Pazartesi yayınlanacak yazımı yazmak için bilgisayarım başına oturduğumda, pencereden görünen güzel güneşli bir pazar gününün salona yansıyan güzellikleriydi. Bu güzel günde, evde oturulur, üstüne üstlük bir de yazı yazılır mı diye kendi kendime sitem ettim.
Sitem bir yana, bu haftasonu İstanbul, yaza inat güneşli, biraz soğukça ama çok güzel günlerinden birini yaşıyordu.
Yazıyı yazıp bir an önce kendimi sokağa atmak için can atıyordum ama, aklım dışarıdayken de yazı yazmak pek de kolay olmuyor. O nedenledir ki, bugünkü yazımda dün, bugün İstanbul’da bana yansıyan, beni etkileyen şeyleri yazmak geldi içimden.
Döviz’in, özellikle doların, hiç haber vermeksizin yaptığı şımarıklıklarından, onüç, ondört gün sonra yapılacak olan seçimlerin sere serpe ortaya yaydığı seçim ekonomisinin çarşı-pazar üzerindeki yaptıklarından, dar gelirlinin iyice daralan, zorlaşan geçim endeksinin yaşam şartlarını iyice zorlaştırmasından söz etmek yerine, haftasonu dışarıda dolaşırken; gördüklerimden, hissettiklerimden, yaşadıklarımdan söz etmeyi tercih ettim.
Birkaç günden beri olduğu gibi, İstanbul dün de güneşli çok soğuk olmayan bir güne evsahipliği yaptı. Bu güzel İstanbul’un keyfini çıkarmak için hemen herkes sokaklardaydı. Alışveriş merkezleri, caddeler, parklar. Kafelerin açık alanları, hemen hemen her yer tıka-basa doluydu. Toplu taşımalardaki görüntüde ise, İstanbullular neredeyse bir yerden bir yere göç eder gibiydiler.
Bakırköy sahil şeridindeki yemyeşil piknik alanlarındaki görüntü ise inanılmazdı. Boğaz’a gitmedim ama haftasonunu değerlendirmek isteyen ve boğaz sahil şeridini tıka- basa dolduran İstanbullular’ın güzelim boğaz kıyılarında yarattıkları güzelliklerin seyrine doyum olamazdı.
İstanbul’un bu güneşli hafta sonunda, aklımda olan ve hayalerimde canlandırdıklarım bunlardı. Ama bu haftasonu aklımda merakla beklediğim başka bir şey vardı. Dün; bugün yayınlanan yazımı yazdıktan sonra, merakımı gidermek için evden çıktım.
Bilindiği gibi, uzun zamandır açıldı açılacak denilen, İstanbul’un çok önemli yatırımlarından biri Marmaray’ın halkalı-Gebze raylı sistem buluşması tamamlandı ve bir iki gün önce Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapıldı. Kazlıçeşme-Ayrılık çeşmesi arasında bir süredir hizmet veren Marmaray, hizmete girdiğinden beri en çok kullandığım toplu taşıma aracıydı. İstanbul’un her iki yakasını
ondört dakika gibi mucize bir süreye indiren Marmaray, İstanbul raylı sisteminin en verimli yatırımlarından biridir.
İşte o Marmaray; Nostaljik, Halkalı-Sirkeci ve Söğütlüçeşme-Gebze, eski adıyla Banliyo’nun raylı sistem hattıyla birleşitirilerek, iki yakadaki; halkalı-Gebze arasında kesintisiz toplu taşıma hizmeti verecek.
Dün o merakımı gidermek için Bakırköy’den Marmaray’la, Ayrılık Çeşmesi’ne gidip geri dönmek istedim. Bakırköy istasyonuna gittim, gelecek olan Marmaray’ı beklemeye başladım. Henüz çok yeni olduğu için planlama hatasından oldukça geç gelen Marmaray’a binmek istedim. Gecikmeden olacak gelen Marmaray tıka-basa doluydu. Ben ite-kalka binebildim ama birçok kişi binemedi. Yol boyu istasyonlarda birçok kişi de binemedi.
Zor da olsa Ayrılık Çeşmesi’ne gittim ve geri döndüm. Kalabalık olmasına rağmen çok güzeldi. Toplu taşımada çok önemli bir görevi üstlenecek olan Yeni Marmaray’da emeği geçenlere teşekkürler.
İşletim sisteminde yaşanan eksikler ise kısa sürede düzelecektir.
Halkalı-Gebze arası Yeni Marmaray, İstanbul için en önemli yatırımlardan biri, hayırlı olsun.
BİR TUTAM TEBESSÜM
ÖĞRETMENE BAK!
Temel oğlunun okuldan getirdiği karneye bakmış,
Sol taraftaki notlar; Türkçe; zayıf, Matematik; zayıf, Vatandaşlık; zayıf, Fen Bilgisi; zayıf, Müzik; zayıf.
Sağ taraftaki notlar ise; Arkadaşlarıyla; uyum pekiyi, Hal ve gidişat; pekiyi, Temizlik; pekiyi, Diş koruma; pekiyi.
“Uyyy” demiş Temel;
“Şu öğretmene bak, benim öğrettiklerimin hepsi pekiyi, onun öğrettiklerinin hepsi zayıf. Bu nasıl iştur*”