Benim gibi haftada bir yazı yazan birisi için, yazı gününün yeni yılın ilk gününe rastgelmesi hoş bir tesadüf olsa gerek.

Güneşin yarın berrak bir gökyüzüne doğması için vatan; gençlerin enerjisine ve vatanseverlerin ihtirasına bu akşam, her akşamdan daha çok muhtaçtır.

(E. General Osman PAMUKOĞLU)

Benim gibi haftada bir yazı yazan birisi için, yazı gününün yeni yılın ilk gününe rastgelmesi hoş bir tesadüf olsa gerek.

Uzun yıllardan bu yana yeni yıl kutlama gibi bir alışkanlığı olmayan birisi olarak, geride kalan yılın son günüyle, yeni yılın ilk günü arasında hiçbir fark olmadığını elbette çok iyi biliyorum.

Ama dünyanın her yerinde farklı dini inanç, felsefi görüş ve düşünceye sahip milyonlarca insanın yeni yıl kutlamayı bir alışkanlık haline getirmesine de elbette saygı duyarım.

2022 yılı acısıyla tatlısıyla kötülükleri ve iyilikleriyle geride kaldı. Bu nedenle biz biz olalım gidenin ardından konuşup da moralimizi bozmayalım derim.

Olan olmuş, biten bitmiştir.

Bu nedenle artık yapılacak her yorum laf kalabalığından öteye geçmez.

Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin o güzel sözlerini hatırlayalım.

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi.

Her gün bir yere konmak ne güzel.

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.

Dünle beraber gitti, cancağızım,

Ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Şimdi, bugün ilk gününü yaşadığımız yıla, yani 2023’e, yani yarına bakmanın tam zamanıdır.

Haydi birlikte bakalım, yarın bize ne getirmeli veya getirecek?

Geçmiş yıldan birçok şeyi devraldık. En önemlisi de binlerce insanın ölümüne sebep olan Covid-19 hala yakamızı bırakmadı, bırakacak gibi de değil.

Bu demektir ki, bu bela bu yılda canımızı yakmaya devam edecek. Ölümler çok yakınımıza kadar geldiği için tedirgin olduk, korktuk ve korkmaya da devam edeceğiz.

Dünyada her yıl milyonlarca insan şu veya bu sebepten ölüyor, hiç oralı olmuyoruz.

Dahası gripten bile her yıl yüz binlerce kişi ölüyormuş da bizim ruhumuz duymuyormuş. Ne garip..

Afrika’da ve başka ülkelerde açlık milyonları aramızdan alıp götürüyor, bunlara bir de savaşları eklersek dünyanın sonu mu geliyor diye sormadan edemiyoruz.

Ölmek için bin türlü sebep var dersek yanlış olmaz.

Önemli olan ölmek değil yaşamaktır.

Yaşamak için ne gerekliyse onu yapmak en büyük çabamız, gayretimiz olmalı.

Hani, hep deriz ya “Her şeyin başı sağlık”.

Önce sağlık için, sonra geçinmek için gösterilecek bu gayretler bizi hayata bağlar ve yaşama sebebimiz olur. Ömür dediğimiz zaman diliminde bizi bekleyen sorunlar elbette olacaktır. Bunlara karşı dayanıklı ve sabırlı olmayı bilmeliyiz.

İşte o zaman hayat bize daha bir kolay gelecek, mutluluğu da böyle bulacağız. Şimdi bu yılın iyi, sağlıklı, mutlu, başarılı, sorunsuz, kavgasız, savaşsız geçmesi için dilek ve temennide bulunmalıyız. Duaların manevi ikliminde öncelikle tüm insanlığın, milletimizin, ailelerimizin ve de kendimizin kazasız belasız bir yıl geçirmesi için herkes ellerini inandığı Allah’ına ve kutsal bildiğine doğru kaldırmalı diyorum. Hoşgeldin 2023.

Mutlu bir yıl Türkiye’m.

