Bu erkeklerin sürüp sürüştürdüklerini, alışverişi sevdiklerini, iyi giyindiklerini ve narsist olduklarını söylüyor.

Kelime nasıl ortaya çıktı?

Kelimeyi ilk olarak popüler kültür yazarı Simpson 1994’de The Independent gazetesindeki bir yazısında kullanıyor. Üstelik bu yazıda o dönem reklam fotoğrafları ve dergilerde kullanılmaya başlayan “estetik erkekleri” eleştirerek, onlarla biraz da alay ederek “Metroseksüeller” diyor.

Bu erkeklerin sürüp sürüştürdüklerini, alışverişi sevdiklerini, iyi giyindiklerini ve narsist olduklarını söylüyor. O dönem ilgi çekmiyor, kimse üzerine alınmıyor. Simpson kelimeyi kendisinden önce başkalarının da kullanmış olabileceğini ancak yazan ve içini dolduran ilk kişinin kendisi olduğunu da belirtiyor.

2002 yılına gelindiğinde Simpson konuyu saloon.com sitesinde yeniden gündeme getiriyor. Biraz da çevrelerinden çekindikleri için bunu kabullenmek istemeyenlere de kızarak, bu kez isimler veriyor: David Beckham, Brad Pitt, likralı kıyafetlerini giyerek kendini seyreden Örümcek Adam, Tom Cruise. Kelime bundan sonra yaygınlaşıyor. Simpson’ın dediğine göre o noktadan sonra metroseksüelliği üstlenen kişiler ortaya çıkmaya başlıyor.

Kelimenin medya ortamına sürülmesinde en büyük sorumlu ise büyük bir reklam şirketi. Simpson reklamcıların pazarlama endişelerinden dolayı metroseksüellerin kesinlikle heteroseksüel olduklarını dile getirdiklerini de söylüyor. Erkeği arzulanan bir nesneye dönüştürdükleri için reklam ve medya sektörüne tepki duyuyor.

Metroseksüelliği üstlenen kişilerden birinin de Arnold Schwarzenegger olması geçtiğimiz yıllarda kelimenin daha fazla tartışılmasını sağlıyor. Vuran, kıran, savaşan, güçlü, erkeklik simgesi, Schwarzenegger Vanity Fair dergisinin Temmuz 2003 sayısında kendini “Tam bir ayakkabı kraliçeyim” diye tanıtıyor.

Simpson”a göre Schwarzenegger’in metroseksüelliğinin bedenine aşırı düşkün olması ve bedenini sergileyerek kendini arzu nesnesine dönüştürmesinden geliyor.

Simpson babası olduğu kelimeyi bir yandan eleştirirken, bir yandan da onu savaşmaya hazır hale getirmeden basının önüne attığı için suçluluk duyuyor.

Metroseksüel kelimesi Türkiye’de de ilginç yankılar uyandırdı. Kelime dikkat çekti. Çünkü akılda kalıcı, komik, şık, saçma özelliklerinin hepsine sahipti. İçinde seks olan her şeye yakın ilgi gösteren Türk insanı, metroseksüele gereken ilgiyi göstermekte de gecikmedi. Başta seksüel tercihlerle ilgili bir çağrışım yapması nedeniyle biraz korkulsa da zamanla biraz daha anlaşılır hale geldi. Metroseksüellerin en büyük sıkıntısı ise basının örnek gösterdiği kişiler oldu. Bugüne kadar homoseksüel olarak tanınan kimi kişilerin örnek olarak sunulması gerçek metroseksüellerin kendilerini tanımlayarak ortaya çıkmalarını güçleştirdi.

Metroseksüellerin ortak özellikleri neler?

•Gençler. En üst limit 45. Önemli bir bölümü 20-35 yaş arası. Zaten lazer epilasyon cihazları da ağarmış tüyleri yok edemiyormuş.

•Eğitimliler. Çoğunlukla üniversite mezunu. Bir diploma almakla kalmayan sürekli araştıran, yeni ilgi alanları geliştiren, soran sorgulayan erkekler. Çok okuyor, takip ediyor, geziyor, çok insanla tanışıyor, tanıştığı insanlara bir şeyler anlatmak yerine önceliği dinlemeye ve yeni bir şey öğrenmeye veriyor.

•Gelirleri orta ve üzeri. Bakımlarına verdikleri önem parayla doğru orantılı olarak artıyor. Bu nedenle genellikle iş hayatına atıldıktan sonra çalışmalarını hızlandırıyorlar. Yaşla birlikte artan bakım ihtiyacı da buna etken oluyor.

•Çoğunlukla bekarlar. Evliliğe karşı değiller. Hatta önem veriyorlar. Ancak çoğu “uygun kadını” bulmakta zorlandığını ve karşısına çıkmadığını söylüyor. Kentli kadının “doğru” erkeği bulma problemi gibi, metroseksüellerin “doğru kadını” bulma problemi var.

•Düzenliler. Düzenli olmak için çok özel bir çaba harcamadan bunu doğallıkla yerine getiriyorlar. Doğuştan düzenliler. Küçükken her sabah uyandığında, annelerinin bağırmasına gerek kalmadan yataklarını toplayan çocuklar!

