Allah Teâlâ müminlere orucu, O'nun rızâsı için çalışanların ve O'na adım adım yaklaşanların yarıştığı bir meydan olarak farz kılmıştır. Bu yüzden müminler oruç konusunda derece derecedirler: Avamın orucu, havassın orucu, havassın da seçkinlerinin orucu.
Avamın orucu, yemeden içmeden kesilmek olduğunu şeriat zaviyesinden bellidir. Havassın orucu ise sâlihlerin orucudur. Kulağın, gözün, dilin, elin, ayağın ve diğer âzâların günahlardan korunmasıdır. Belki de ruhunun derinliklerindeki nur, bu oruç sayesinde dışarı yansır. Bu tür oruç beş şeyle olur.
Birinci iş, gözün orucudur. Gözün çirkin, sevilmeyen ve Allah’ı anmaktan alıkoyan her şeye kaymasına engel olmaktır. İkincisi, dilin orucudur. Dilin; yalandan, gıybetten, laf taşıyıcılığından, kötü sözden, tartışmadan uzak tutulmasıdır. Allah’ı anma ve Kur’an okumanın dışında onu susmaya zorlamaktır. İmam Süfyân gıybetin orucu bozduğunu söyler. Mücâhit ise “Orucu bozan iki haslet vardır. Bunlar gıybet ve yalandır.” der. Üçüncüsü, kulağın orucudur. Kulağın hoş karşılanmayan şeyleri dinlemesine mâni olmaktır. Çünkü konuşulması haram olan şeyin dinlenmesi de haramdır. Fakat gıybet edilirken susmak haramdır. Dördüncüsü, el ve ayak gibi diğer âzâların günahlardan alıkonmasıdır. Helâl olan nimetlerden uzak durup haramla iftar edilerek tutulan orucun mânâsı yoktur. Haram, dini yok eden bir zehirdir. Efendimiz (s.a.s) [böyle oruç tutan kimseler için], “Oruç tutan çoğu kişinin elinde kalan, sadece açlığı ve susuzluğudur.” buyurmuştur. Beşincisi ise, helâl de olsa iftar vaktinde karnını tıka basa dolduracak kadar çok yememektir. Zîra Allah Teâlâ’nın en sevmediği kap, helâl de olsa tıka basa doldurulan karındır.
Oruç tutan kimsenin gündüz yiyemediği çeşit çeşit iştah açıcı yemekleri iftarda yemek üzere hazırlaması orucun ruhunu öldürmek demektir. Orucun ruhu ve görünüşteki sırrı bütün sene boyunca sıhhat ve afiyette olmak için az yemektir. Görünmeyen sırrı ise insanın kalbinin saf ve duru olması için şeytanın kötülük vesileleri olan nefsî kuvvetlerin zayıflatılmasıdır. Oruç tutan kişi, bedenin zayıflaması ve kalbin saflaşması için bu ayın her gecesinde elinden geldiğince çalışır. Belki Ramazan’ın sonuna varıp Kadir Gecesi’ne ulaşmasıyla o gecede melekûttan bazısının sırrına erer. Ahnef bin Kays’a, “Sen yaşlısın. Oruç seni zayıflatır.” dendiğinde, “Ben uzun bir sefere hazırlanmaktayım.” demiştir. Allah’a itaat üzerinde sabretmek Allah’ın azâbına sabretmekten daha kolaydır.
Havastan seçkin kimselerin orucu ise peygamberlerin, sıddıkların, Allah’a yakın olan kimselerin orucudur. Bu oruç, kalbin bütün dünyevî düşüncelerden uzak durması ve mâsivâdan [Allah’tan gayrı her şeyden] tamamen geçmesiyle olur. Böyle bir oruç, Allah’tan ve âhiretten başka şeylerin düşünülmesiyle bozulur. Din için istenmesinin dışında dünyanın akla getirilmesiyle bozulur. O halde en güzel olanı, Müslümanın orucun mânâsını anlamasıdır ve havas ehli kimselerin mertebesine ulaşmak gayesiyle tutulan oruçtur. Tâ ki bedenin açlığı ve susuzluğu, kalbi kirlerden arındırsın ve Allah’ın dışındaki her şeyden temizlesin. (...)
Allah’ım, gayret bizden, tevfik sendendir. Yemekten ve içmekten kendimizi kesiyoruz, senden başka her şeyden uzak duruyoruz. Dünya anlamsızlığa boğulmuş. Allah’ım, bunu bir menfaat veya bir fayda için yapmıyoruz. Sadece emrine uymak ve rızâna nâil olmak için yapıyoruz vesselam.