Paris, New York gibi dünyanın en önemli şehirlerinde bulunan Assouline, lüks kitapların adresi olarak biliniyor.

Moda alanında Chanel lüks tutkunları için ne anlam taşıyorsa kitap severler için de Assouline aynı anlamı taşıyor. 2011 yılında İstanbullular ile Bebek’te buluşan Assouline benim müdavimi olduğum kitapçılardan. Assouline için sadece bir kitapevi demek doğru olmaz, bir lüks ve zevk merkezi diyebiliriz. Dilerseniz bu kitapçıda kahvenizi alıp rahat koltuklarda saatlerce kitapların sayfalarını karıştırabilir, bu tutkunuzu adeta bir zevke dönüştürebilirsiniz. Assouline’de kitaplar ağırlıklı olarak İngilizce olsa da Türkçe yayınların zamanla çoğalacağı konuşuluyor. Modadan tarihe, geziden sanata birçok konuda koleksiyon kitaplar sunan bu şık kitap butiğine mutlaka uğrayın, zaten oradan çıkmak istemeyeceksiniz. Assouline yeni kitabı Dolce Vita'yı lütfen okuyun. Şahsen ben aldım, okudum inanılmaz gustolu bilgiler öğrendim.

2024 VENEDİK FİLM FESTİVALİ

Film Festivali’nin 2024 yılında dikkat çeken filmlerini keşfedelim. 2024 Venedik Film Festivali, dünya sinemasının en prestijli organizasyonlarından biri. 28 Ağustos – 7 Eylül arasında 81. Kez kapılarını açacak olan festival, bu yıl hem yeni filmler hem de usta auteur’lerin eserleriyle büyük ilgi görüyor. Pedro Almodóvar, Luca Guadagnino, Todd Phillips gibi yönetmenlerin merakla beklenen yapımları festivalin öne çıkan filmleri arasında yer alıyor. Angelina Jolie’nin Maria Callas’ı canlandırdığı “Maria”, Joaquin Phoenix ve Lady Gaga’nın başrollerini paylaştığı “Joker: Folie à Deux” gibi filmler su şehri Venedik’te ilk seyircileriyle buluşuyor. Festivale Fransız sinemasının efsanevi oyuncusu Isabelle Huppert başkanlık ediyor. Elle ve The Piano Teacher gibi filmlerdeki unutulmaz performanslarıyla tanınan Huppert, jürinin başında yer alarak festivale deneyimli bakış açısını getiriyor. Bu yılın jürisi, aralarında James Gray, Agnieszka Holland, Kleber Mendonça Filho ve Giuseppe Tornatore gibi uluslararası alanda tanınmış yönetmenlerin de bulunduğu etkileyici bir kadroya sahip.

Queer, Luca Guadagnino

Geçen sene Challengers’la yıl konuşulan Luca Guadagnino, cesur ve provokatif tarzını bu kez William S. Burroughs’un kült romanı Queer’e uyarlıyor. Daniel Craig’in başrolünde yer aldığı film, 1950’lerde Meksika’da yaşayan eşcinsel bir adamın kimlik arayışını ve toplumun dayattığı normlarla mücadelesini anlatıyor. Guadagnino’nun görsel açıdan zengin sineması hikâyeyi derinleştirirken, Bond’la bütünleşen Craig’in ayrıksı rolünü ise eleştirmenler şimdiden sevmiş görünüyor.

Joker: Folie à Deux (Joker: İkili Delilik), Todd Phillips

2019’da sinemaları melankoli ve karanlıkla dolduran Joker’deki hikâyenin devamı dört gözle bekleniyor. Joaquin Phoenix ve Lady Gaga’yı bir araya getiren bu devam filminde Arthur Fleck’in psikolojik çöküşünden aldığı hızla yükselmeye başladığı zirve yolculuğunu izleyeceğiz. Lady Gaga’nın da varlığıyla daha müzikal bir trajedi geliyor. Phillips’in yönetmenliğinde, Gotham şehrinin karanlık sokaklarına yeniden dönmek için 4 Ekim’i bekleyeceğiz.

Maria, Pablo Larraín

“Jackie” ve “Spencer” ile biyografi türünde kendini kanıtlayan Pablo Larraín, bu kez ünlü opera sanatçısı Maria Callas’ın Paris’teki son yıllarına odaklanıyor. Daha önceki her iki biyografisiyle de adaylık kazandığı Akademi’de kadın oyuncu Oscar’ına çok yaklaşmıştı. Angelina Jolie’nin ince bir işçilikle Callas’ı canlandırdığı film, diva’nın sanatı ve özel hayatı arasındaki karmaşık ilişkilerine yoğunlaşıyor. Larraín’in titiz yönetimi ve Jolie’nin üstün çabası, “Maria”yı festivalin en çok konuşulan yapımlarından biri haline getiriyor. Ayrıca, Maria Callas’ın uzun süre ilişki yaşadığı dünyaca ünlü ve zengin armatör Aristoteles Onassis rolünde ise Türkiye’deki sinemaseverleri heyecanlandıran bir isim olan Haluk Bilginer var.Filho ve Giuseppe Tornatore gibi uluslararası alanda tanınmış yönetmenlerin de bulunduğu etkileyici bir kadroya sahip.

