Evet, kalem kılıçtan keskindir ama kılıç da hayatın bir gerçeğidir.
Uzun süren müzakereler sonunda Türkiye’nin, kendisi ve bölgenin güvenliği ve istikrarı için başlatmak zorunda kaldığı harekât, toplumun birliği, beraberliği ve gelecek iddiası açısından çok önemlidir. Zira geçmişine yabancılaşması için on yıllarca uğraş verilen, birbirine düşürülmek ve yanı başındaki parçalanmış toplumlara benzetilmek istenen ülkemiz, çok önemli bir imtihandan daha geçiyor.
Büyük bir azimle kurulan Türkiye Cumhuriyeti için verdiğimiz eşsiz imtihan, yıllarca mücadele ettiğimiz terör olayları ve darbe denemeleri ve nihayet izleri taze olan 15 Temmuz imtihanından farklı değildir bu.
Devletimizin; bütün kurum ve kuruluşlarıyla bir paydada buluştuğu ve Türkiye’nin bekası için uygun gördüğü Zeytin Dalı harekâtı; ülkemizin hemen her alanda kendini yeniden gözden geçirmesi, olası atalet hastalıklarından kurtulması, daha güçlenmesi, birlik ve bütünlük idealine daha büyük bir aşkla sarılması fırsatını doğurmuştur. Nitekim Anadolu insanının birçok ilde elinde bayraklarla cepheye giden vakur askerimize yönelik sevgi seli, maddi yardımları ve dillerinden eksik etmedikleri duaları bunun en önemli göstergesidir.
Toplumun Psikolojisi
Elbette şehit haberleri içimizi yakıyor, birey ve toplumu endişelendiriyor. Ancak yıllardır süren bu mücadelenin ve bizi daha da birleştiren bu acı duygunun yabancısı değiliz. Toplum, bir bireyde olduğu gibi, hayatın getirdiği çatışma, endişe ve acılarıyla başa çıktığı ve dimdik ayakta durduğu oranda özgür ve mutludur. Zira hayat, acı ve tatlı yanlarıyla bir bütündür.
Böylesine hassas bir dönemde algıları yönlendiren yayınların, siyasilerin söz ve davranışlarının, devletin gücü ve hâkimiyeti ile ilgili algının, toplumsal psikolojinin dengesinde belirleyici rol oynadığı unutulmamalıdır. Birey ve toplum için gelecek kaygısı en büyük psikolojik çıkmazlardandır. Bunun için cephedekine benzer bir hassasiyetle toplumun doğru bilgilendirilmesi, toplumsal moralin dengelenmesi, bireylerin propagandalara karşı korunması ve ortak toplumsal değerlerin vurgulanması önemlidir.
Sıcak çatışmada yanı başına yaklaştığı kişinin sivil ya da militan olduğundan emin olmadan ateş etmeyen Mehmetçik, yol güzergâhında onlara ekmek pişiren anneler ve cepheye gitmek isteyen dedelerin hissiyatlarından, bu kadim coğrafyanın, bizi biz yapan ortak değerlerinden söz ediyoruz.
Sınırımızın ötesindeki hain tuzaklar, ciddi askeri hazırlıklar, yer altındaki tüneller ve saklanan teçhizat, birçok güçle aynı anda mücadele ettiğimizi gösteriyor. Ayrıca teröristlerin, çoğunlukla genç yaşta, neden orada olduklarından habersiz ve üst akılların silahları ve cesaret haplarıyla ayakta tutuldukları da açıktır. Dolayısıyla terör bataklıklarının kurutulması olayı, bir kişi, parti ya da bir ideoloji olmaktan öte devletimizin bekası konusudur. Bunun için kalem kadar kılıcın da keskin olması zorunludur. Ancak her konuda sözü olan kimi STK’ların, yazışma gruplarının ve yazarların bu konuda susmayı tercih etmeleri acıdır.
Eleştirel Akıl
Devletimizin bu badireyi de başarıyla atlatacağına ilişkin inancımızı ortaya koyma zamanıdır. Bu zorlu süreçte; kendi silahlarımızı yapmanın verdiği maddi ve manevi gücün, hızlı karar veren güçlü bir liderlik iradesine sahip olmanın, konuyu dünyaya anında aktarabilecek alt yapının, güçlü bir ekonominin, belki de en önemlisi alt kimlik siyasetini aşarak yurt savunmasında birlik olmanın faydalarını yaşayarak tecrübe ediyoruz. Ellerinden telefon düşmüyor diye bazen eleştirdiğimiz delikanlıların, Mehmetçik olunca yani konu vatan olunca tarih yazdıklarını bilmem kaçıncı kez tecrübe ediyoruz.
Unutulmamalıdır ki bütün bunlar yetmez. Hâkim güçlerin taraflı raporları değil, dünyanın gerçekleri, yıldızı hızla parlamaya aday Türkiye’yi haykırıyor. Bu özgüvenle ülkemizin bir, bütün ve güçlü olma iddiasının, her ferdin üzerine yüklediği sorumlulukları bugün yeniden hatırlamak ve devletin yeniden inşasını hızlandırmak zorundayız. Bunun için hızla lider adayları yetiştirmeliyiz. Devlet kademelerinde bir biçimde yer almak isteyen statü için etrafını zorlayan, aşırı taraftar, süslü, altı boş kişilikler değil; üreten, kimlik siyasetini aşmış, vatanı dert edinmiş, edebinden öne çıkmayan erleri bulup devletin yönetimine hazırlamak zorundayız. Eleştirel aklı, hukuku ve gelişmiş toplum standartlarını yakalama çabasını, bu toplumun temel değerlerinin yanına daha güçlü biçimde koymalıyız.