Ben Ayça. neredeneyemeli.com isimli bir blogum ve aynı isimli sosyal medya hesaplarım üzerinden gezdiğim, gördüğüm, yediğim güzellikleri sizlerle paylaşıyorum. Bu haftadan itibaren her Pazar günü Yeni Birlik gazetesinde birlikte yeni mekanlar, yeni şehirler, yeni rotalar keşfetmeye başlayacağız. İlk haftanın rotası Berlin. Gelin Berlin'de neler yapmışız birlikte okuyalım:

Avrupa’nın en gözde destinasyonlarından biri Berlin. Bir yandan yakın tarihi ile birçoğumuzun ilgisini çekerken diğer taraftan sanatı ve kültürü doruklarda yaşıyor. Her bölgesinde bambaşka yüzlerini gösteriyor size. Modern yapılar arasında yürüdüğünüz bir caddenin bir arka sokağında fazlasıyla bohemliği yaşayabilirsiniz burada.

Geçtiğimiz hafta dört gün dolu dolu Berlin’in tadını çıkardım. Ulaşım, Konaklama, Gezilecek Yerler ve Yeme İçme başlıkları altında gelin birlikte yeniden turlayalım Berlin’i.

Ulaşım

Bu zamana kadar gittiğim şehirlerde genelde yürümeyi tercih eden biri olarak Berlin beni nakavt etti diyebilirim. Evet görülecek yerler genel anlamda bir bölgede toplanmış olsa da Berlin gerçekten büyük bir şehir ve burada haritasını görünce ufak çapta bir şok yaşayacağınız o metroyu kullanmak zorundasınız. Merak edenler için metro haritası aşağıdaki gibi.

S Bahn ve U Bahn altında yaklaşık 20 ayrı hat var. Bunlar dışında çok geniş bir tramvay hattı da bulunuyor, S ve U Bahn ile bağlantılı. Bence günlük bilet almanız en mantıklısı. Şehir A, B ve C isimli üç ayrı bölgeye ayrılmış. Yalnızca AB içinde kullanacağım derseniz günlük bilet 7 Euro. ABC içinde kullanmak isterseniz 7.70 Euro ve o gün içinde sınırsız kullanım hakkına sahipsiniz. Bizdeki gibi bileti alayım, turnikelerden geçeyim gibi bir durum yok Berlin’de. Tamamen güven esasına dayalı bir sistemleri var. Metroya indiğiniz anda trenleri beklediğiniz alandan alabiliyorsunuz biletinizi. Ben kaçak binerim derseniz evet mümkün ama yakalanırsanız 80 Euro kadar cezası var benden söylemesi. Bu arada biletinizi aldıktan sonra hemen bilet kiosklarının yanında bulunan başka bir makinaya biletinizi damgalatmanız gerekiyor. Bir kere damgalattıktan sonra gönül rahatlığı ile o metro senin bu metro benim gezebilirsiniz.

Gelelim en önemli soruya:

Havaalanından merkeze nasıl ulaşacağım?

Eğer siz de benim gibi ucuz uçak bileti peşinde koşanlardansanız muhtemelen uçağınız Berlin Schönefeld Havalimanı’na inecektir ki kendisi biraz şehrin dışında kalıyor. Endişe etmenize gerek yok yukarıdaki metro hattı her derde deva. Havaalanından çıktıktan sonra dilerseniz X7, 171 ya da N7 otobüs hatları ile U7 hattına ait Rudow durağına gelebilir buradan gideceğiniz durağa göre yolculuğunuzu planlayabilrsiniz. Yok ben aktarmalarla uğraşmak istemiyorum derseniz havaalanından çıktıktan sonra metro oklarını takip edip yaklaşık 400 metre kadar yürüdükten sonra S Flughafen Berlin-Schönefeld durağından yolculuğunuza başlayabilirsiniz.

Eğer uçağınız merkezde bulunan Tegel Havalimanına iniyorsa direkt olarak şehrin önemli merkezlerine giden TXL isimli express otobüsleri kullanabilirsiniz.

Konaklama

Uçak biletlerini aldıktan sonra ilk iş kalacak yer mevzusu haliyle. Eğer biletinizi erkenden aldıysanız sizlere tavsiyem kalacak yeri de o bir o kadar erken ayarlamanız. Ne kadar geç kalırsanız fiyatlar o kadar artıyor çünkü. Biz Berlin’in merkezi sayılabilecek Potsdamer Platz bölgesinde bulunan Motel-One Berlin Potsdamer Platz’de kaldık. Hem lokasyon olarak harikaydı. Hem de yanıbaşında alışveriş merkezinin bulunması bizim açımızdan bir avantaj oldu. Booking.com’da bulunan yorumlara ve puanlara ciddi anlamda önem veren biri olarak şu ana kadar hiç yanılmadım diyebilirim. Eğer Berlin’e ilk gelişiniz ise Mitte, Potsdamer Platz, Alexanderplatz gibi merkezi bölgeleri tercih etmenizi öneririm.

