Klinik psikoloji çalışmaları, kariyer yönetimi ve mesleğe yerleştirme başta olmak üzere birçok alanda sahip olduğumuz kişilik donanımlarının ne olduğu kadar zamanla ne yönde değişim gösterdiği de tarih boyunca merak edilmiştir.
Acaba kişiliğimiz zamanla değişir mi? Yahut yaşadığımız krizler, hayati sarsıntılar temel kişilik donanımımızda eksen değişimine neden olur mu? Zira günümüz insanının hızla toplum yararına olan kişilik eğilimlerinden bireysel davranış eğilimlerine yöneldiği gözleniyor.
Klinik psikoloji çalışmaları, kariyer yönetimi ve mesleğe yerleştirme başta olmak üzere birçok alanda sahip olduğumuz kişilik donanımlarının ne olduğu kadar zamanla ne yönde değişim gösterdiği de tarih boyunca merak edilmiştir.
Zira uyumlu bir evlilikten kariyere, kritik mesleki görevlerden hastalık potansiyeli olan psikolojik yatkınlığa kadar sahip olduğumuz kişilik yapısında değişim olup olmaması, hayati kararlarımızda belirleyici olmaktadır. Çünkü kişilik yapımız, kendimizin ve başkalarının bizim için verdiği kararlarda çok önemlidir.
Örneğin tüm koşulları sağladığı halde potansiyeli bakımından sinirli, tez canlı ve son söyleyeceğini ilk başta söyleyebilen bir kişilik yapısına sahip olan genç yönetici adayını düşünelim. Kritik kararların verildiği bir konuma getirilmesi düşünülen gencin, söz konusu kişilik donanımında zamanla gelişme ve değişme olabiliyorsa bu yeni göreve atanması kolay olur. Kişilik donanımı sabit bir yapı olarak davranışlarında rol alıyorsa bu atamanın sorunlara sebep olması beklenebilir.
Hatırlanacağı üzere kişilik; birey olarak sahip olduğumuz ve bizi diğer insanlardan ayıran farklılıklar ile biricik yapan özelliklerin tamamıdır. Bireyin temel kişilik donanımında boy, göz rengi, beden yapısı gibi görünen maddi özellikler; dışadönüklük, sinirlilik, merhamet, inanç gibi görünmez kişisel eğilimler ile hafıza, muhakeme, kelime bilgisi gibi zihinsel yetenek ve potansiyeller de yer almaktadır.
Kişilik yapımız üç temel kaynağın eseridir: Anne, baba ve üst kuşaklardan aldığımız genetik enformasyon, aile ile çevrenin yetiştirme biçimi ve X faktörü ile bilinmeyen olarak tarif edilen ve Yaratıcının o insana özel olarak kendisine üflediğine inandığımız özel alaşım. Bu üç kaynağın kişiye özel buluşması, aynı yumurta ikizi iki çocuğun bile farklı kişilik özelliklerine sahip olmasını sağlayabilmektedir.
Asıl sorumuza gelelim. Psikoloji ve davranış bilimleri alanındaki araştırmalar; kişiliği oluşturan temel potansiyelin, kök yapı olarak hayat boyunca etkili ve kalıcı olduğunu ortaya koymuştur. Halk arasında “Yedisinde ne ise yetmişinde de odur” deyimi buradan gelir. Ancak bu konuda iki önemli tespit daha vardır. Birincisi, kişilik yapımızdaki ham potansiyel halindeki yatkınlıklar yaşamın ilk yıllarında desteklendiği oranda ortaya çıkar. İkincisi ise sahip olduğumuz kişilik özellikleri çocukluk, gençlik ve özellikle yetişkinlik dönemlerinde kimi değişikliklere uğrar.
Böylece kişilik yapımızdaki kök yapı ve değerlerin kalıcı olduğu ancak zamanla çevre ile etkileşim ve bireysel ya da kolektif yaşam deneyimleri sonucu bazı kişilik özelliklerinin davranışa dönüşmesi sürecinde değişmeler olabilmektedir. Bu değişim, kişiliğin olgunlaşması, gelişmesi, derinleşmesi, renklenmesi şeklindedir. Aile ve çevre tarafından desteklenen kişilik yatkınlıklarımız gelişip serpilirken desteklenmeyenler atıl kalabilmektedir.
Bu süreçte dikkat çeken önemli bir nokta da şudur: Bireyi sarsacak düzeydeki savaş, doğal afet, çok yakın akrabanın ani vefatı gibi güçlü travmatik yaşam deneyimlerinin, kişiliğin kök yapısındaki bazı yatkınlıklar ile kişiliğin üst katmanındaki günlük yaşama dair bazı davranışlarda değişime yol açtığı da bilinmektedir.
İşte giderek küçük bir köy halini alan küresel dünyada yaşayan günümüz insanının maruz kaldığı güçlü stres kaynakları çoğaldığından temel kişilik donanımı da geçmiş zamanlara göre daha fazla etkilenmekte ve değişime uğramaktadır.
BİR ARAŞTIRMA
Amerika’da pandemi sürecinin kişilik yapısı üzerinde değişime yol açıp açmadığını belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmada pandemi sürecinin bazı kişilik yatkınlıklarında değişime yol açtığı belirlenmiştir.(1). Çalışma sonucunda pandemi sürecinin genç yetişkinlerde olumsuz duygu yaşama ve strese karşı savunmasızlığı içeren nevrotik kişilik boyutunda artışın yaşandığı, buna karşılık atak davranış, dışadönüklük, samimiyet, uyumlu olma, sorumluluk, vicdanlı olma eğilimlerinde ise azalmanın yaşandığı gözlenmiştir.
Şu halde fert ya da toplum düzeyinde yaşanan yoğun stres ve travmaların, bireydeki yerleşik olumsuz duygu yapısını arttırarak bireyi daha sinirli bir kişiliğe doğru yönelttiği yeniden test edilmiştir. Diğer yandan yine fert ve toplum düzeyinde yaşanan krizler, bireylerin yerleşik kişilik yapılarındaki ataklık, samimiyet, uyumluluk gibi alanlarda zayıflamaya neden olmaktadır.
Kişisel gözlemlerimiz de bu sonucu destekler niteliktedir. Zira tüm dünyayı etkileyen pandemi sürecinden sonra birey, aile ve toplum düzeyinde yerleşik kişilik eğilimleri ve davranışlarda toplum yararının öne çıktığı daha pozitif yönde bir değişim beklenirken bu değişimin ben odaklı davranışlara yönelmesi dikkat çekicidir.
Diğer bir ifadeyle yaşanan toplumsal krizlerin, bireyin temel kişilik yapısı üzerinde toplum yararına arzu edilen pozitif değişimlere yol açmadığını söyleyebiliriz. Bu konuda daha fazla araştırma verilerine ihtiyaç olduğu açıktır.
(1) https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0274542