The Room Next Door, Pedro Almodóvar

İspanyol sinemasının dahisi Pedro Almodóvar, ilk İngilizce filmiyle geliyor. Üstelik ondan izlemek için sabırsızlık duyulacak bir tek mekân filmiyle. Tilda Swinton ve Julianne Moore gibi iki güçlü oyuncunun başrollerini paylaştığı “The Room Next Door”, bir otel odasında geçen gerilim dolu bir hikâye. Küçük bir apartman dairesinde yaşayan bir adamın, yan daireden gelen garip seslerle hayatının alt üst olması anlatılıyor. Almodóvar, bu gerilimli hikayeyi kapalı alanların verdiği klostrofobik duygularla besliyor.

Beetlejuice Beetlejuice, Tim Burton

Grotesk hayal gücünün ustası Tim Burton, 1988’deki kült filmi “Beetlejuice”un devam filmiyle geri dönüyor. Michael Keaton, Winona Ryder ve Jenna Ortega’nın başrollerini paylaştığı filmde dünya sinemasının birçok yıldızını da küçük rollerle göreceğiz. Ölüler diyarı ile yaşayanların dünyası arasındaki ince çizgide yürüyen, hayaletlerin ve hortlakların kol gezdiği bir evrende Burton’ın zihnindeki öteki dünya renkli, absürt ve zaman zaman ürkütücü bir macera parkına dönüşeceğe benziyor.

Vermiglio, Maura Delpero

Maura Delpero, kadın hikayelerine getirdiği duyarlılık ve derinlikle tanınan bir yönetmen. Kuzey İtalya’nın sisli dağları arasında saklanan küçük bir köyde, “Vermiglio” adıyla bilinen bir trajedi, sessizliği parçalıyor. Bu film, sessizliğin içindeki fırtınayı, kaybedilenin ardından gelen kederi ve bir köyün zamanla nasıl çürüdüğünü melankolik bir dille anlatıyor.

Iddu, Fabio Grassadonia ve Antonio Piazza

Grassadonia ve Piazza’nın yönetimindeki “Iddu”, volkanın kalbindeki sırra kulak veriyor: Uyanık mı, uyuyor mu, yoksa patlamaya mı hazırlanıyor? “Iddu,” İtalya’nın Stromboli adasındaki efsanevi yanardağın gölgesinde geçen şiirsel bir anlatı. “Iddu,” yerel dilde “O” anlamına gelirken, burada yanardağ için kullanılan bir isim olarak, onun yaşayan bir varlık gibi algılandığını gösteriyor. Adanın yerlileriyle yanardağ arasındaki kadim ve karmaşık ilişkiyi keşfe çıkan filmde, volkanın durmaksızın patlayan lavları arasında yönetmen, bu ateşli ve tehlikeli güzelliği, karakterlerin içsel dünyalarıyla buluşturuyor. “Iddu,” sadece bir yanardağ değil, aynı zamanda hayatın, ölümün ve insanlığın özüne dair bir meditasyon.

The Brutalist, Brady Corbet

Adrien Brody ve Felicity Jones’un başrollerini paylaştığı The Brutalist, mimari estetik ile insan ruhunun çatışmasını konu alıyor. Orta Avrupa’dan Amerika’ya uzanan bu zorlu göç hikayesinde bir adam, yeni bir hayata başlamak için yıkıcı geçmişini geride bırakmaya çalışırken, kendi içindeki savaşları ve travmaları da yanında getiriyor. Bir göçmen, betonun soğuk yüzeyinde yeni bir kimlik inşa ediyor. İlk görüntülerinden anladığımız kadarıyla görsellik, minimalist ve kasvetli atmosferiyle dikkat çeken filme, Funny Games, Melancholia gibi kült yapımlardaki oyunculuklarıyla tanıdığımız Brady Corbet’in de uluslararası çapta ilk ciddi yönetmenlik sınavı denebilir.

Wolfs, Jon Watts

Brad Pitt ve George Clooney’yi buluşturan film, festivalin gözdelerinden biri. İki arkadaşın suç dünyasında hayatta kalma mücadelesini izleyeceğimiz bir suç draması. Karanlık bir atmosferde geçen film, dostluk, ihanet ve suç dünyasını keşfediyor. “Spider-Man” serisinin yönetmeni olarak tanınan Jon Watts için de önemli bir dönüm noktası olabilir.

Disclaimer, Alfonso Cuarón

Roma filmiyle Akademi ödülüne uzanan Alfonso Cuarón imzalı bir gerilim dramı olan Disclaimer’ın başrolünde Cate Blanchett var. Film, uzun yıllar başarılı bir belgesel yapımcısı olarak çalışan Catherine Ravenscroft’un hikayesini konu edinir. Catherine’in hayatı, bir gün evinde bulduğu gizemli bir kitabın kendi geçmişine dair karanlık sırlar içerdiğini keşfetmesiyle altüst olur. Kitap sadece Catherine’i değil, çevresindekileri de tehdit eden bir tehlikeyi açığa çıkarır.

Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, Murat Fıratoğlu

Geçtiğimiz yıl Tereddüt Çizgisi ve Yurt filmleriyle Venedik’te görücüye çıkan Türk yapımları, bu sene (Horizons, Ufuklar) seçkisinde üç farklı filmle yarışacak. Cansu Baydar’ın Neredeyse Kesinlikle Yanlış adlı kısası ile Türker Süer imzalı Edge of Night filmlerinin yanı sıra bir diğer film ise Murat Fıratoğlu’nun Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri. “Her gün yüz farklı ölümden kurtuluyoruz. Aynı zamanda birini öldürme ihtimalinden de kurtuluyoruz. Kendi hikâyelerimize dalmışken, yanımızdan bir adam geçer ve o, birini öldürmek üzeredir.”

GÜNÜN SÖZÜ: YAZ BİTİYOR