Yıllar önce bir arkadaşım her aileden bir zehirli sarmaşık, bir kötü mutlaka çıkar demişti.
Hep düşünürüm, niye ki, Allah o aileyi sınıyor mu, acaba?
Neden? diye.
Zehirli sarmaşık kadar ya da kötü denilecek kadar bir tanımlamayı en azından kendi üzerimden yapamam ama her ailenin bir can sıkanı mutlaka vardır diyebilirim.
Bergüzar Korel'in ablası Zeynep, aylardır annesi ve kız kardeşine göçüp gittiği Amerika'dan sallayıp sürüyor.
Kendini doğuran anasının ve hamile kız kardeşinin canını yakmak için debelenip duruyor.
Bergüzar Korel'e ayak üzeri kocası Halit Ergenç'in yanında bu konuyu soruyorlar, kadın utanıyor, ne diyeceğini bilemiyor ve zor durumda kalıyor.
Kocasına da senin ne sorunlu karın ve ailesi var dedirtecek ve ailede can sıkacak ya.
Şimdi de susmuyor ve devam ediyor, 2. evliliğinde hamile kalmış, annesi ve kız kardeşi hiç hassas davranmamışlar.
Özellikle annesi psikolojik şiddet uygulamış, asla destek olmamışlar, çok üzülmüş ve 4.5 aylık bebeğini bu nedenle düşürmüş.
Kız kardeşim "Bergüzar geçmiş olsun diye bir telefon bile açmadı" diyerek anlatmaya devam ediyor.
Bu konuyu yazmamdaki neden asla magazin meselesi değil, beni düşündüren yetişkin kız çocuklarından korkar hale gelmemdendir.
Sabah Müge Anlı'yı izliyorum; 2000 doğumlu gencecik kız evden kaçmış, annesi babası stüdyoya kızlarını aramaya gelmişler.
Kız "İzmir'e gidiyorum, iş buldum, kendi hayatımı kuracağım" diye annesini aramış. Annesi zavallı kadın şüphelenip, inanmamış, izmir'e gidip sokaklarda kızı ile buluşmayı beklemiş, iş yerini, yaşadığı yeri göstersin diye çabalamış.
2000 doğumlu kız anadan babadan kaçıyor.
Kızı telefona bağlıyor Müge; babası kızına ağlayarak "sen izmir'de değilsin, Maraş'ta bir marketin sigortasında görünüyorsun, o markete kayıtlı iki gece kulübü, pavyon var, endişeliyiz" diyor.
Kız, anne ve babasını aşağılayarak, ayar çekerek, utanmazca konuşuyor; "bırakın peşimi" diyor, evlere temizlik yaparak para kazanan annesini ve toz toprak içinde çalışarak kızına baktığını söyleyen babasına "beni bulamazsınız" diyor.
Zavallı anacığını ve babacığını orada ağlatıyor, ana babayı acizlik içinde bırakıyor.
O acizlik içindeki o gözyaşlarına evde ben de ağlayarak eşlik ediyorum.
Kızın umarsız, arsız, merhametsiz ses tonuna, söylediklerine dayanamıyorum.
"Allah annenin ve babanın sebep olduğun gözyaşlarının aynısını sana da yaşatsın" diyorum.
Ve kız çocuklarını düşünüyorum, hani Allah sevdiği kullarına kız çocuğu verirdi, hani bir kızın olsun cennetin olsundu.
Her evin bir zehirli sarmaşığı, bir kötüsü ve bir can sıkanı mutlaka vardır, evet var galiba ama "neden neden" diye sordum durdum.
Funda'nın aklındakiler!
... Ozan Güven önceki gece Asmalımescit'te bir kadın arkadaşı ile görüntüleniyor.
Gece saat 04.00 sıralarında bir mekandan çıkıyorlar.
Malûm Asmalımescit ve o mekânın önünde magazin muhabirleri var.
Ozan, magazin muhabirlerinden hiç hoşlanmaz, hatta aşağılama duygusu ile tuhaf tuhaf sırıtır.
Magazin muhabirleri ve flaşları görünce, çok rahatsız oluyor ve yanındaki kadını gecenin o saatinde mekânın kapısında bırakarak, hemen taksi çevirerek gidiyor.
Böyle olaylara yıllardan beri o kadar çok rastladık ki ben giden adama değil, kalan kadına bakarım.
Ne kadar gurursuz kadınlar var... Bu adam gecenin o saatinde böyle bırakır gider, bu kadın ile yarın gece kaldıkları yerden devam ederler.
Gece yarısı seni sokakta bırakan adamdan ne hayır gelir diyeceğim, sonra ilahi Funda sen de pek komiksin, sokakta başlayan ilişki sokakta kalıyor, sokaklarda devam ediyor.
Bir kadın kendine saygı duymaz ise adamlardan ne saygısı bekleyebiliriz.
Funda'nın aklındakiler.
... Pazarda kadın bağıra bağıra telefonu ile konuşuyor.
Pazarcı diğer kadınların "bana şundan 1 kilo ver" sesini duyamıyor.
Bu çok rahatsız edici yüksek sesle konuşmaya, diğer bir kadın, "hanımefendi sesiniz çok feci, daha sessiz olur musunuz?" diyor.
Yüksek sesli kadın aniden öfkeleniyor, "sen de mi beni kıskanıyorsun" diyor.
Diğer kadın anlıyor ki kadın kafayı çizmiş şuursuz çirkef bir tanrı kulu.
Evet çok kıskanıyorum, "aralık ve kirli dişlerinizi, berbat ses tonunuzu çok kıskanıyorum" diyor.
Ne tatlı hikaye, biz kadınlar birbirimizi ne çok severiz.
Kıskanç kadınlar, kadına şiddete hayır yürüyüşünde buluşmak üzere.