Evet, kafamız olması gerekenden çok daha fazla karmakarışık.
Nasıl olmasın ki! Özellikle çarşı pazardaki yangın, geçim sıkıntısı girdabında batmamak için çırpınanların yaşam savaşı verdiği böylesine bir ortamda, çaresizliğin çok daha ötesinde yerleşik hale getirdiği bir yaşam biçimiyle karşı karşıyayız.
Çarşı pazardaki yangın dedik. Oradaki yangının meyveleri olan birçok temel tüketim maddesinin oluşturduğu bu yangın ortamını yaratanların, mutfağın ana malzemeleri sebzeler olması iyice kafaları karıştırıyor.
Öyle ya; enflasyonu bile azdıran biber, patlıcan ve benzeri mutfağın olmazsa olmazı bu sebzelerin pazar ve market fiyatları dolu dizgin. Almış başını gidiyorlar, tutabilene aşkolsun. Öyle bir ortamdayız ki, tutmak isteyenler de pek yok gibi. Herkes cebini doldurmaya bakıyor. Dar gelirlinin, geçim sıkıntısı çekenlerin, özellikle mutfağı yöneten ev kadınlarının çaresizliğine ivedilikle bir çözüm bulunması en önemli işlerden biri.
Bu yazıyı yazdığım sırada salata yapacaktık, gerekli malzemeleri manavdan sipariş ettik. Manavdan gelenlere ödediğimiz rakamı burada yazmak istemedim. Sadece birini buraya aktarayım, kalanların ne durumda olduğunu varın siz hesap edin. Çok büyük olmayan, normal boyda bir kıvırcık salatanın fiyatı beş lira.
Şöyle bir baktım, dört kişilik bir mevsim salata için harcadığınız para otuz lira civarlarında. Bir öğün yemeği sadece salata ile geçiştiremeyeceğinize göre; çorba, ana yemek (bu, daha çok tavuk etiyle veya alabilirseniz kıyma veya nadiren et ile yapıldığını düşünürseniz) yanında salata ve tatlı türünde bir yiyecekten oluşan akşam yemeğinin maliyetinin aşağı yukarı minimum maliyeti yüz veya yüzyirmi lira civarındadır. Bugünkü hesabıma şöyle bir baktım; dört kişilik öğün yemeği fiyatına, çok değil, iki üç yıl önce, dışarıdaki orta sınıf bir restoranda, dört kişi yemek yiyebilirdiniz. Bugün ise, bu menünün, dediğim standartlardaki bir restoranda size maliyeti 200 ile 300 lira arasında olduğunu kaba bir hesapla görebilirsiniz.
Son ayların en çok konuşulan konusu; korkulu rüyamız haline gelen enflasyon ve enflasyon rakamlarının çok daha üzerinde seyreden çarşı-pazar fiyatlarıdır. Bu çılgın fiyatlar konusunda, son günlerde önlemler alındığı söylemleri var ama bunlar henüz çarşı pazara yansımış gibi görünmüyor. Bunu, bugün herhangi bir markete veya çevrenizdeki semt pazarları uğradığınızda çok kolaylıkla görebilirsiniz.
Ben, birkaç gündür, sürekli alışveriş yaptığım semt pazarı ve marketin yanı sıra, bir iki semt pazarı ve birkaç farklı marketi turist gibi dolaştım. Fiyatlar semtine göre birazcık farklılık gösteriyor olmasına karşın söylendiği kadar yüksek bir görüntü sergiliyordu. Hep sözü edilen sebzeler; son günlerde çok dile düştükleri için azıcık kendilerine gelmiş gibilerdi ama hala el yakıyorlardı. Patlıcan, biber domates, kışın en çok tüketilen karnabahar ve lahana, ıspanak, pırasa, yukarıda sözün ettiğim salata malzemeleri, kuru soğan ve özellikle yeşil soğan, patates v.b. gibi sebzeler, fiyakalı fiyatları ile çarşı pazarın gözdeleriydi. Sivri biber, kilo yerine sayılı demetlere terfi etmişti. Patlıcan neredeyse sayıyla alınacak durumdaydı. Kışın en popüler sebzelerinden brokolinin yakınına bile yanaşmak mümkün değil. Seyirlik oldular.
Meyveler için birşeyler diyemiyoruz. Karnımızı doyurmak için gerekli olan temel tüketim maddelerinin başında olan sebzelerden söz edebildik sadece. Son günlerin gündeminde onlar var. Enflasyonun baş aktörleridir onlar. İçlerinde neredeyse “hain” ilan edilenler var.
Çarşı pazardaki durumdan yansıyanlara şöyle bir göz attık. Ama, asıl “umarım olmaz” dediğimiz, yıllardır her zaman kendini hissettiren “seçim ekonomisi”nin ne getireceğine hiç bulaşamadık.
Bu konu 31 Mart’a kadar bizimle ne kadar “haşir neşir” olur bilemiyoruz ama dilerim fazla can yakmaz.