Covid-19 virüsünün yol açtığı pandemi gibi kriz dönemlerinde değişim ve dönüşümün hızı arttığından birey ve toplumun uyum ve dolayısıyla kendini geliştirme ihtiyacı tam da bu dönemde çok daha gerekli ve önemli bir hal alıyor.

İnsan, insana hem derttir hem de şifadır. Kendimize ve çevremize şifa olabilmek, kendimizi geliştirmekle mümkündür. Kişisel gelişim olarak da adlandırılan kendini geliştirme; kendini gerçekleştirme, başarı güdüsü, benlik imajı, kendini değerlendirme, bilgi eskimesi, hayat boyu öğrenme gibi kavramlarla iç içedir ama aynı şey değildir.

Covid-19 virüsünün yol açtığı pandemi gibi kriz dönemlerinde değişim ve dönüşümün hızı arttığından birey ve toplumun uyum ve dolayısıyla kendini geliştirme ihtiyacı tam da bu dönemde çok daha gerekli ve önemli bir hal alıyor.

Kendini geliştirme (Self development) çok yönlü ve karmaşık bir kavramdır. Bu konuda bir tanım birliği bulunmadığını ve genellikle konunun belirli yönlerinin ön plana çıkarıldığını görüyoruz. Tanımların ortak noktalarından hareketle kendini geliştirme; bireyin, kişisel, toplumsal ve iş hayatıyla ilgili mevcut durumunu bir bütün olarak gözden geçirmesi, yeni bilgi ve beceriler edinmesi, değişmeyi ve öğrenmeyi öğrenmesi ve bütün bunları bir alışkanlık haline getirmesi biçiminde açıklanabilir.

Kendini geliştirme, bir anlamda bireyin kendini eğitme sorumluluğunu yüklenmesi ve tüm yaşamı boyunca bu sorumluluğun gerektirdiği çabayı, olanakları ölçüsünde göstermesidir. Böylece kendini geliştirme, hem değişime ve yeniliğe açık oluşu hem de bireyin hızla artan bilgi birikimine, ihtiyacı doğrultusunda ulaşma ve uyum gösterme isteğini içermektedir. Bu uyum, bireyin zamanını etkin bir şekilde kullanmasını ve değerlendirmesini gerektirmektedir.

Kendini geliştirme, bireyin mali konularda daha rahat karar vermek için ekonomik verileri izlemesi, işyerindeki otomasyona uyum sağlamak için yeni makineleri öğrenmeye çalışması, kişisel yeteneklerini geliştirmek için çeşitli etkinliklere katılması, ihtiyaç duyduğu yeni bilgileri edinmesi, çocuklarını daha iyi yetiştirmek için aktif bir çaba içinde olması, beden sağlığını korumak için düzenli spor yapmasına kadar birçok etkinliği kapsamaktadır.

KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME

Burada temel sorun, değişmek için değişmek değil, gelişmek için değişmektir. İkisi arasındaki fark önemlidir. Gelişmek için değişmek, özü koruyarak değişmeyi başarmaktır. Böylece kendini geliştirme, bireyin olgun insana erişme yolculuğunda mesafe almasını sağlar.

Kendini geliştirme, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisindeki kendini gerçekleştirmeden (Self Actualization) farklıdır. Kendini gerçekleştirme; temel ihtiyaçlarını karşılamış bireyin, yeni arayışlara girmesi, diğerlerinden farklı ve hayatına anlam katacak, kalıcı bir eser üretmesidir. Toplumda az sayıda birey, kendini gerçekleştirme düzeyine ulaşabilmektedir. Oysa kendini geliştirme; işi, eğitim düzeyi, yaşam standardı ne olursa olsun tüm bireyler için geçerlidir.

Bireyin, kendi yaşamında daha etkin ve verimli olmak için gösterdiği çabalar, o bireyin kendini geliştirme düzeyini göstermektedir. Bu yönü ile kendini geliştirmenin, kendini gerçekleştirmeyi de içerdiği söylenebilir. Böylece kendini gerçekleştirme bireyin; belirli bir konuda kendisini en üst düzeyde geliştirmesi ve yaşamına anlam katacak bir eser üretmesi, kendini geliştirme ise hayatın tüm alanlarındaki değişime uyum sağlamak için giriştiği çabalardır. Kendini geliştirme çabası, bireyin gelişme isteği, başarı güdüsü, yetenekleri gibi bireysel farklılıklardan etkilenir.

BAŞARI GÜDÜSÜ

Kendini geliştirmenin yakından ilişkili olduğu başarı güdüsü (Self Achievement), kişinin bireysel özellikleri ve çevre ile etkileşimi sonucu oluşan, yüksek başarı ihtiyacıdır. Yüksek başarı güdüsüne sahip insanların; diğerlerine göre daha çok risk alabildikleri, konu ne olursa olsun daha yüksek performansın peşinde oldukları, çabalarının sonuçlarını hemen görmek istedikleri, zihinsel olarak işlerinden uzaklaşmadıkları ve kendilerini motive edebildikleri belirlenmiştir. Böylece başarı güdüsünün, bireyin gelişmesine yön veren kaynak olduğunu söyleyebiliriz.

Kendini geliştirmede bireyin ben imajında (Self image) gördüğü eksikliklerin rolü büyüktür. Kendini geliştirme, bir anlamda ‘ideal ben’e ulaşma çabalarını içermektedir. İdeal ben, kişinin kendi şahsi yararını aşıp diğerlerinin yararını da öne çıkarabildiği erişmiş insan olarak bilinmektedir. ‘Ben’imizi merkeze almadan başkasının yararı için gelişmekten, aklımız kadar gönlümüzde de ötekine yer açmaktan, diğerlerine fayda için kendimizi tamamlamaktan söz ediyoruz.

Kendini geliştiren bireyin, ihtiyaç duyduğu bilgi ve becerileri kazanmak için kendini gözden geçirmesi, kendini değerlendirmesi (Self Assessment) önemli bir aşamadır. Bu değerlendirmeyle birey, bilgilerindeki eskimeyi görebilecek ve kendini geliştirme yönündeki çabalara girişebilecektir. Dijital dönüşümün yaşandığı, sanal topluma geçiş sancılarının tartışıldığı ve hızlı bilgi patlamasının sonuçlarının görüldüğü günümüzde bilgi eskimesi, (Obselescence), kendini geliştirmenin temel nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kendini geliştirme, hayat boyu öğrenme kavramıyla da ilgili olmasına karşılık aynı anlamda değildir. Hayat boyu öğrenme (Life-Span Learning), öğrenmenin alışkanlığa dönüşmesi ve tüm hayata yansıtılmasıdır. Burada yeni bir “şey” öğrenmek, bu alışkanlığı sürekli kılmak ve “öğrenmek için öğrenmek” anlayışı ön plandadır. Oysa kendini geliştirmede; daha etkin olmak, başkası için var olabilmek için öğrenmek, mevcut potansiyeli geliştirmek, yeni beceriler edinmek, geçerliliği kalmayan bilgi, görüş, tutum ve alışkanlıkları terk etmek, kısaca öz değerlerini koruyarak sürekli olarak kendini gözden geçirme ve yenileme kaygısı söz konusudur.