Geçmişte Yazı İşleri Müdürlüğü yaptığımız Yaşadıkça Eğitim Dergisi'nin her sayısında ünlü bir isimle yaptığımız röportajı yayınlıyorduk.
Geçmişte Yazı İşleri Müdürlüğü yaptığımız Yaşadıkça Eğitim Dergisi’nin her sayısında ünlü bir isimle yaptığımız röportajı yayınlıyorduk. Dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Gürer Aykal ile görüşmemizde bir sorumuza aldığımız müthiş cevap, liderlik alanındaki anlatımlarımızı etkiledi. Soru şuydu: “Başarılı bir orkestra şefinin en önemli özelliği nedir?” Cevap sade ve anlamlıydı: “Başarılı şef çıkacak sesleri yönetir.” Bu sade cevaba, liderlik literatürü için başka anlamlar yükleyerek geliştirmeye çalışmış ve makaleler yazmıştık.
Üç ayrı lider profili ile karşı karşıyayız: Birincisi çıkmış olan sesleri, ikincisi çıkmakta olanları, üçüncüsü çıkacak sesleri yönetir.
Çıkmış Sesleri Yöneten Şef
Birinci orkestra şefi genellikle yaşlıdır, sadece biyolojik yaşlılık değil çoğu zaman ruh yaşı ileridir. Algıları zayıftır, daha az görür ve işitir. Farkındalığı azdır. Orkestrasının başına geçtiğinde hazırlıklı değildir. O gün repertuarda yer alan parçaların notalarına, bu notaları çıkaracak olan sazlara, sazları çalacak insanlara ve onların ruh hallerine hâkim değildir. Orkestra çalmaya başlar ama şef onları sadece takip eder. Ve zaten çıkmış olan sesleri o da seslerin muhatabı olan dinleyiciler gibi duyar. Şefin kendilerinden geride olduğunu bilen ekip üyeleri, bunu çok iyi kullanır ve sazlarını diledikleri gibi çalabilirler. Tek başına sazlar çok iyi olsa bile bu orkestradan çıkan seslerin melodisinde akort tutmaz, ahenk oluşmaz.
İkinci orkestra şefi, birinciye göre işine daha hâkimdir, hazırlıklıdır. Orkestrasını yönetirken eş zamanlı olarak düşünür, onlarla o anda iletişim halindedir ve çıkmakta olan sesleri yönetir. İdeal bir melodiyi yakalayamazsa bile işine hakkını verir.
Çıkacak Sesleri Yöneten Şef
Aradığımız ideal lider tipi, çıkacak sesleri yöneten üçüncü gruptaki şeftir. Yaşı ileri olsa da şef, dinamiktir, ataktır, orkestranın, sazların, parçaların tüm ayrıntılarına hâkimdir. Ustası kadar çalamayabilir ama her saza aşinadır. Saz ekibini, gözleri ve duruşu ile öylesine etkisi altına alır ki bütün gözler ondadır. Her hangi bir sazda sese dönüşecek bir notaya bile duyarlıdır ve akortlar bozulmadan önler. Çünkü şef, sazlarıyla duygusal bir iletişim kurduğundan çıkacak sesleri, kimse duymadan işitebilecek bir kişilik donanımına sahiptir. Bütün mesele bu donanımı farklı kılan temel esasın ne olduğunu keşfetmemizdir.
Liderlik; öngörü, hitabet, çalışkanlık, gelişmiş zihinsel kapasite, kararlılık, yüksek başarı güdüsü ve etik duyarlılık gibi bileşenlerden oluşan özel bir kişilik alaşımıdır. Ancak yetişme biçimi ve çevre ile etkileşim, genetik olarak getirilen liderlik potansiyelini açığa çıkarabildiği gibi köreltebilir de.
Adanmış Lider
Üç lider tipinde de onları farklı kılan benzer kişilik özellikleri var. Ama çıkacak sesleri yöneten liderin kişilik alaşımındaki temel fark onun adanmışlığında saklıdır. Evet, insanı merkez alarak tüm hücreleri ile bir dava gibi gördüğü işine adanmış ve kendisini öne çıkarmayan lider, çıkacak sesleri kolaylıkla yönetir. Çünkü ekibiyle kalpleri karşılıklı açılmış, aralarında bir gönül köprüsü kurulmuştur. Adanmış lider, tüm olumsuzluklara rağmen yüksek coşkusuyla ekibini canlı tutar, bir amaç etrafında kenetler, rehber olur ve bir yol bulur yahut yol olur. Ve yeri geldiğinde sahneden inmesini bilir. Bütün mesele şefin kendisini, sazlardan, onları çalanlardan, orkestradan, melodiden hatta dinleyicilerden yukarıda görmesi hastalığıdır. Bir davası olmayan yahut davası, benliğini aşamayan liderler, çıkacak sesleri yönetemezler. Yönetemezler çünkü tutsağı oldukları koltuğun derdine düşerler ve bütün enerjileri ile koltuğu koruma savaşı verdiklerinden kendi dışındakileri geliştirme heyecanlarını yitirir, yıpranır ve üretemezler.
Örneğin ev orkestrasının şefi ana-baba olarak aile için daha çok üretmek ve çocukları anlamak yerine sadece rolümüzün gücüne sarıldığımız için onların seslerini duyamıyoruz belki de. Belki de rolümüzün içini dolduramadığımız, işimizi bir davaya dönüştüremediğimiz için iş arkadaşlarımızın seslerini duyamıyoruz. Ve siyaset sahnesinin çeşitli kademelerindeki şefler, acaba siyaseti kimin için yapıyoruz? Kendimizi adadığımız olmazsa olmazımız nedir? Dinleyenleri unutup yönettiği orkestranın sadece kendisi için çalmasını isteyen liderlerin, kendilerini gözden geçirmeleri elzemdir. Zira bir dava ve adanmışlık, liderliğin olmazsa olmazıdır.