Kudüs'ün, Kuran-ı Kerim'in İsra suresinde; "Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed'i) bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir.
Kudüs’ün, Kuran-ı Kerim’in İsra suresinde; “Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” şeklinde geçen ayette Allah tarafından bereketlendirilerek İslam alemine kutsal belde olarak sunulduğu vurgulanmaktadır. Acizane bendeniz de seneler önce Kudüs’e gittiğimde pasaporta girerken Mescid-i Aksa sınırından içeri adım atar atmaz iklimdeki farkı dahi bütün vücudumda hissedip adeta oranın Tin suresindeki emin belde olduğunu düşünmüştüm. Sanki bir şehir ortasında cenneti taşıyordu. Daha sonra aynı düşünceyi çok daha kuvvetle Mescid-i Nebevi ve Kabe’de idrak edince şükrettim ve bu üç emin beldenin Müslümanları esfeli safilinden koruyan mevkiiler olduğunu anladım.
Mescid-i Aksa’daki iki mühim yapı camii ve üstü altın kaplı Kubbetü-s Sahra binası farklı tasvirler yapıyordu. Hazreti Ömer tarafından inşaa edilen ve içindeki büyük taşı kaplayan altın kubbeli Kubbetü-s Sahra adeta Peygamberin basarak miraca çıktığı ve efsanelerde kıyamette Hacerü-l Esved’te buluşulacağı söylenen taşın muazzam tesirini bütün gücüyle etrafa hissettiriyordu. Taşın Hazreti Peygamberin ayak bastığı söylenen kısmının müthiş gül kokusu Hazreti Ömer’in bu kokuyla taşı tespit etmesi İslam alemine büyük lütuftur diye düşünebiliriz. Ayrıca taş Hazreti İbrahim’in Hazreti İsmail’i üzerinde kesmeyi düşündüğü taş olması hasebiyle teslimiyeti ve Hazreti Davut’un ağlayarak dolanıp Allah’ından yıllarca özür dilediği kurbanlar kestiği taş olması dolayısıyla da miraca ancak Allah’a tövbe edilip teslim olununca çıkılabileceğine ne güzel bir örnektir.
Camiiye gelince yine Hazreti Ömer’in muhteşem zekası ve İslam idraki Kubbetü-s Sahra’daki taşın belki bir gün secde makamı olmasını engellemek amacıyla yapılmıştır. Böylelikle kıble Kabe’ye çevrilmiştir. Bu camii olağanüstü sadeliğiyle Allah aşkını ve bu aşktaki samimiyeti anlatmaktadır. Hazreti Peygamberin miraçtan önce burada diğer peygamberlere namaz kıldırması mübarek manasının hakikatinin bütün peygamberlerin manalarının secde makamı olduğuna delil değil midir? Kudüs ayrıca ilk kıble olarak Allah tarafından belirlenen bir mana da taşımaktadır. Dolayısıyla bu üç kutsal dinin birlik ve beraberlik içinde yaşaması gerektiğini anlatır. Günümüzde birlik ve beraberlik olmadığı gibi düşmanlık ve bölünme vardır ki buda imandan uzaklaşıldığına en büyük delildir.
Hazreti Peygamber bölünenler benden değildir diyerek bu hale vurgu yapmıştır. Farklılıklar birbirine hürmet ve saygıyı kaybedip savaşlar başladığında Allah’ın sonsuz birliğini ve hepimizin onun isim ve sıfatlarına örnek olduğumuzu ve aynı ruhtan yaratıldığımızı unuttuğumuz ortaya çıkmaktadır. Üç büyük peygamberin öğrettiklerini idrak edemeyenler bu muazzam inanç sistemini kendi küçücük akıllarıyla siyasi emelleri için kullanıp birleşmek yerine düşman olmayı seçmişlerdir. Bu düşmanlığın hiç olmazsa İslam alemini birleştiren ve gafletten kurtaran bir neticeye ulaşması her idrak edebilen Müslümanın kalbindeki istektir diye düşünüyorum. Zülcelali vel ikram olan Allah bu ismiyle tecelli ederek bu birliği sağlayacaktır niyazındayız. Rabbim idrakini nasip eylesin vesselam.