Koronavirüs bizimle, mahalle ağzıyla "maytap" geçiyor gibi.
Bir süre pandemi ile ilgili yazılar yazmayacağım diyordum ama, çevremde konuşulanları duyunca pandemide son geldiğimiz durumdan, söz etmeden de geçemeyeceğim. Baktığımızda, bir şeyler iyiye doğru gidiyor diyebileceğimiz bir gidişatın ışığını görüyorken, sanki birileri kurguluyormuş gibi yeni bir varyant konusu gündeme yerleşiveriyor. Kurtulabilmek için yoğun çaba harcıyoruz ama bu kabusundan kurtulamıyoruz.
Koronavirüs bizimle, mahalle ağzıyla “maytap” geçiyor gibi. Bunu sadece ben söylemiyorum, pandeminin gişatını takip edenler de bezeri yaklaşımlarla durumu geçiştirmeye çalışıyorlar.
Bu işi ne kadar ciddiye almamız ve kendimizi koruma konusunda neler yapmalıyız ile ilgil “güvenli bir yol” bulamadık dersem yeridir. Uzunca bir süredir “şehir efsanesi”ne dönüşen aşılar meselesi hala olması gereken oranlara varamamış. Bazıları bu konuda oldukça yorulmuş ki açıklama yapmıyorlar ve bizler de, aşı konusunda ne durumdayız ile ilgili kesin ve net bilgilere ulaşamıyoruz.
Aşı konusunda en endişe verici durum ise, yeterli dozda aşılanmışlar oranının istenen seviyelere ulaşamamış olmasıdır.
Hastalıklar ile ilgili uzmanlardan aldığımız, hastanın durum bilgilerinin “stabil” yanıtlarını, kötüsünden çok daha olumlu bir yanıt olarak kabul eder, kendimizi biraz daha rahat hissederiz.
Pandemide şu an hastalıklarda kullanılan “durum stabil” yanıtının yansımasını yaşıyor durumdayız. Kısacası; yaklaşık bir aydan fazla süredir pandemideki durumumuz tam olarak “stabil” görünüyor. Açıklanan vaka sayıları haftlardır 20-25 bin aralığında takılı kaldı. Vefat sayılarında da değişen bir şey yok. Bu süre içinde, arada 180-190 sayılarına inmiş olsa da, genelde 200-220 aralığında oldukça istikrarlı (!) bir seyir izliyor. Sağlık Bakanlığımız açıklamalarında hala bazı illerdeki kritik durumun devam ettiğini söylüyor. Aşılama konusunda ise çok net açıklamalar yok gibi. Önceleri gidişatla ilgili açıklamalar yapan uzmanlarımız da bu sıralarda pek suskunlar.
Bu arada, varyant öyküleri yazmaya başladık. Koronavirus varyantlarının en çok mutasyona uğradığı bir dönemi yaşıyoruz. Son haftalarda yeni bir varyant gündemin başına yerleşti. Güney Afrika merkezli Omicron adlı bu yeni mutasyon Avrupa’da konuşulmaya ve bu yeni varyanta karşı birçok Avrupa ülkesinin önlemlerini iyice sıklaştırmaya başladığını kulağımıza gelenlerden duyabiliyoruz.
Sağlık Bakanlığımızın son açıklamalarındaki, Afrika’da yayılmaya başlayan bu yeni varyanta ait vakalara ülkemizde heniz rastlanmadığı bilgilendirmelerine, sevinmeli mi, yoksa üzerimizde varolan endişeleri göz ardı etmemelimiyiz.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ilk olarak Güney Afrika’da tesbit edilen koronavirüs varyantı B.1.1.5292 endişe verici varyant kategorisine almış ve yeni varyanta, Yunan Alfabesi’nin 15. harfı olan Omicron adı verilmişti.
Peki bu varyant neden endişe yaratıcıydı?
WHO belirlemelere göre bu varyantın hastalığı geçiren kişilerde hastalığın tekrar etme potansiyelinin bulunduğunu açıklamıştı. Örgüt, varyantın özelliklerinin tam olarak anlaşılabilmesinin birkaç hafta sürebileceğini duyurdu.
Yeni varyantla ilgili ilk vaka, Belçika’da kayıtlara geçerken, İngiltere’de de, bir iki vakaya rastlanmış.
Bu durumda ne yazmalıylm bilemedim. Endişe duymalı mıyız, o konuda da bir yorum yapmayayım ama durumumuz da, moda deyimle “stabil” gidiyor gibi. Bu belirsizlikle nasıl yaşarız işte ona hiç yorum yapamıyorum.
Hayırlısı artık!
BİR TUTAM TEBESSÜM
DİĞER AYAĞIN NE OLACAK!
Temel ile Dursun bir apartmanın ikinci katında beraber yaşıyorlarmış. Bunlar her gün
birbirlerine hiç aksatmadan eşek şakaları yaparlarmış.
Derken; Temel bir sabah uyandığında ne görsün, üzerinde koca bir kütük. “Haçan bu kütüğü kesin Dursun koymuştur üstüme” demiş ve kütüğü yakaladığı gibi camdan dışarı fırlatmış. Bir de ne görsün kütük Temel’in bir ayağına bağlı değil miymiş!…
Doğal olarak kütüğün ardından Temel’de camdan fırlamış ve “pat” diye aşağıda kendini bekleyen Dursun’un önüne düşmüş.
Aşağıda onu bekleyen Dursun ise gülerek:
- “Ula Temel kütüğe bağlı ayağını fark ettin, beraberinde getirdin ama, yatağa bağlı diğer ayağın ne olacak!…”