Berlin’de Gezilecek Yerler

Avrupa’da başka şehirleri gezdiyseniz Berlin’e geldiğinizde kendinizi değişik hissedeceğinizin garantisini veriyorum çünkü burası bildiğimiz Avrupa şehirlerinden çok farklı. Gözünüz ısrarla barok mimariler, harika ayrıntılara sahip yapılar arayacak ama bulamayacaksınız. Şehir hala devam eden bir yenilenme sürecinde. Kafanızı çevirdiğiniz her yerde devam eden inşaatları görmenizin de sebebi bu aslında. Almanya’nın yakın tarihte yaşadığı olaylar, şehrin doğu-batı olarak duvarla ikiye ayrılması, tüm şehrin yakılıp yıkılması sonrası devam eden bir toparlanma sürecinin son düzeltmeleri de diyebiliriz.

Şehir yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen turistik anlamda inanılmaz birikime sahip. Berlin’de tamı tamına 175 tane müze bulunuyor. Müthiş bir sayı gerçekten. Gelin gezilecek yerlere bir çırpıda göz atalım:

Brandenburger Tor (Brandenburg Kapısı)

Brandenburg Kapısı eskiden şehrin doğu ve batı olarak ayrılmasına yönelik varlık gösterirken, Berlin duvarının yıkılması ardından Almanya Birliğini simgeleyen bir yapı olmuş. Ayrıca Berlin’de ayakta kalan tek kapı.

1791’de inşa edilen kapıya 1793 yılında Johann Gottfried Schadow tarafından tasarlanan, doğu yönünde şehir merkezini işaret eden Quadriga yerleştirilmiş. Quadriga, Antik Yunan zamanlarında dört at tarafından çekilen savaş arabalarının adı ve Avrupa sembolizminde önemli bir yeri var.

Kapının çevresi her daim kalabalık. Güzel fotoğraflar yakalamak isterseniz hava karardıktan sonra da burayı ziyaret etmenizi öneririm.

Reichstag

IMG_89652

Reichstag, Alman Parlamento Binasına verilen addır. Mimarisinin yanında bu binayı turistik anlamda çekici kılan şey ise tasarım harikası olan cam kubbesidir. 1894 yılında mimar Paul Wallot tarafından yapılan cam kubbe muhteşem bir panoramik Berlin manzarasına sahip. Cam kubbenin üzeri açık ve burada biriken yağmur suları arıtılarak parlamentonun su ihtiyacı karşılanıyor. Ayrıca kubbede bulunan aynalar sayesinde oluşan ışık yansımaları ile parlamento binasının aydınlatılması sağlanıyor. Daha bitmedi, bir de burada bulunan güneş panelleri sayesinde elektrik bile üretiliyor. Demem o ki parlamento tüm ihtiyaçlarını kendisi karşılıyor.

Reichstag’ı gezmek ücretsiz fakat gitmeden önce güvenlik sebebi ile mutlaka online rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Rezervasyonunuzu yaptırdıktan bir süre sonra aldığınız onay maili ve pasaportlarınız ile binaya giriş yapabilirsiniz.

Checkpoint Charlie

Soğuk savaş döneminde Doğu Berlin ve Batı Berlin arasındaki en önemli geçiş noktalarından biri olan Checkpoint Charlie’nin bir tarafında Amerikan askerleri diğer tarafında Sovyet askerleri nöbet tutuyormuş. Bu geçiş noktası sadece yöneticiler ve askerler tarafından kullanılabiliyorken halk kesinlikle yaklaşamıyormuş.

Şu anda turistik bir nokta olan Checkpoint Charlie’nin doğu tarafına bakan kısmında nöbet tutan son Amerikan askerinin fotoğrafı, Batı tarafına bakan kısmında da nöbet tutan son Sovyet askerinin fotoğraflarını görebilirsiniz.

Berlin Müzeler Adası

Berlin’de 175 tane müze var demiştik. İşte bu müzelerden en çok ziyaretçi alan beş müze Spree Nehri üzerinde bulunan küçük bir adada konumlanmış. Bu sebeple de Müzeler Adası adını almış. UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde bulunan adada Bode Museum, Neues Museum, Alte Nationalgalerie, Altes Museum ve Pergamon museum bulunuyor.

