Geçtiğimiz hafta "İşimiz iyice zorlaştı" başlıklı yazımda şunları yazmıştım: Sözün neredeyse bittiği yerdeyiz.

Geçtiğimiz hafta “İşimiz iyice zorlaştı” başlıklı yazımda şunları yazmıştım: Sözün neredeyse bittiği yerdeyiz. Önlemler, kısıtlamalar darken bu arada “atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş”. Ne yazalım ki. Sağlık Bakanlığının yayınladığı günlük Kovid-19’la ilgili yayınlanan raporların yansıttıklarına baktığımızda gerçekten atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş. Bu kadar emekler boşa mı gitti diye düşünmeden edemiyoruz. Bir yılı aşkın süredir üzerimize çöreklenmiş olan Kovid-19’da şu anki duruma bakınca tam anlamıyla sil baştan yapmış durumdayız.

Tam çaresizlik içindeyiz. Kısıtlamlar pek de umurumuzda değil gibi. Kısıtlama olmasa bile artık hava almak için bile sokağa çıkmaya korkuyoruz. Ne yapacağımız konusunda tam çaresizlik içindeyiz. Son alınana önlemler yaşamı iyice zorlaştırdı. Sokağa çıkma kısıtlamalarına bir de içinde bulunduğumuz mübarek ramazan için alınan kısıtlamalarla yaşam iyice zorlaştı.

Sokağa çıkmaları kısıtlananların ilk önde gelen aktörleri yine bizler olduk. Bu kadar önemseniyor (!) olmamıza karşın 65 yaş üstülerin yoğun kısıtlamalar arasında ne durumda oldukları ile ilgili kimse pek de bir şeyler söyleyemiyor. Zorlaşan bu yaşam şartlarında 65 yaş üstülerin ne yapmaları gerektiği konusunda herhangi bir önlemden hiç kimse söz etmiyor.

Çevremde konuştuğum 65 yaş üstülerin hemen hemen hepsi hastalıklarının normal seyrini takip edemez durumdalar. Sürelerini geçen periyodik tahlilerini yaptırabilmek için hastaneye gitmeye korkuyorlar. Var olan hastalıklarının takibini, periyodik olarak yapılması gereken testlerini yaptırıp yaptıramayacaklarından endişeliler.

Ben de yıllardan beri şeker hastasıyım, son durumumla ilgili Hemoglobin A1C tahlillerimi yaptırabilmek için hastaneye veya tahlil yaptırabileceğim bir sağlık kuruluşuna korkudan gidemiyorum. Gitmek istesem de, sokağa çıkma iznim olan, gün içi on-ondört saatleri arasındaki süre bu zorunlu ihtiyacımı gidermek için yetmiyor. Belirlenen bu kısıtlama süresi yeniden mutlaka gözden geçirilmeli.

Kısacası; şu anki durumumuzu hakkında tam bir bilgimiz yok.

Ramazan ayı içindeyiz oruç tutmak istiyoruz ama diyabetteki durumumuzu kontrol edemediğimiz için buna da cesaret edemiyoruz..

Bu biraz duygu sömürüsü gibi görünse de 65 yaş üstü olarak abartısız, şu anda yaşadığımız durum bu..

Son haftalarda pandemi ile ilgili açıklanan raporlar oldukça endişe verici. Test sayıları artıyor ama bu arada ona parallel olarak hızla artan vaka sayıları ve son bir aylık süre içinde oldukça ürkütücü rakamlara ulaşan can kayıpları endişelerde iyice zirve yapmış durumda.

Bu durumun ortadan kaldırılabilmesi için birçok şey yapılıyor. Bundan hiçbir şüphemiz yok. Yapılmaya çalışılanları da görüyoruz. Tüm bunlara karşın, son bir kaç haftada hızla ortaya çıkan bu artışın önlenebilmesi için yapılanları bir kez daha gözden geçirmek gerekiyor gibi. Bu aşamada tam kapanma gerekiyorsa o da mutlak yapılmalıdır.

Yazıyı yazdığım güne kadar geçen 15-16-17 Nisan tarihlerinde Sağlık Bakanlığı raporlarına yansıyan; Test-Vaka-Vefat sayılarına göz gezdirerek bugünkü yazımızı sonlandıralım. 15 Nisan; 318.217 / 61.400 / 297, 16 Nisan; 320.078 / 63.082 / 289,

17 Nisan; 319.316 / 62.606 / 288.

Raporlara yansıyanlardan gördüğümüz kadarıyla şu an yaşadığımız korkunun nedenini çok net anlayabiliyoruz. Korkmayalım da ne yapalım..

BİR TUTAM TEBESSÜM

AYNADAKİ ADAM

Temel ile Dursun, iki kafadar arkadaş çay içmek için kahveye giderler.

Kahvede çaylarını yudumlarken sohbet koyulaşmıştır.

Temel aynalı sigaralığından bir tane sigara çıkarmış, bir tane de Dursun’a ikram ederken, gözü tabakasındaki aynaya takılmış;

- “Ula Dursun” demiş,

- “Ha bu aynadaki adam baa tanıdık geliyi” demiş.

Dursun aynalı tabakayı Temel’den almış, aynaya şöyle bir bakmış;

- “Ula salak!” demiş. “Tabi tanıduk gelur, aynadaki habu adam benum daa!…”