En sonunda çatlayacağım.
En sonunda çatlayacağım.
Şu kadınlardan.
Şöyle başlayalım.
Bir mevzunun doğrusunu bilince yalanına bayılıyorum, derler ya, öyle işte.
Anlatılanlarla, anladıkların, tutmaz ya öyle işte.
Mehmet A. Erbil 61 yaşında.. Sevgilisi kız manken bilmem kim, 24 yaşında.
Yani adam kocaman, kız küçük.. Yaş farkı büyük.
İlişkileri var.
Kız hamile kalıyor, 6.5 haftalık, çocuğu aldırıyor, başlıyor, sağda solda Mehmet A.’ye sallamaya, saldırmaya.
TV magazin programlarına bağlanıyor.
Anlatıyor.
Ne diyor bakalım mı?
“Ben çok aşık oldum, sevdim. 3 aydır aynı evde yaşıyoruz, beraber uyuyoruz, hamile kaldım, bana dedi ki, bu bebeğe bakamam, yaşlandım, üstelik hastayım, bu çocuk doğarsa babasız büyüyecek, kaç sene beni görecek.
Aldırmalısın.”
Ben istemem, diyor yani.
Adamın anlattıkları mantıklı, mazeretleri geçerli ve yerden göğe kadar haklı.
Mantıksız olan ne? Bu kadar yaş farkı ile ilişkiye razı olan kadın.
Kadın istemese ne olabilir ki?
Kadın ne diyor?
“Ben seni çok seviyorum, bu çocuğu doğurmak istiyorum, bari 1 yıllık kiramı 35 bin TL öde, ikinci el bir araba al.”
Bu ne bicim aşk, bu ne biçim sevgi kızım..
Aşk içinde, para alışverişi ne alaka.
Çocuğu aldırtıyorlar, çantaya 5.000$ koyuyorlar.
Ve bir daha telefonlarına çıkan olmuyor.
Kızın bu anlattıkları karşısında..
Ben,
Kalem eğri dilli,
Mürekkep siyah gözlü,
Kağıt iki yüzlü,
Şimdi kalkıp ben sana ne yazayım genç kadın, diyorum.
Bıktım senin gibi kadınların anlattıklarından, diyorum.
Bak bu anlattıkların ve istediklerin aslında çok ayıp biliyor musun, diyeceğim.
Ayıbı biliyor mu? Acaba diyorum.
Adamı , hamilelikle, çocukla, kıstırmak istemişsin, o da sana izin vermemiş, bu kadar.
Bak tatlım, herkes ve her şey olabilirsin ama, kendinden kurtulamazsın.
Yapmayın, kocaman adamlarla gidip uyumayın, hesap kitap yapmayın, onları, bebek ile, para ile köşeye ile kıstırmayın.
Çalışın kızım, sizin de olur.
Kısa zamanda köşeyi dönme telaşından vazgeçin.
Kalbinizi temizleyin.
Çalışarak para kazanın ve bunu iyi huy edinin.
İnanın bana, kaybettiğiniz ve en sevdiğiniz eşyayı bulmuş gibi olacaksınız.
Hiç mi! biriktirdiğiniz endişeniz yok.
Hiç mi! biriktirdiğiniz korkunuz yok.
Temizlik yapın, bahar temizliği gibi olsun, dip bucak.
Bu adamlar.
Böyle davranırsanız.
Öyle diye severler, öyle diye giderler.
Bakın satırların kraliçesi aşk Tülay'ı, yazar, gazeteci, Tülay Bilginer üstat size ne diyor?
Tutun ellerinizle yağmuru.
Sürün saçlarınıza, yüzünüze,
Dünyada saf olan o kadar az şey kaldı ki.
Arı suyla arının.
Hatta yüreğinizi okşayın, o yağmurlu ellerinizle,
Ve yeni doğmuş bir yağmur damlasının saflığından öpün..
Funda'ya takılanlar...
...16 yaşında lise öğrencisi kız, göz falı baktırmak üzere, güzellik merkezine gidiyor. Falcı çakal adam, 23 yaşında. Binaya giriyorlar, ışıklar kapanıyor, kararıyor orası. Hisset diyor çakal ve kıza 30 saniye sarılıyor. Sonra utanma hissiyatı dudak kenarındadır diyor ve kızı dudağından 20 saniye öpüyor. Fallı sarılma, giz ve dudak terapisi sona eriyor. Kız, sonra uyanıyor ve gidiyor Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunuyor. Utanmaz adam diyor ki, ben ücret almıyorum, insanlık namına yapıyorum. Ben sadece kıza soru soracağım.16 yaşındasın, neyin var, falcıdan ne öğrenmeye gidiyorsun, çok merak ettim, bu bir. İkinci sorumda, saniyeleri nasıl tuttun, onu merak ettim.
... Alman öğrenci Karen, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okuyor. Bir gün evde karın ağrısı çekiyor. Tuvalete gidiyor ve bir şey çıkıyor diye bağırıyor. Ambulans gelene kadar doğuruyor. Bir şey çıkıyor diye bağırdığı bebekmiş meğerse.
Ambulans geliyor, bebeğin başı klozetin içinde ve orada can veriyor. Soruşturma açılıyor, ve bazen kadınlar doğuma kadar hamile olduğunu bilmez diyorlar.
Kadın beraat etmiş, umurum değil.
Ama anlatılanlar imkansız, hemen memeleri şişiyor, hemen ağrımaya başlıyor, hemen mide bir tuhaf oluyor, hemen duyguların değişiyor.
O kadar habersiz olamazsın, imkansız.
Gerisini boşuna anlatmayın, dinlemem ve inanmam ben.
Tıp dese de demese de.