•Duygusallar. Duygularını çok çabuk dışa vuruyorlar. Kızdıklarını, sıkıldıklarını yüz ifadesinden çabucak anlıyorsunuz. Kendi duygularına değer veriyorlar.

•Çoğunlukla çekiciler. Bakım, spor, iyi giyinmek, kendine yakıştırmak, güzel kokmak ve güzel konuşmak zaten tüm insanları çekici kılar.

•Yenilikten korkmuyorlar. Hiçbir şeyin olduğu gibi kalmayacağına ve kalmaması gerektiğine inanıyorlar. Kendilerini ve yaşadıkları ortamı düzenli olarak yenilemeyi seviyorlar.

•Müdavimler. En az birkaç tane düzenli gittikleri restoran, kafe ve barları var. Beklentilerinin farklı ve yüksek olması, beğenebilecekleri yer sayısını sınırlıyor.

•Ev yaşamını seviyorlar. Şehir erkeği olsalar ve dışarıdaki yaşamı çok sevseler de ev onlar için önemli. Evin düzenli, kullanışlı, şık ve rahatlatıcı yanını seviyorlar.

•Arkadaşları çok. Arkadaş çevreleri geniş. Birçok aktiviteyi onlarla birlikte yapıyorlar. Kız arkadaşları kadar, erkek arkadaşlarına da zaman ayırıyorlar.

•Tek yaşayabiliyorlar. Gerektiğinde bir eşe, sevgiliye, ailesine ya da arkadaşlarına ihtiyaç duymadan yaşamayı ve bundan keyif almayı biliyorlar. Yalnız başlarına bile olsalar, sadece kendileri için düzenli bir sofra kurmaya üşenmiyorlar.

•Geniş ilgi alanları var. Spor zaten olmazsa olmaz. Hobileri var. Çiçek yetiştirmeden, koleksiyona dek. Hobi edinmeye özel önem veriyorlar.

•Kadınlarla iyi arkadaşlar. Kadınlar tarafından bir dost olarak da seviliyor ve aranıyorlar. Kadınları anlayabiliyorlar!

Beğeniliyorlar. Özellikle eğitimli, kariyerli, yaratıcı sektörde çalışan kadınlar tarafından beğeniliyorlar. Fark ediliyorlar. Ayrıca bu gruptaki kadınların sosyal ortamlarda “gururla” arkadaşlarına tanıştırabileceği prezentabl sevgili formatındalar.

•Kendilerini seviyorlar. Narsist olup olmadıklarını anlayamadım ama kendilerini seviyorlar. Ben merkezli yaşıyorlar. Bundan dolayı da kendilerine güvenliler.

•Metroseksüellik sınırları var. Kendi aralarında özellikler anlamında ayrılıyorlar. En önemli sınırları ise makyaj. Çoğunluğu kendilerini makyaja çok uzak buluyor.

Kaç türe ayrılıyorlar?

Metroseksüeller kendi aralarında üçe ayrılıyor: “E-man”, “Ironic man” ve “Care man”.

•E-man’ler internet dünyasına hakim. Chat ortamlarında tüm ilgiyi kendi üzerlerine çekmeyi biliyorlar ve mail şifrelerini kırabilecek kadar teknolojiye hakimler. Evlerinde yeni sistem home theatre’lar ve müzik sistemleri var.

•Ironic-man’ler, biraz kendilerini bulmaya çalışan erkekler. Onlar stadyum yerine galerilere gidiyorlar. “Toplumsal bir fenomen” olarak görülmeleri nedeniyle sosyologların gözdesi haline gelmiş durumdalar. Stüdyo tipi evlerde oturuyor, Meksika usulü pilav pişirmeyi deniyorlar. Seks dışında bir kadına ihtiyaç duymuyorlar. Alışverişlerini yapıyor, en az haftada bir sinemaya gidiyor, alternatif sanatlara karşı ilgi duyuyorlar. Jazz kültürü ya da tap dance tam onlara göre kurslar.

•Care-man’lerle ilgili en önemli sözü Alman TV yapımcısı Harold Schmidt söylemiş:

“Bu kişiler kendini her anlamda yıkayan erkeklerdir.” David Beckham bu tarza giriyor örneğin. Her hafta mutlaka manikür yaptırıyor, sürekli saç stilini değiştiriyor ve iddialara göre karısının iç çamaşırlarını giyiyor. Justin Timberlake, Ben Affleck gibi adamların da dahil olduğu bu sınıfın diğer adı “ego toplayıcıları.” Farklı egolar var kişiliklerinde. Sürekli beğenilmek onları en çok tatmin eden şey. Sahip olamadıkları şeyleri istiyorlar. Kendilerine ait bir yaşam alanları olması için savaşmaya hazırlar.

Giyimlerine çok dikkat ediyorlar. Kendilerine olan güvenlerini vücut estetikleri ile gösteriyorlar. Bu adamların genç olanları vücut kıllarını alıyor, her hafta peeling yapıyor, her banyodan sonra nemlendirici sürüyorlar. Evden hazırlanıp dışarı çıkma süreleri ortalama bir saatmiş!

Kaynak:

SEMRA KARDEŞOĞLU”NUN “METROSEKSÜEL ERKEKLER” (BAKIMLI ERKEĞİN KİTABI) KİTABINDAN ALINMIŞTIR.