Kurban, Allah'a yaklaştıran veya kendisiyle Allah'a yaklaşılan demektir.
Kuran-ı Kerim’de kurban ile ilgili bazı sureler vardır. Bunlardan bir tanesi Kevser suresidir. Kevser suresinin hakîkatinde kurbanın manası açıklanır. Daha sonra Mısrî Niyâzî Hazretleri, Kevser suresinin evlat kaybeden annelere müjde olarak gönderildiğinden bahseder. Buradaki bakış açısında da evlat kaybeden ailelerin mürşidinin Peygamber Efendimiz olduğu ve bu mânâ vasıtasıyla bu ailelerin korunduğu bildirilir. Hadise şöyle olmuştur: Peygamber Efendimiz son erkek evlatlarını kaybettikleri zaman müşrikler çok sevindiler; “Soyun ebter oldu Muhammed.” dediler. Yani, soyun tükendi, yok oldu… Peygamber Efendimiz üzüldüler, gönüllerinde bir sıkıntı oldu. Burada anlatılmak istenen o soy, onun şeklî soyu değildir, mânevî soyudur. Bunun üzerine Allah’tan, o soyun, Ehl-i Beyt ile yürüyeceğini anlatan müjde zuhur etti.
Yani “Ya Muhammed, senin soyun ebter olmadı, Ehl-i Beytl’e devam edecek. Bunu bilmeyen ve anlamayan her ideoloji ebter olacak, yok olacak.” mânâsına gelmektedir. Kelime kelime açıklarsak: Muhakkak ki biz sana kevseri verdik. Yani, biz sana Allah’ın yok olmayan mânâsını lütfettik, Kur’an-ı Kerim’i verdik. O mânânın hakîkati senin Ehli Beyt’inle devam edecektir. Öyleyse Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes. Bunun hakîkati ise o zuhuratı hissediyorsan namaz kıl yani kulluğunu bil, baş eğ, secde et, kurban kes; yani nefsini kurban et demektir. Buradaki nefsini kurban et demekten maksat şudur ki Peygamber’in nefsi olmadığına göre, bize bu mânânın devamı için Allah’ın emrettiği nefsin aşırı arzu ve isteklerini yok etmektir. Muhakkak ki bu idrakte olmayanın soyu ebterdir. Yani bunlar ezelî ve ebedî ölüdürler.
Nefsin kurban olabilmesi içinse şu makamlar çok önemlidir:
1. Şeriatta sabit kadem olmak: Şeriatta sabit kadem olmak demek, Allah’ın bütün emrettiklerini yapmak demektir. Öncelikle nefsin kurbanlığı için Allah’ın kurallarına uymak gerekir.
2. Tarîkatte yani Allah yolunda edebi muhafaza etmek: Edebi muhafaza ne demek, bunun üzerinde biraz duralım. İç ve dış edep vardır. Yani dıştan herkese güler yüzle ve güzel muamele ile olan edep. Güzel muamele önce kendimize güzel muamele ile başlar. Yani gülümseme ile başlar. Edep, başkalarına iyi muameledir. Çünkü bu, iç edepten doğar. İç edep, herkeste ve her şeyde Allah’ı görmek demektir.
3. Sıkıntı ve bela zamanlarında Allah’tan ayrı düşmemektir: Sıkıntı ve belayı oluşturan sebebin peşine düşüp, o belânın içinde Allah’ın mânâsını görmekten uzak düşmemektir.
4. Allah’ın sıfatıyla sıfatlanıp, O’nun sıfatında kendini yok edip, daima O’nu anmak demektir: Hayy’dan Hu’ya giden her nefesinde; Hayy’la dirilen, Allah’ın diril emriyle dirilen ve işe yaradığı için tekrar Hu’ya yani Allah’a giden her nefesinde Yaradan’ın mânâsını hissetmek demektir.
Yani nefsin arzu ve isteklerini kurban et ki, yukarıda saydığımız dört makama ulaş ve kâmil ol, kurbiyete yani Allah’ın yakınlığına er. Kâmil olunca da hem kendin güzelleş hem de etraf senden o etleri yiyerek faydalansın demektir. Onun için buradaki et ve kan senin yüce makama ulaştığını, senin hakîkî insan olduğunu anlatmak üzere zuhur etmiştir.
