Beslenmenin önemi her geçen gün gitgide artmaktadır.
Beslenmenin önemi her geçen gün gitgide artmaktadır. Bireyler olarak daha çok araştırıp beslenme hakkında bilgiler edinmeye başlar hale geldik. Son zamanlarda da öyle bir konu var ki herkesin duyduğu, okuduğu hatta marketlerde raflarda bile rahatça ulaşabildiği ‘Probiyotikler’ dir. Probiyotikli içecekler, probiyotikli yoğurtlar gibi pek çok ürün piyasaya sürülmeye devam ediyor.
Peki ya nedir bu probiyotikler?
Probiyotik, bağırsaklarda mikrobik dengeyi sağlayan canlı mikroorganizmalardır. Bu canlılar belirli bir ürünün içinde yeterli sayıda bulanabilir. Probiyotik ürünlerin içinde bulunan Laktobasiller, Bifidobakteriler, Enterococcus, Streptecoccus gibi canlı mikroorganizmalar;
- Yoğurt, peynir,
- Sirke,
- Turşu,
- Çiğ sucuk,
- Ekmek,
- Bira, şarap,
- Boza,
- Kımız ve kefir gibi fermante ürünlerde yer almaktadırlar.
Ürünün probiyotik niteliği kazanması için içinde yaşayan canlı mikroorganizma sayısının yeterli olması, depolamaya karşı dayanıklı olması, ürünün tat ve kokusunu olumsuz etkilememesi, mideden geçerken canlılığını yitirmemesi (asitten etkilenmemesi) ve bağırsak mukozasına yerleşerek çoğalabilmesi şarttır.
Prebiyotikler ise kolon bakterilerinin sayı ve aktivitelerini ve probiyotiklerin etkisini artıran, sindirilmeyen karbonhidratlardır. Son yıllardaki çalışmalarda probiyotik mikroorganizmaların bağırsakta çoğalmasında prebiyotiklerin öneminin büyük katkı sağladığı açıklanmıştır. Prebiyotiklerin kaynakları diyet posası (lifi) kaynakları olan laktuloz, inülin, rafinoz, fruktoolugosakkarit denilen karbonhidrat çeşitleridir. Bunlarında besinsel kaynakları;
- Kurubaklagiller,
- Buğday,
- Soğan,
- Muz,
- Sarımsak,
- Pırasa,
- Yer elması,
- Hindiba,
- Kuşkonmaz,
- Bezelye,
- Arpa, çavdar başlıca kaynaklarıdır.
Pre-Probiyotiklerin Sağlık Üzerine Etkisi
Çoğumuzun seyahate çıktığında, duygusal olarak aşırı üzgün veya mutsuz olduğunda, mevsim geçişlerinde, antibiyotik gibi ilaç kullanmaya başlanıldığında veya beslenme düzeni değiştiğinde bağırsaklarımızda meydana gelen değişimle ya ishal şikayeti oluyor ya da kabızlık kendini gösterir oluyor. Yani bağırsaklarınız iklimden, çevresel koşullardan, duygusal değişimlerden, ilaçlardan oldukça etkilenmektedir. Bu tip durumlarda probiyotik alımınızı artırarak bu şikayetlerinizden kurtulabilirsiniz.
Gastrointestinal Sistemin(GIS) normal florası doğumda sterilken, yenidoğan döneminde kazanılmakta ve yaşam boyu sabit kalmaktadır. Probiyotikler intestinal(GIS) mikrobiyal dengeyi geliştirerek floraya katkıda bulunmakta, patojen bakterin (hastalık yapan) dışkı ile atımını sağlamaktadırlar. Probiyotikler Gastrointestinal Sistemde antitoksin etki göstererek enfeksiyonlara karşı direnç oluşturmaktadırlar. Bu özellikleriyle birçok hastalığı önlediği ve hastalıkları iyileştirmede tedavi olarak kullanılır.
- Helikobakter pylori ve bağırsak enfeksiyonlarını (ülseratif kolit, Chron hastalığı gibi) azalttığı,
- Alerjik belirtileri azalttığı,
- Kabızlığı önlediği,
- İshali tedavi ettiği,
- Irritable bağırsak sendromuna iyi geldiği,
- Kanser riskini azalttığı,
- Serum kolesterol düzeyini düşürdüğü,
- Bağırsaklarda B grubu vitaminlerin üretilmesinde yardımcı olduğu,
- Humoral bağışıklık sisteminin yanıtını arttırarak bağışıklık sistemini güçlendirdiği,
- Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasını önlediği,
- Kalsiyum biyoyararlılığını arttırarak kemik sağlığını koruduğu bilinmektedir.
Prebiyotikler ise, immün sistemi uyarıcı ve kolonda karsinogenezisi (kanser hücrelerinin oluşumu) engelleyici etkileri vardır.
Sağlıklı beslenmede öncelikle doğal yollarla pre-probiyotiklere yer vermelisiniz gerekli koşullarda yapay (takviye) pre-probiyotiklerin kullanılması da uygundur. Bakteri sayısından maksimum düzeyde yararlanmak için probiyotik ve prebiyotik karışımı olan ‘simbiyotik’ preparatların kullanımı sağlık açısından en ideal olanıdır.
Bağırsağınızı sevin ve ona daima iyi davranın.