İstanbul; Ülkemiz kuzeyinde doğusundan başlayarak batıya doğru uzayan, Marmara Denizi'nin altından geçerek Tekirdağ, Gelibolu Yarımadası'ndan Saroz Körfezi'ne kadar uzanan, dünyanın önemli faylarından biri olarak bilinen "Kuzey Anadolu Fayı"nın çok yakınındadır ve Körfez Depremi'nden beri Marmara Denizi içinde, olası bir büyük deprem tehlikesinin yarattığı stresi yaşıyor durumdadır.

İstanbul’da yaşıyorsanız, günü yaşamaya çalışırsınız her zaman ama “yarın nelerle karşılaşacağım?” sorusu da hep aklınızdadır. İstanbul bu, yaşamak istediklerinizin yanı sıra sık sık sürprizlerle da karşılaşabilirsiniz. Yeditepe üzerine kurulmuş, stratejik öneme sahip; ülkemizin göz bebeği bu güzel İstanbul’da yaşayan yirmi milyona yakın insanın en çok istediği, doğal afetlere, özellikle de; beklenen deprem tehlikesine karşın korunmasıdır.

1999 yılı 17 Ağustosu’nda yaşadığı o unutulmaz “Körfez Depremi”, İstanbul için hep akıllarda tutulması gereken en önemli sorunlardan biridir. O deprem, İstanbul çevresini etkilediği gibi İstanbul’da da can ve mal kaybına neden olmuştur. En önemlisi hep akıllarda olan Deprem korkusunun yarattığı toplumsal travmanın etkisinden kurtulamayan bir şehirdir.

İstanbul; Ülkemiz kuzeyinde doğusundan başlayarak batıya doğru uzayan, Marmara Denizi’nin altından geçerek Tekirdağ, Gelibolu Yarımadası’ndan Saroz Körfezi’ne kadar uzanan, dünyanın önemli faylarından biri olarak bilinen “Kuzey Anadolu Fayı”nın çok yakınındadır ve Körfez Depremi’nden beri Marmara Denizi içinde, olası bir büyük deprem tehlikesinin yarattığı stresi yaşıyor durumdadır.

İstanbul’un birçok sorunu var, bunlardan en önemlisi; Büyük “İstanbul Depremi” olarak tanımlanan, başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi’nde yaşayanlar, umulandan çok daha fazla tedirginler. Bunun ne kadar önemsenmesi gerektiğini, geçtiğimiz haftalarda Marmara Denizi’nde olan 5.8’lik depremin toplum üzerinde bıraktığı etkiden çok rahat görebiliriz.

5.8’lik Marmara Depreminin etkileri henüz geçmemişken, önceki gün sabah saatlerinde küçük ölçekli birçok sarsıntının kaydedildiği Silivri açıklarındaki bölgede, akşama doğru kendini hissettiren 4.7 şiddetindeki depremin yarattığı tedirginlik, konuyu ivedilikle değerlendirmenin ve gereken önlemlerin hiç zaman kaybetmeden hızla alınmasının zamanının çoktan geldiğini göstermiştir.

Bizler, başka şeylerle uğraşırken İstanbul için beklenen depreme hazırlıklar konusunu iyice unutmuş gibiyiz. İstatistiklerle net olarak dile getirilen, depreme hazır olmayan riskli binaların, alanların, güçlendirilmesi konusunda hiçbir şey yapmıyoruz. Bu amaçla başlatılan “Kentsel Dönüşüm”, depreme dayanıklılığını yitirmiş riskli binaların yenilenmesinden başka yerlere yöneldi. Riskli binaların, yerleşim yerlerinin yenilenmesi, dayanıksız bölgelerdeki yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi yerine, sadece binaların yenilenmesi hareketine dönüştü.

Birçok yerde görüyoruz. Merkezi yerlerdeki binalar yenileniyor. Ama asıl yenilenmesi gereken riskli yerlerdeki binalarla ilgilenenler yok gibi. “Kentsel Dönüşüm” uygulamaları, neredeyse tam bir “rant yaratma” hareketine dönüştü. Yenilenmesi gereken, belediyelerce “yıkılması gerekir” raporu verilen binalarda ise, bina sahipleri ile mütahitler arasındaki anlaşmazlık sorunu iyice aşılamaz durumda. Binalarının yenilenmesi için para isteyen mütahitlerin istedikleri paraları ödeyebilenlerden çok ödeyemeyenler var. Asıl aşılması gereken en önemli sorun bu. Nasıl çözülecek hiç belli değil. Bunu ötelemenin hiç de zamanı değil. Bu konuda çok hızlı hareket etmek gerekiyor.

Görünen o ki, İstanbul’un öncelikli sorunu, “Kanal İstanbul” değil, tüm deprem uzmanlarının hemfikir olduğu, beklenen büyük İstanbul depremine hazırlanmaktır.

Depremin yarattığı “travma” hala unutulmuş değil. Bunu çok yakın zamanda Marmara Denizi’nde olan 5.8 ve 4.8’lik depremler bir kez daha hatırlatmıştır.

İstanbullu alınması gereken önlemleri bekliyor. Bu asla unutulmamalıdır.

BİR TUTAM TEBESSÜM

ORGANİZASYON HARİKA!

Temel camla parmağını kesmiş.

Telaşla yeni kurulan Aile Hekimliği Merkezleri’nden birine girmiş.

İçeri girince bilinen iki kapı çıkmış karşısına;

Birinde; “hastalıklar”, diğerinde; “Yaralanmalar” yazıyormuş. Durumuna uyan, “Yaralanmalar” yazan kapıdan içeriye girmiş.

Önünde yine iki kapı belirmiş; Birinde; “Kanamalı”, diğerinde ise; “Kanamasız” yazıyormuş.

“Kanamalı” yazandan içeri girince iki kapı daha; “Hayati önemde olan” ve “Hayati önemde olmayan”. “Hayati önemde olan” yazan kapıdan içeri girince kendini sokakta bulmuş ve evine dönmüş.

Evde Temel’e sormuşlar; “Sana iyi baktılar mı?”

Temel; “Hiç bakmadılar. Ama organizasyon harikaydı” ;)))