En çok ilginizi çekeceğini düşündüğüm müze Pergamon Museum yani Bergama Müzesi. Evet bildiğimiz Bergama. Yalnız biz gittiğimizde müzede ciddi bir yenileme çalışmaları vardı bu sebeple müzenin tüm alanları ziyarete açık değildi, ancak gördüğümüz kısmı dahi Türkiye’ye ait eserler nedeniyle bizi oldukça kendine çekti.

Berliner Dom ( Berlin Katedrali)

image12

Bana sorarsanız Berlin’deki en ihtişamlı yapı Berliner Dom. Büyüleyici bir şekilde baktıkça bakası geliyor insanın. Vaktiniz varsa 7 Euro karşılığında içeri girmenizi öneririm. İçeri girdikten sonra okları takip ederek zorlu yolları aşarak katedralin en tepesine çıkabiliyorsunuz. Berlin’de devam eden yüzlerce inşaat sebebiyle “waaow” olacağınız bir manzara beklemeyin ama tüm şehre kuş bakışı bakmak beni fazlasıyla etkiledi. Ayrıca Berliner Dom önünde bulunan yeşillik alanda içeceğinizi alıp saatlerce güneşin keyfini çıkarabilirsiniz.

Holocaust Memorial

IMG_87162

Yahudi soykırımında hayatını kaybetmiş yaklaşık 6 milyon kişiye adanmış olan bu yapı 2004 yılında tamamlanmış. Yüzey alanları aynı olan farklı yüksekliklerdeki yüzlerce anıttan oluşan yapıyı günün her saatinde gezebilirsiniz.

East Side Gallery

IMG_89942

1989 yılında Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra duvardan kalan yaklaşık 1.3 km’lik bir alana farklı sanatçılar tarafından yüzden fazla grafik çalışması yapılmış şehrin Mühlenstraße bölgesinde bulunan East Side Gallery’yi duymayanınız yoktur sanırım. Eğer ki şahane fotoğraflar çekerim hevesiyle gidiyorsanız en başından söyleyeyim grafiklerin önü tel ile kapatılmış. Zira bizdeki gibi o şahane grafiklerin üstü ‘Seni seviyorum Ayşe’ tadında bilimum karalama ile dolmuş çünkü. Yine de Berlin’in simgelerinden olan çalışmayı çekmeden dönmeyin.

Tiergarten

İşte Berlin’de beni en çok etkileyen yerlerden Tiergarten. Bu park 210 hektar alan üzerinde bulunuyor. 1 hektarın 10000 metrekare olduğunu söyleyeyim gerisini siz düşünün. Şehrin birçok noktasından parka giriş var. Yeşilliği, doğayı maksimum seviyede yaşayacağınız bir yer burası. Gidin markete doldurun çantanızı yiyecek, içeceklerinizle yayılın Tiergarten’e. Bana göre Berlin’de yapılacak en güzel aktivitelerden biri. Yukarıda da bahsettiğim parlamento binası Reichstag’da gezerken parkı kuşbakışı görme imkanınız olacak. O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Zoologischer Garten Berlin (Hayvanat Bahçesi)

IMG_90792

Hayvanat bahçelerine çok sıcak bakan birisi değilim. Ama birçok kişi Berlin’dekini mutlaka görmelisin diyince merakıma yenildim. Tiergarten’in güneybatı kısmında bulunan hayvanat bahçesi dünyada en çok türün bulunduğu hayvanat bahçesi olma özelliğini taşıyor. İçeride şu ana kadar televizyonda dahi görmediğim türleri gördüm. Berlin’i çocuklarınızla gezmeye geldiyseniz en güzel alternatiflerden biri. Tüm hayvanat bahçesini gezememiş olmamıza rağmen yaklaşık 4 saat geçirdiğimiz kesin bilgidir.

Akvaryumu da görmek isterseniz giriş 20 Euro.

Alexanderplatz

Berlin’in merkezi denilebilecek meydanı. Çevresi bilimum alışveriş merkezleri ve mağazalar ile dolu ve her daim hareketli.

Şahsi tavsiyem eğer İngilizcenize güveniyorsanız gittiğiniz şehirlerde mutlaka ücretsiz yürüyüş turlarına katılmanız. Bahşiş usulü çalışan rehberler sayesinde hem gezdiğiniz yerler hakkında daha detaylı bilgiye sahip oluyorsunuz hem de dünyanın birçok yerinden gelmiş kişilerle tanışma fırsatı buluyorsunuz.

