Bugün modanın ilk ortaya çıkışı uzmanların kafalarını kurcalamakta.
Bugün modanın ilk ortaya çıkışı uzmanların kafalarını kurcalamakta. Çoğunluğun görüşüne göre moda kökeni ilk insanın ortaya çıkışına dayanıyor. Moda insanlık tarihi boyunca toplumların ayrılmaz bir parçası oldu. Bugün hepimizin geleneksel kıyafetler olarak adlandırdığımız giyim tarzları da aslında hepimizin içinde var olan o gizli moda kültürünün dışa yansımasıdır. Barınma beslenme ve giyim insanların temel gereksinimidir. Giyinmeye duyulan gereksinimin eski çağlarda insanların vücutlarını doğanın etkilerinden koruma düşüncesinden doğmuştur. Dünyada insanlar dışında bütün canlıların dış etkenlerden korunması için değişik korunma etkenlere sahiptirler. Hayvanlarda kürk veya tüy olduğu gibi.
İnsanların güzel görünme ve dikkatleri üzerine çekme arzu ve istekleri daha iyi ve daha güzeli arama çabaları ile iyi giyim deyimi ortaya çıkmıştır. Daha iyi ve güzeli arama duygusu yıpranan eskiyen giysinin yerine aynısını değil de farklısını edinme isteği ile moda olayı başlamıştır.
İnsanoğlu örtünmek değil de giyinmek istediği anda belki de bilinçsizce de olsa moda kavramını yaratmış oluyordu aslın da moda da amaç giysinin ille de yararlı ve gerekli olması değil farklı olmasıdır. Yani temel de ısınmak veya korunmak için modaya ihtiyacımız yoktur. Ama insanoğlunun güzel ve çekici olmaya kişiliğine ve stiline giydiği şeylerle belirtmeye olan ihtiyacını moda karşılar.
Toplumlar arasında farklılık gösteren kendilerini beğendirme dürtüsüyle bize göre ilginç gelebilecek davranışlar sergilemekteler. Örneğin, Tayland’daki Padaung kabilesinin güzel göründüğünü düşünerek uzun boyunlu olabilmek için boyunlarına, burunlarına ve kulaklarına taktıkları kalın halkalar. Bu davranışı Afrika da bulunan belli başlı kabilelerde sürdürmekte hatta dudaklarına da çapı 25 cm’yi bulan daire plakalar takmaktalar, böylece de ne kadar geniş olursa o kadar önemli ve güzel göründüğü düşünülmektedir. Çinlilerin küçük ayaklı olabilmek için ayaklarına 6 yaşından itibaren hiç çıkarmadıkları, ‘altın lotus’ adı verdikleri küçük çarıklar giyinmeleri, bu da aynı sebeplerden dolayı yapılmakta, beğenilmek ve beğendirmek. Fransızların bellerini ince göstermek için taktıkları korseler, korsajlar ve kalçalarını büyük göstermek için de jüponların altına, kalçalarını dik tutacak küçük yastıklar geçirmeleri beğendirme dürtüsüyle oluşan moda akımıdır. 15. yüzyıldan günümüze birçok kez değişime uğramıştır.
Moda kavramı ilk olarak 1900’lü yıllarda ortaya çıktı. 1900 yılında modern yüzyılın terzilerinden Charles Worth’un yanında çalışan Paul Poiret dört yıl sonra Paris’te kendi atölyesini açtı. Yarattığı elbiseler terzilik açısından yeni buluş olarak değerlendiriliyor.
Moda genelde sanayi sonrası çağa özgü bir olgu olarak düşünülse de gerçekte çok eskilere dayanır. İnsanların yaşama tanıklık eden belgeler ve kalıntılar yaşamın bir moda sergisine benzediğini göstermektedir.
Geleneksel toplumlarda moda yoktur. Giysiler belirli rolleri belirtir; herkes kendi yaşına cinsiyetine toplum içindeki durumuna işine uygun olanı giyer. Olabilecek değişiklikler son derece önemsizdir. Moda gerçek anlamda ancak değişmeye inanan değişme yoluna girmiş toplumlarda ortaya çıkar. Bu nedenle de bir yandan ekonomiye bir yandan da toplumsal yapıya sıkı sıkıya ama hareketli biçimde bağlıdır. Uzun zaman boyunca moda çok küçük bir bölümünü ilgilendiren bir olgu olarak kalmış seçkinlere özgü olmuştur.
Moda toplumların geleneklerin olayların bir büyülü aynasıdır. Savaşlar, barışlar, buluşlar, sanat olayları modayı her açıdan etkilemiştir. Döşemelik kumaştan ev eşyalarına mücevherlerden parfüme otomobilden televizyona şarkılardan romanlara kadar her şeyin ayrı modası vardır. Sonuç olarak Dünyada modası geçmeyecek tek şey insanların modaya uyma dürtüsüdür.
Modanın etkili araçları: Satıl kurumlar ve reklamlardır. Bu kurumlar zaman zaman ortaya değişik yenilikler çıkarmaktadır. Bu yeniliklerin tutulup tutulmayacağı kamuoyunun tutumuna bağlıdır. Bu konuda örnek verirsek; Fransa’da 13. Louis döneminde, bir av partisinde attan düşen matmazel Fontage’nin dağılan saçlarını bir çorap lastiği ile toplaması o yıl kadınlar arasına Fontage stili saç modasının doğmasına sebep olur.
Erkek ceketlerinin sol yakasındaki iliğinde ilginç bir öyküsü vardır. İngiltere Prensine Galler’de güzel bir kadın çiçek armağan eder. Prens değer verme anlayışı ile olsa gerek çakısıyla ceketinin sol yakasına bir delik açar ve çiçeği oraya takar. Bu İngiliz centilmenliğinin sonucu ortaya çıkan moda, günümüze dek ulaşmıştır. Hür ve yalın giyimin kadın dünyasına ilk kez getiren ünlü modacı Chanel’in gaz ocağı patlaması sonucu uzun saçlarının yanması yeni bir saç modasının doğmasına sebep olur. Modacı, saçlarını erkek stiline keserek gece operaya gider ve tüm ilgileri üstüne çeker. Ertesi gün Parisli kadınlar berberlerinden Chanel stili saç kesimi isterler.
Bugün moda olan bir giysi,
10 yıl sonra itici,
30 yıl sonra ilginç,
50 yıl sonra ise müthiş kabul edilecektir.
Levier (İngiliz moda araştırmacısı)
Moda her zaman kısa ömürlüdür, bu nedenle bazı insanlar onun kaotik oluşuma sahip olduğunu düşünürler. Şüphesiz birçoğumuz gelecekte neyin moda olacağını öğrenerek, kendimizi ona göre hazırlamayı çok isteriz.
Aslında moda bizim eski şapkamızdır. Ya da yeni kıyafetimizdir. Sonbaharda düşen yapraklar kadar eski, ilkbaharda açan çiçekler kadar yenidir. Moda toplumun sosyal, politik ve kültürel durumunu yansıtır. Moda Fransız imparatoriçesi Eugenie’yi 1936 yılında Süveyş kanalının açılışına yanında 250 kıyafetle gitmesine neden olan şeydir. Moda XIX yüzyılda 27 Paris terzisini 100 metrelik kumaştan 11 gün balo kıyafeti dikmeye zorlayan şeydir. Tarih boyunca çeşitli halklar çeşitli giysiler, takılar, boyalar kullanarak farklı tarzlar yaratılmasına sebep olan şeydir moda.
Moda büyük bir sanayidir!