inanma gibi sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını ve nihayet hayatının anlam arayışı ile kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılamak ister.
Hemen hepimizin yaşama dair en önemli isteği mutlu olmaktır. Ancak günümüz insanı giderek daha zor mutlu oluyor. Geçmişte az varlıkla ve küçük şeylerle mutlu olabilirken şimdi bunca varlığın içinde bize yaşam doyumu sağlayan şeyler azaldı. Acaba ne değişti? Değişen biz miyiz, bizi mutlu eden kaynaklar mı yoksa yaşam doyumu algımız mı? Yaşam memnuniyetimizi sağlayan, idealize ettiğimiz hayat doyumuna ulaştığımızı düşündüren ve psikolojik dayanıklılığımızı sağlayan esas nedir acaba?
İnsan; yeme içme, korunma, barınma gibi temel ihtiyaçlarını, sevme sevilme, ait olma ve inanma gibi sosyal ve duygusal ihtiyaçlarını ve nihayet hayatının anlam arayışı ile kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılamak ister. Bu ihtiyaçları karşılandıkça da mutlu olur ve yaşam doyumuna ulaşır. Bundan dolayıdır ki insanlık tarihi, bir anlamda birey ve toplumun mutlu olma arayışı şeklinde özetlenebilir.
Pandemiyle birlikte zararlı boyutlara ulaşan hızlı değişim ve dönüşüm süreci, yaşam alışkanlıklarımızın hemen hemen tamamını da beraberinde değiştirmeye devam ediyor. Bize yaşama sevinci veren kaynaklar yanında mutlu olmaya yüklediğimiz anlam da bu değişimden nasibini aldı. Bizi mutlu eden şeylerden çok mutsuz eden şeylerle iç içeyiz. Ve maalesef maddi isteklerin, hazların, statülerin, kazanma hırsının sağladığı geçici mutluluk algısı hayatımıza egemen olurken, anlam arayışının hüküm sürdüğü gerçek yaşama sevincinden, psikolojik hayat doyumundan uzaklaşıyoruz.
4 MUTLULUK DÜZEYİ
İnsandaki ihtiyaçlar gibi mutluluk algısı da hiyerarşik olarak sıralanır. Bu çerçevede insan, dört şekilde ya da dört düzeyde mutlu olur.
Birincisi zevklerin verdiği mutluluktur. Bireyin içgüdüsel dürtülerinin, hazlarının ve bedenin maddi istek ve ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ulaşılan tatmin düzeyidir. Sevilen yemek ve içeceklerden sağlanan mutluluk buna örnektir. İkincisi zenginliğin sağladığı mutluluktur. Bu, bedeninin temel ihtiyaçlarının ötesinde sosyal hayattaki statü ve makam gibi isteklerin karşılanmasıyla ulaştığımız tatmin düzeyidir. Yönetici olmak, ev almak, yeni araba almak gibi örnekler verilebilir.
İnsanı mutlu eden üçüncü eşik, zihinsel mutluluk düzeyidir. Bu aşama maddi değerlerin ötesindeki kazanımların sağladığı mutluluktur. Zihinsel kapasitemizin tatminini sağlayan, araştırma, bilgi edinme, edinilen bilgileri yaşamda kullanma gibi isteklerin karşılanmasıyla ulaşılan mutluluk düzeyidir. Araştırma yapmak, buluş yapmak, eser üretmek, kitap yazmak, bu mutluluk aşamasının örneklerindendir.
İnsanı mutlu eden dördüncü ve en üst düzeyli eşik ise anlam arayışının sağladığı mutluluktur. Ruh düzeyindeki yaşama sevincini ve tatminini sağlayan bu aşama, ahlak, merhamet, başkaları için faydalı olmak gibi duygu ve davranışlarla sağlanmaktadır. Bireysel çıkarı olmadan toplum yararını düşünmek, sivil toplum gönüllüsü olarak iyilik üretmek, hayatı, öncesi ve sonrasıyla bir bütün olarak görmek, bu mutluluğu sağlayan davranışlar arasındadır. Kâinatın tamamına dair bir hakikate ulaşmaya yönelik bu arayışta ruhsal tatmin söz konusudur.
POZİTİF PSİKOLOJİ
Bu aşamada bilinen bir gerçeği, önemi sebebiyle hatırlamamızda fayda var. İnsanın gerçek mutluluğu, yaşam doyumunu sağlayan dördüncü sırada yer alan ruhsal tatmin düzeyidir. Kuşkusuz yeme içme ile bedenin isteklerinin karşılanıyor olması; ev, araba ile sosyal statü isteklerin karşılanması; araştırma ve bilgi edinme ile zihinsel ihtiyaçların karşılanması gereklidir ve bireyin belirli düzeydeki mutluluğunda etkilidir. Ancak bu mutluluk ve iyi hissetme hali, haz odaklıdır ve geçici bir tatmindir. Günümüz insanı, bu geçici ve haz odaklı mutluluk düzeyine takılıp kalma eğilimine girdiğinden daha kırılgan bir duygusal durum sergilemektedir.
Oysaki insanı gerçek yaşam doyumuna ulaştıran ruh ve mana düzeyindeki tatminlerdir. Zira gerçek yaşam doyumu, insanın psikolojik dayanıklılığını (psychological resilience) güçlendirir. Psikolojik dayanıklılık; bireyin karşılaştığı olumsuzluklarla mücadele gücünü, sıkıntılarla baş etme düzeyini gösterir. İnsan; ben takıntısını aşıp başkaları için bir şeyler yaptıkça ruhsal tatmine ulaşır, uzun süreli mutluluğa erişir ve daha da önemlisi psikolojik olarak daha dayanıklı hale gelir.
Araştırmalar; bireyin hayatının akışının genel olarak iyi gittiğine yönelik duygu ve düşüncelerinin, mutluluk düzeyini belirlediğini bunun da yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim düzeyi, meslek, ekonomik durum gibi temel demografik özelliklerle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Araştırmaların dikkat çektiği asıl önemli nokta bireyin mutluluk algısında; aile, yetişme biçimi, baskın kültürel değerler ve inanç değerlerinin etkisidir. Özellikle tüm varlığın bir yaratıcısı ve yönlendireni olduğuna yönelik inancın, bireydeki duygusal başa çıkma ve psikolojik dayanıklılık düzeyi üzerinde etkili olduğu ve bunun da gerçek yaşam doyumuna ulaşmada en belirleyici faktör olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
2000’li yılların başından bu yana psikoloji dünyasında başlayan pozitif akımın hızla yayılması, günümüz insanının gerçek mutluluk arayışının bir sonucudur. Nitekim doktora tezi düzeyindeki bir araştırmada(1); bireyin olumlu dini başa çıkma eğiliminin, aile değerleri ve desteğinin, düşünce, tutum ve davranışları güçlendirdiği, bunların ise yaşam doyumunu arttırdığı belirlenmiştir. Temel kişilik donanımları bakımından mücadeleci, çalışkan, başarı güdüsü gelişmiş, dürtülerini yönetebilen ve inanma ihtiyacını karşılamış bireylerin, psikolojik dayanıklılık açısından daha güçlü ve hayat memnuniyetlerinin daha fazla oldukları unutulmamalıdır.
(1)Sabriye Nazlı Batan (2016), Yetişkinlerde Psikolojik Dayanıklılık ve Dini Başa Çıkmanın Yaşam Doyumuna Etkileri. Basılmamış Doktora Tezi, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü.