Meslek, insanın yaşamını sürdürebilmesi için yaptığı ve genellikle yoğun bir eğitim ve çalışma gerektiren sürecin sonunda kişilerin kazandığı unvanın adıdır.
Meslek, insanın yaşamını sürdürebilmesi için yaptığı ve genellikle yoğun bir eğitim ve çalışma gerektiren sürecin sonunda kişilerin kazandığı unvanın adıdır. Bu unvanların en hayati olanlarından biri de terzilik mesleğidir. Terzilik insanlığın tarihi kadar eski bir meslektir. Barınma, beslenme ve giyim insanların temel gereksinimidir. Giyinmeye duyulan gereksinimin eski çağlarda insanların vücutlarını doğanın etkilerinden koruma düşüncesinden doğmuştur.
Terzi deri, kumaş ve buna benzer şeylerden erkek veya kadın elbisesi biçip diken kimsedir. Günümüzde elbise dikenlere terzi, bu mesleğe de terzilik ismi verilmektedir. Terzilik tarihi çok eskilere dayanan bir meslektir. İlk insan ve ilk Peygamber Adem Aleyhisselam zamanından beri insanlar giyinme ihtiyaçlarını deri ve buna benzer şeylerden elbiseler dikerek karşılıyorlar. Yıllar yılı önemini koruyan bir zanaat olarak görebileceğimiz terzilik hizmeti zaman içinde çeşitli değişikliklere uğrasa da halen saygı duyulması gereken bir faaliyettir. Diğer zanaat türleri gibi herkesin olamayacağı ve özel yetenek isteyen terzilik işleri hayatımızın önemli ihtiyaçlarından biri olan kıyafet ve giyinme ihtiyacımızın daha nitelikli ve istediğimiz bir şekilde olabilmesi için yardımlarına ihtiyaç duyduğumuz kişilerdir. Hem istediğimiz model ve kumaşlardan yararlanarak dikimi yapılan kıyafetlerin yanı sıra mevcut kıyafetlerimizin istediğimiz tarzda değiştirilmesi ve tamir ve onarımının yapılması da bu kişilerin ellerinden geçer. Bu hizmetlerin sağlıklı şekilde gerçekleşmesini sağlayan terzilerin kendine has bazı özellikleri bulunmaktadır.
Daha sonraları kumaş dokuma sanatı gelişti. Dokunan bu kumaşları kesip biçme, dikip süsleme, insan vücuduna uydurma durumu ortaya çıktı. Bu işin ortaya çıkması, terziliğin ilk adımı oldu. Zamanla çeşitli ustalık ve ince zevke dayanan bir meslek şekline dönüşen Terzilik mesleği, biçki ve dikiş denen iki ana kaideye dayanmaktadır.
Biçki, kesilip dikilecek kumaşların, onu giyecek kişilerin ölçülerine ve modellerine göre biçme işine denir.
Dikiş, kumaşlar biçildikten sonra, kesilen parçaların birbirine eklenmesi, onların birbirine uydurulması işidir. Dikiş kendi başına ihtisas isteyen bir sanattır. Terzilikteyse çok daha mühimdir. Biçki ve dikişten sonra terzilik mesleğinin içinde bulunan prova etme işi de çok önemlidir. İlk zamanlar erkek ve kadın elbiselerini aynı terziler dikerlerdi. Günümüzde genel olarak erkek ve bayan terzileri ayrıdır. Bazı yerlerdeyse hem erkek ve hem kadın elbise dikimleriyle uğraşan erkek terziler de vardır.
İLK TERZİ OLAN PEYGAMBER
Mesleği terzilik olarak bilinen Peygamber Hazreti İdris (a.s.)dır. İlk kez, iğne ile dikiş diken ve ilk defa elbise dikip giyen de Hazreti İdris (a.s.)’dır. Ondan önceki insanlar, hayvanların derilerini giyerlerdi. İnsanların güzel görünme ve dikkatleri üzerine çekme arzu ve istekleri daha iyi ve daha güzeli arama çabaları ile iyi giyim deyimi ortaya çıkmıştır. Daha iyi ve güzeli arama duygusu yıpranan eskiyen giysinin yerine aynısını değil de farklısını edinme isteği ile moda olayı başlamıştır.
AVRUPA'DA TERZİLİK
Teknolojik gelişmeler sonucunda Avrupa'da giyim ve kuşamda yenilikler başladı. Modernleşme çağı olarak adlandırılan yeni dönemde giyim önemli bir yer edindi. Yapılan yenilikler, giysi modellerinin kalıplarında üretilmesinde, dikilmesinde kullanıldı. Giyim sektöründe üretilen bilgiler kuramsal yayınlara dönüştürüldü. Özellikle bu alandaki buluşlar kuramsal bilgiyle tamamlanmış kitaplara, yayınlara dönüştürülüp bu bilgiler, Terzi Mekteplerinde (Akademilerinde) satıldı.
OSMANLI'DA TERZİLİK
Terzilik mesleği Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren mektepli oldu. Mektebi başarı ile bitirenlere "şahadetname" verilirdi. Osmanlılarda İlk Terzibaşı Zağanos Paşa adıyla kayıtlarda yer alıyor. Osmanlıda zamanla bu meslek de gelişerek yaygınlaştı. Ancak her isteyen meslek erbabı her istediği yerde dükkân açamazdı. İstediği yere de yerleşemezdi. Daha önce yaşadığı mahallin imamından ve çalıştığı bölgedeki Lonca Teşkilâtı’ndan (meslek kuruluşu) referans getirmek zorundaydı. Yani Osmanlı’da boşluk ve başıboşluk yoktu. Bu yüzden mahalleler hem insan, hem de çevre açısından temiz kalırdı.
MODERNLEŞME SÜRECİNDE OSMANLI’DA TERZİLİK
Modernleşme olgusu, varlığını ve gelişimini teknolojik buluşlara, atılımlara, girişimlere, yeniliklere borçludur. Osmanlı’da, Meşrutiyet’in ilk yıllarına kadar, Batılı giyime uygun giysi diken “Müslüman Türk” terzi bulmak güçtü. Bu nedenle İstanbul’dan Paris’e, Londra’ya, gidip terzilik bilgisi öğrenen “gayr-i Müslim” Osmanlı yurttaşı terzi ustalarının modern giyimin uygulayıcıları olarak uzun yıllar piyasada söz sahibi oldukları görülmektedir.
Daha sonra birçok Osmanlı terzisi mesleğinin inceliklerini Avrupa’da olduğu gibi kendi ülkelerindeki Terzi Mekteplerinde öğretmeye başladığı görülüyor.