Söyleşi ve imza günümüz için gittiğim New York'ta 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 100. yıl resepsiyonuna katıldım.
Söyleşi ve imza günümüz için gittiğim New York’ta 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın 100. yıl resepsiyonuna katıldım. Memleketimizden binlerce kilometre uzakta çocuklar gibi şendik. Cumhuriyetimizin 100. yılında New York’taki muhteşem kutlamadan sonra ülkemizin yeni yüzyılına inancım daha da perçinlendi.
New York’un en gözde mekanlarından 42. caddedeki Cipriani’de yapılan 100. yıl resepsiyonuna yüzlerce davetli katıldı. Amerika’da yaşayan vatandaşlarımızın yanı sıra Amerika ve birçok ülkenin resmi temsilcileri, Amerika’daki iş insanlarımız, akademisyenler, sanatçılar, basın mensupları… Gönlü Türkiye için atanlar oradaydı.
New York Belediye Başkanının geceye katılımı ve samimi konuşması, belediyede görevli Türkler, Türkiye ve İstanbul’a ilişkin güzel sözleri ülkemize verilen değerin göstergesiydi. Başkanın konuşması ilgiyle dinlendi.
Organizasyonun mimarı New York Başkonsolosumuz Reyhan Özgür’ün; Cumhuriyetin değeri, ABD’deki iş insanlarımızın başarıları ve Türk Evi’nde gerçekleştirilen etkinliklerle ilgili Türkçe ve İngilizce konuşması dikkatleri çekti.
Büyük bir mücadelenin eseri olan Cumhuriyetimizin geleneksel köklerinin üzerinde hızla yükselmesinin, 2. yüzyılımızın ilham kaynağı olacağını vurgulayan Washington Büyükelçimiz Hasan Murat Mercan, ABD’de yaşayan vatandaşlarımızın deprem sürecinde gösterdiği seferberliğe dikkati çekti. Dünyadaki savaşın durdurulması vurgusu, dinleyiciler tarafından uzunca alkışlandı.
CUMHURİYET ANALARI
Kutlama gecesine video konferans ile katılan Cumhurbaşkanımızın; dünyadaki insani krizin acilen durdurulmasına yönelik ifadeleri, ülkemizin gelişme mücadelesinin tüm hızıyla devam edeceğine ve yeni yüzyıldaki hedeflerimize dair vurguları, dünyaya verilen güçlü bir mesaj niteliğindeydi.
Büyükelçimiz, gecenin sürprizi olarak 100 yaşını devirmiş, Cumhuriyet madalyası sahibi iki hanımefendiyi sahneye davet ettiğinde yoğun bir duygu seli yaşandı. Elleri öpülesi bu Cumhuriyet analarının anılarından öğreneceğimiz çok şeyler var.
Resepsiyonun yapıldığı tarihi mekandaki sahne düzeni, salondaki Türk bayrakları, Atatürk posterleri, video gösterimleri, marşlar ve 10. yıl marşı… Çocuklar gibi şenlenen davetliler, ellerindeki bayraklarla marşlara eşlik etti. New York’taki bu birlik görüntüsünün, Cumhuriyet Bayramı ile sınırlı olmaması en önemli dileğimiz.
Resepsiyonda akademisyenler, iş insanları, devletimizi temsil eden görevliler ve New York polis teşkilatında görevli Türk polislerle sohbet etmekten keyif aldık. Amerika’da güçlü bir lobi imkânımız var. Ve bu lobinin çok daha güçlü olması mümkün.
Türkiye’deki siyasetin yurt dışında yaşayan insanlarımız üzerindeki iz düşümü, sivil toplum kurumları arasındaki mesafe, bir ve bütün olmada çoğu zaman zorluklar getiriyor. Dolayısıyla yurt dışında birliğin sağlanması kolay olamıyor. Doktora sonrası araştırma projesi için yıllar önce gittiğim İngiltere’de de benzer manzaraya şahit olmuştum.
Oysaki hangi arka plana ve siyasi görüşe sahip olursa olsun insanımızın; özellikle yurt dışında Türkiye ortak paydasında buluşması çok önemli. İnsanlığın ortak vicdanının zedelendiği, insani değerlerin alenen çiğnendiği, zalimliğin liderlik olarak sergilendiği kritik bir zamanda birliği korumanın ve yurt dışındaki lobi faaliyetlerinin önemi çok artmıştır.
Zira savaşların dijital alanlara taşındığı, güçlü ve gerçek enformasyonun zayıfladığı, dezenformasyonun toplumsal davranışı etkilediği ve yönlendirildiği, olgu ve algıların karıştığı bir zamandayız.
LOBİLERİMİZ GÜÇLENMELİ
New York Türk Evi’ndeki söyleşimizde de dikkat çektiğimiz soykırımlar, savaşlar, haksızlıklar, öldürmekten zevk alan kan dondurucu insani kriz manzaraları, daha güçlü bir devlet olma ihtiyacımızın en büyük göstergesidir.
Orta Doğu’daki savaşlarla, yüzyıl önce masa başında kurulan ulus devletleri parçalanarak egemenlere bağımlı ulusçuk devletlere dönüştürülüyor. Devlet kavramı adeta yeniden tanımlanıyor. Devletler adına hareket eden terör güçleri, inanç odaklı ayrılıkçı güçler, ırkçı örgütler, vekaletle yapılan savaşlar, yeryüzünde yaşanan insani dramlar…
Dünya yeni bir çehreye kavuşmanın arifesinde. İzlerin karıştığı şu zamanda dünya adına adaleti, insani değerleri, hakkı savunacak uluslararası birlikler de kötülük karşısında sessiz kalıyor. Tek kutuplu dünyanın egemenleri, çıkarlarına hizmet etmeyenlere yaşam hakkı tanımıyor. Yine bir insanlık dramı olan Srebrenitsa gibi cenazeleri kaldıracak akrabaların kalmadığı ve adeta bir mezarlığa dönüşen Gazze için dünyanın her tarafındaki infialin sesi giderek yükseliyor. Zira bu olanlar insanlığın katliamıdır.
İşte bunun için devletimizin her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. 100 yıl önce tamamen yok edilmesi istenen varlığımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyetimizle yeniden taçlandı. Ancak devletimize karşı sürdürülen mücadele artarak devam etti.
Yüzlerce yıllık devlet geleneğine sahip insanımızın, hangi arka plana, siyasi görüşe ve inanca sahip olursa olsun yurt içinde ve yurt dışında devletimizin birliği adına mücadele vermesi, birinci gündem maddesi olmak zorundadır.
Her şeye rağmen yeryüzünde insani değerleri en güçlü biçimde haykırmaya, duruşumuzu belli etmeye ve konumumuzu korumaya devam etmek zorundayız. İrfan geleneğimizden aldığımız güçle yeni yüzyılımızda inşa eden bir devlet olmaya, daha güçlü adımlarla yürümeye ve bu süreçte aktif rol almaya devam etmek zorundayız.
(New York izlenimlerimize devam edeceğiz)