Berlin Yeme-İçme Rehberi

image1-(1)2

Almanya mutfağı denildiğinde aklınıza çok fazla birşey gelmiyor olabilir. Haklısınız ama Berlin tüm dünya mutfaklarının harmanlandığı ve yeme-içme konusunda kesinlikle zorluk yaşamayacağınız bir şehir. Berlin gezimiz boyunca deneyimlediğimiz ve hepsinden de gülen yüzlerle ayrıldığımız mekanlar şöyle:

Lebensmittel in Mitte: İlk gün ille de Alman mutfağı deneyeceğiz dedik ve önerilere uyup Mitte bölgesindeki Lebensmittel’e geldik. Bence sonuç muazzam. İnanılmaz büyüklükte gelen dana şinitzel ve belirli dönemlerde menülerine ekledikleri kuşkonmaz spesiyalleri ile bizi fazlasıyla mutlu ettiler. Ana yemek fiyatları 20 Euro civarında.

Burgermiester: U-Bahn- Schlesisches tor durağı köprüsünün altında konuşlanmış bu ufacık burger dükkanından efsane lezzet çıkıyor desem abartmış olmam. Metrodan çıkar çıkmaz önündeki kuyruktan anlayacaksınız. Numaratörler ile sorunu çözmüşler. Çok hızlı bir şekilde siparişiniz hazırlanıyor.

Burger fiyatları 5 Euro civarında.

Shiso Burger: Bir diğer favori burgercım Shiso. Chili lemon burger denemezseniz üzülürsünüz.

Fiyatlar 6-12 Euro aralığında.

Zeit für Brot: Kahvaltı için tercih edebileceğiniz bu mekanda Almanya’nın nefis çöreklerini ve ekşi mayalı ekmeklerden yapılmış sandviçleri bulabilirsiniz. Kahvelerinin de lezzetli olduğunu eklemeden geçmeyeyim.

House of Small Wonder: Aslında bir Japon restoranı ama Berlin’in en popüler kahvaltı noktalarından biri. Çalışanlar inanılmaz sevimli.

Fiyatlar 8-15 Euro aralığında.

Ben Rahim: Berlin 3. Dalga kahve olayında aşmış bir şehir. Haliyle gittiğiniz bir çok mekanda nitelikli kahve içebiliyorsunuz. Ben Rahim kökeni Tunus’lu olan bir kahveci. Biz kahvelere bayıldık.

Fiyatlar 3-5 Euro aralığında.

The Barn: Bir diğer kahveci The Barn. Tek kelime ile kahveleri özetlersem efsane demem yeterli olur.

Monkey Bar: Tiergarten’e kuşbakışı bakıp şahane kokteyller denemek isterseniz adres 25 Hours Hotel Bikini’nin terasında bulunan Monkey Bar. Hayvanat bahçesine de çok yakın bir lokasyonda

Fiyatlar 10-20 Euro aralığında.

Mein Haus Am See: Akşam arkadaşların evinde takılıyormuşçasına bir pub arayışı içindeyseniz hem dekorasyonu hem ortamı ile Mein Haus Am See tam da aradığınız yer. Son zamanlarda bayağı popüler olan mekan için gerçekten birinin evi olabilir mi diye düşünmedim değil.

Mustafa’s Gemüse Kebap: Berlin’e gelip döner mi yiyeceğiz hem de üstüne üstlük tavuk döner mi demeyin, o sırada bekleyin ve yiyin. Kendi hazırladıkları sosları ve gemüse adı verilen karışık kızartmaları ile tavuk dönere ayrı bir boyut kazandırmışlar.

Rausch Schokoladenhaus:

image22

Almanya’ya gideceğinizi duyan herkes eminim sizden çikolata istemiştir. İşte o çikolataları alacağınız adres Rausch. Kendisi Berlin’in en eski çikolatacılarından. Tattığım tüm çikolatalar kendimden geçmeme sebep oldu, o denli.

Ritter Sport Bunte Schokowelt: Türkiye’de büyük marketlerde görebileceğiniz Ritter Sport’un mağazasında şimdiye kadar hiç görmediğiniz çeşitleri bulabilirsiniz. Ayrıca fiyatlar Türkiye’ye kıyasla inanılmaz ucuz.

Bu arada Berlin’i Berlin yapan asıl olayın gece hayatı olduğunu duymuşsunuzdur. Biz hergün saatlerce gezdiğimizden dolayı gece hayatını deneyimleyecek gücü bulamadık kendimizde ama Berlin’in en meşhur gece kulubü Berghain’e girmek başlı başına bir hava atma sebebi. Zira saatlerce sıra bekleyip kapıdaki korumalar sizi beğenmezse içeri alınmayabilirsiniz.

Biz dört günlük turumuza bunları sığdırabildik. Berlin’de keşfedilmeyi bekleyen daha birçok yer sizi bekliyor.