[email protected]

—————————————————————

Avrupa Birliği’nin tartışmalı kararı

Uçaklarda “Alo” kaosu yaşanacak

Geride bıraktığımız yılın son günlerinde uçak yolcularının değişik nedenlerle yaptığı kavgalara bir yenisi daha eklendi. Bu kez Türk Hava Yolları’nın Gaziantep- İstanbul seferini yapan uçakta telefonunu kapatmak istemeyen bir yolcu ile bu duruma karşı çıkan bir başka yolcu arasında kavga çıkmış. Yolcuların kavgası nedeniyle uçağın kaptan pilotu, uçuştan vaz geçerek uçağı tekrar kapıya yanaştırmış ve uçağa çağrılan polis, kavgacı yolcuları uçaktan indirmek zorunda kalmış.

Bu ve buna benzer tartışma ve kavgalar sadece biz de değil, dünyanın her yerinde tüm havayolu şirketlerinde sıklıkla görülmektedir. Medeni ülkeler ve onların medeni insanları hariç.

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de cep telefonlarıyla konuşma alışkanlık haline geldi ve giderek de kronik bir hal aldı. Bunu önüne de artık geçilemiyor.

Yapılan araştırmalara göre, bir insan günde ortalama 3 saat 23 dakikalık bir zamanı telefon başında geçiriyormuş.

Bu da bu insanların günde 58 kez telefonlarını kontrol ettiği anlamına geliyormuş.

Tabii bu durum kişilere ve mesleklere göre de değişkenlik gösterebiliyor.

Telefonla çok sık konuşan bu insanların bunu yaparken de karşısındaki insanı görmemezlikten gelme hali de phubbing olarak tanımlanıyormuş. Bu sözcük, İngilizcede phone (telefon) ve mobbing (küçümseme) kelimelerinin birleştirilmesiyle meydana geliyormuş.

Yani, telefonla konuşmak yerde de, havada da büyük sorunlara neden olabiliyor.

Bundan bir önce bir müjde olarak verilen “Uçaklarda ‘Alo’ demek serbest” başlıklı bir habere de bakmak gerek.

Uçak modu, her telefonda bulunan ve zaman zaman oldukça da işe yarayan bir özelliktir. Var oluş amacı aslında isminden de anlaşılacağı üzere, uçaklarda telefonun dışarısıyla olan mobil bağlantı transferini kesmek olan bu özellik, aslında günlük hayatımızda da oldukça sık başvurduğumuz bir fonksiyon. Bununla birlikte Avrupa Birliği Komisyonu tarafından alınan son karar, bu durumu sonsuza kadar değiştirebilir. Komisyonca alınan karara göre 30 Haziran 2023 tarihinden itibaren uçaklarda telefonları kapatma ya da uçak moduna alma zorunluluğu sona erecek. Bu durumun sebebi olaraksa, artık uçakların bu konuda yeterli seviyeye gelmiş olmasını gösteriliyor.

Bu karar güvenlik açısından değilse bile konfor açısından yolculuk kalitemizi olumsuz etkileyecektir. Nitekim telefonun uçak moduna alınması, telefon bu modda kaldığı sürece uçak seyahatinin daha sessiz sürmesini sağlıyordu.

Ancak artık böyle bir yasak olmayacağına göre, yol boyunca konuşanlar mı dersiniz, internetten video açıp kulaklık takmadan izleyenler mi dersiniz yoksa kulağında kulaklık olmasına rağmen son ses dinlediği için tüm yolculara dinletenler mi dersiniz, birçok farklı durum meydana gelecektir. Bakalım daha belirtilen tarihe çok var ve belki Avrupa Birliği Komisyonu bu süre zarfında bu kararından geri döner, kim bilir…

Ama ortada bir gerçek var ki, uçaklarda telefonla konuşmayı serbest bırakmak çok tehlikeli sonuçlar doğuracaktır.