Kabımızın aldığınca değerlendirilmesi gereken özel bir zaman dilimi.
Dünyayı sarsan bir virüsü idrak etmeye ve payımıza düşenleri anlamaya çalışırken; Müslümanların oruç tuttuğu, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği, Hicri takvimin kutsal sayılan 9. ayı Ramazan yetişti imdadımıza. Kökünü, güneşten yanmış kızgın taşa basmaktan alan ve oruç tutmanın hararetiyle yanacak olan günahları ifade eden Ramazan.
Üzerinde olup bitenlerden dolayı giderek aşınan yeryüzünde yaşamak, bir kriz halini almışken kızdırdığımız dünya, sadece ayaklarımızı değil bütün bedenimizi, zihnimizi ve duygularımızı kavurmaya ve bizi insan olmaktan uzaklaştırmaya başlamışken yağmurun rahmeti gibi yeniden geldi Ramazan.
Kabımızın aldığınca değerlendirilmesi gereken özel bir zaman dilimi. Zira dilin taşıdığı kavramlardan, kelimelerin taşıdığı anlamlardan, bedenlerin taşıdığı ruhlardan, dertlerin taşıdığı devadan, özgürlüğün taşıdığı demokrasiden uzaklaştığı bir zamandayız. Hayatı başkalarıyla paylaşma ve birlikte yaşama sorumluluğunun zayıfladığı, insanın ‘biz’ olma bilincinin değil de ‘ben’ olma arzusunun yüceltildiği bir zamandayız. Şahlandırılan bireyselliğin, insanı gönül ve ruh değerlerinden uzaklaştırdığı, iradesini zayıflattığı, özgürlük alanını daralttığı bir zamandayız. Kısacası insanın insana ve kendine kul olmaya zorlandığı ve insanın insana şifa ol(a)madığı bir zamandayız.
HAM İNSAN
Batı toplumunun, kalp, gönül ve mana değerlerinden uzak bilgi odaklı yaşam anlayışı gibi doğu toplumunun araştırma ve bilgiden uzak mana odaklı yaşam anlayışı da yetersiz kalmıştır. Çünkü aklımızı temsil eden zihinsel süreçlerimiz; duygu ve gönül değerlerinden uzaklaştıkça hayatımız, doğal seyrinden çıkmaya tek taraflı olmaya başlıyor.
Akletme sürecine kalbin rehberlik etmemesi insanı, herhangi bir canlıya dönüştürüyor. Belki de istenen budur. Yani aklını, kendisi ve bedeniyle sınırlı kullanan, sürekli tüketen, ötekine duyarsız bir kişilik modeli oluşturuluyor. Aklı maişeti aşamamış, kendini bilmekten ve hakikatinden uzaklaşmış, kâmil olamamış bir insan. Çevresine ilaç değil dert olan ve idare edilen bir âdem.
Şu halde koronavirüsten sonra yeniden şekilleneceğine kesin gözüyle bakılan dünyadaki yerimizi doğru biçimde almak zorundayız. Bunun sadece kurumlar ve devletler düzeyinde bir çaba olmadığına yürekten inanmamız ve kendimizden başlamamız çok önemlidir.
Ramazanın sağladığı duru düşünme ikliminde bir bütün olarak kendimizi gözden geçirmemiz, takıntılarımızla yüzleşmemiz mümkündür. Öncelikle düşünce, tutum ve davranışlarımızı, koyu taraftarlığımızın karanlık gölgesinden kurtarmak mümkündür. Toplumu ve dünyayı sadece kendi penceremizdeki manzaradan ibaret sayma alışkanlığından kurtulmayı başarabilirsek taraf olma hastalığını da aşarız.
Başta kendimiz olmak üzere, aile üyelerimiz, iş ortamımız, toplumla ve âlemle birebir etkileşimlerimizin kalitesine, iletişimimizin diline odaklanmak zorundayız. Böylece insan olmanın hangi mertebesinde olduğumuzu görmemiz mümkündür. Zira kendimizi düzeltirsek toplumun ve dünyanın düzeleceği bir gerçektir.
ŞİFA OLAN İNSAN
Zaten Ramazan ayının amacı da budur. Kendi kapımızı çalıp içeri girmek ve nicedir havasız kalmış, kirlenmiş belki de kurum bağlamış ‘insanlık evimizi’ temizlemek şarttır. Bu, insan olarak kendimizi yeniden inşa etme sürecidir. Ramazan ayının kendisine özel bütün ritüellerinin amacı da budur. Bu, ham olmaktan olgun insana doğru bir yolculuktur. İnsanlara şifa olmayı dert edinmektir bu.
Dünyada toplumsal kontrolün zayıfladığı, endişe, korku ve paniğin dalga dalga yayılarak zihinlere yerleştiği, bireyselliğin şımartıldığı ama özgürlük alanının daraltıldığı bir zamandayız. Şahsımızı ve toplumu, her şeye siyah ya da beyaz bakmaya zorlayan taraf olmanın koyu karanlığından kurtarmak zorundayız. Böylece oruç tutuğumuz halde aç olanın halinden anlamama hastalığından kurtulmuş oluruz. Ve gözümüz, dilimiz, kulağımız, tenimiz ve zihnimiz gerçek anlamda ibadetin tadına varır.
İnsanın tahammül becerisine, merhamet ve anlam arayışına rehberlik eden Ramazanın bereketiyle yaşamımızda neye talip olduğumuzu ortaya koymanın, yeni bir yol haritası oluşturmanın, bolca okumalar yapmanın zamanıdır. Bütün canlıların serbest dolaşmalarına rağmen insanların adeta evlerinde tutsak olmalarının nedenlerine kafa yorma zamanıdır.
Küresel salgının dünyada yol açacağı ekonomik ve siyasi tahribata ve yeniden yapılanmaya hazır olmalıyız. Salgının maddi etkilerinden daha derin ve kalıcı etkilere yol açması beklenen “Psikolojik Pandemi”yle mücadeleye hazır olmalıyız. Bütün bunlar için her vesileyle girdiğimiz ‘ben’ çıkmazından kurtulmak, insanların güvendiği ve şifa bulduğu, yüklerinden arınmış bir insan olmak için ve arınmak için ne güzel fırsattır Ramazan.