Kurban kesmek hepimizin bildiği gibi, Kurban Bayramı günlerinde, niyet edilerek ve belli hayvanlardan birini keserek yapılan bir ibâdettir. Kurban, Allah Tealâ'nın ihsan buyurduğu varlık için bir teşekkür anlamı taşır. Nefsin arzu ve isteğinin kesilmiş olduğu hâliyle kurban, üç bölüme ayrılarak dağıtılmalıdır. Kurbanın bir bölümü, kurbanı kesenin kendisinde kalacak ve bu kurbandan ailecek istifade edeceklerdir. Kurbanın bir bölümü çevreye, yakın akrabalara verilecek ve ikram edilecektir. Bir bölümü de fakire verilecek, ihtiyaç sahiplerine dağıtılacaktır.
Bu da şu demektir; sen nefsinin istek ve arzularını terk edersen, mânevî fakirler senin o hâlinden yararlanırlar ve sana benzemeye çalışırlar. Senin bu hâlin aynı zamanda akrabalarının arasında kurbiyet yani yakınlık sağlar. “Akraba” ile buradaki asıl kasıt mânevî akrabalıktır ki bu çok önemlidir. Tabii bu aynı zamanda maddi akrabalığı ve onlarla yakınlığı da şart koşar. Kestiği kurbandan insanın kendisinin faydalanması da, kendi içinde nefsinin zaaflarından kurtularak ezeli ve ebedi cennete kavuşmasıdır.
Kurban kesmek şekliyle de Allah’ın emrettiği bir ibadettir. Onun için bu ibadetin neticesinde kesilen hayvan yendiği zaman insan vücûduna karıştığında, o insanlık makamına yükselmiş olur ki bu da aslında o hayvana çok büyük bir hizmettir. Buradan bu hakikati düşünürsek ölümün ne kadar harika bir şey olduğunu ve “yok olmak” demek olmayıp bilakis varlığın devam ettiğini anlatır bu hadise.
Bu ibâdette kişi hem hayvana hizmet eder hem de kendi nefsine hizmet eder, nefsini tekâmül ettirir. İnsan, nefsini kötülüklerden alıkoymakla “Nefsime eziyet ettim, nefsime zulmettim” demekten kurtulur. Nitekim kurban ibadetiyle ilgili en büyük derslerden biri olarak, Hazret-i İbrâhim’in kıssasını inceleyebiliriz. O hâdisede Yüce Allah, Hazret-i İbrâhim’in oğlunu kesmesini istemekle nefsinin arzu ve isteklerini yok etmesini emretmiştir. Bu şekilde Hz. İbrâhim oğluna olan aşırı düşkünlüğünü de keserek Allah’tan başka bir güç olmadığını idrak etmiştir. İşte Hz. İbrahim’in geldiği yakınlık makamı budur.
İnsan nefsi ile yaptığı bu mücadele sonucunda gerek maddi gerek manevi kurbanını keserse bayramla müjdelenir. Demek ki bir yerde toplanmak anlamına gelen bayram, nefsiyle mücadele eden insanları Allah’a en yakın olan mertebede toplar ve onlara müjde olarak gelir.
Hazret-i Peygamber “Kim imkân bulur da mal genişliği yerinde olur ve kurban kesmezse namazgâhımıza yaklaşmasın.” buyurarak imkânı olduğu hâlde kurban kesmeyenleri uyarmıştır. Bu açıdan Müslümanlar için kurban kesmek çok büyük bir ibadettir. Aynı zamanda kurban ibâdeti, kazalardan ve belalardan kurtulmanın bir karşılığı olarak da düşünülmektedir. Bu inanç ve bu ibâdet bütün dünyada yerleşik bir kültür hâline gelmiştir. O hâlde tekbirlerle kurbanlarımızı keselim. Bayram günlerimizi de sevinçle, güler yüzle ve coşkuyla kutlayalım. Bayramlarımızı bir tatil anlayışıyla geçirmeyelim; bilakis bayram günlerimizi birbirimizle kaynaşmanın vesilesi olarak görelim. Bayramımızı akraba, komşu, dost ve arkadaşlarımızla geçirmeye çalışalım çünkü daha çok birliğe ve kardeşliğe ihtiyacımız var. Allah ibâdetlerimizi ve keseceğimiz kurbanlarımızı kabul buyursun. Hayırlı Bayramlar.