​VALLA SEVMİYORUM SİZİ!

Funda ÖZKALYONCU
Tüm Yazıları
İklim olarak çok zorlanıyoruz.

Hayat çok zorlaştı değil mi?

İnsanca yaşamak, nefes almak ne kadar zorlaştı değil mi?

İklim olarak çok zorlanıyoruz. 

Mevsimlerin karmaşasından, 

Su sıkıntısından,  

Küresel sorunlardan,  

Ve

Ekonomik olarak hayat ne kadar zorlaştı ve ne kadar zorlanıyoruz değil mi?

Farkında mısınız! İnsanın insana tahammülü ne kadar azalıyor.

İnsan ilişkileri çok zorlanıyor. 

İnsan ilişkileri çıkmaz sokakta.

Tahammül azalınca, sevmek duygusu da azalıyor.

Oh diyemediğimiz zamanlardayız.

Benim.

Sevmediklerim çoğalıyor.

Sevmiyorum dediklerim;

Bugün canım canım, canımın içi falan, yarın suratı tas gibi, tuhaf ve ortadan kaybolmaca, sevmiyorum sizi 

Bıraktığın gibi bulamadığım insanları sevmiyorum.

Dengesiz insanları sevmiyorum.

Sizin sitede evler kaç lira, evini kiraya mı verdin, kaç lira kiraya verdin soruları.. 

Özel soru soran insanları sevmiyorum.

Çocuğuna soramadığı, sormaya cesaret edemediği soruları, pişkin pişkin sana sorabilen, cevap alamayınca bozulan insanları sevmiyorum.

Saklayan, saklanan, hep bir eksik, yani samimiyetsiz hissettiğim insanları sevmiyorum. 

Yangın, deprem, sel felaket olunca Iban yollayan insanları sevmiyorum.

Yahu herkes kendi bildiği, kendi etrafındaki insanlara zaten yardım ediyor, sen ne münasebetle çat diye Iban yolluyorsun, ben kime yardım edeceğim sana mo kaldı, sevmiyorum seni.

Misafir geliyor, eli boş gelen insanlar, sevmiyorum sizi.

Ya da tam tersi, misafir gidiyorsun, kendine göre bir şey almışsın açmıyor, bakmıyor, koyduğun yerde kalıyor, umurunda değil, sizi de sevmiyorum.

Karısı yanında yokken konuşmak için bahane arayan teke, ya da tekeye yaklaşan göbekli erkekler, karısı gelince tavrı değişen erkekler sizi hiç sevmiyorum.

Karınıza sarılın ve onunla uyuyun arsız ve şuursuz insanlar, o kadınlar bile çok size, sevmiyorum sizi.

Bazı kadınlar bunu kendine hakaret sayar ve o kadınlar hiç sevmez sizi.

Sabahtan akşama kadar ekonomik kriz, şu kaç lira olmuş, bu felaket zamlanmış diye anlatan insanlar, içim şişiyor, sizi sevmiyorum.

Yan komşu, ya da üst kat komşun, sabahtan akşama kadar cart cart koltuk, kanepe, sandalye çeken insanlar, hayırdır evin içinde nakliyat şirketin var sanki, sevmiyorum sizi.

Dünya malı dünyada kalırı, anlatıp duran, ama sabahtan akşama kadar mal mülk kovalayan insanlar, sevmiyorum sizi.

Bağıra bağıra konuşan insanlar, gürültü yapan, kendi çocuğunu herkesin çocuğu sanan insanlar, valla sevmiyorum sizi.

Hiç sorun yok, sıkıntı yok, hallederiz o iş bende diyen insanlar, size selam bile vermek istemiyorum o kadar sevmiyorum yani sizi.

Şu havluyu uzatır mısın, şu kül tablasını uzatıversene, çantamı verir misin, kendi yapabileceği işi benden, ya da başkasından isteyen insanlar sizi de hiç sevmiyorum.

Sözünde durmayan insanlar, geleceğim deyip gelmeyen, bende var sana veririm diyen, şu günü buluşalım deyim, unutan insanlar sevmiyorum sizi. 

Her şeyin, sende daha çok olduğunu düşünen insanlar, ve dahası; sebebi bilinmez ama sendeki paranın kendi cebindekinden daha fazla olduğunu düşünen insanlar, sizi de hiç sevmiyorum.  

Kıskanç insanlar sevmiyorum sizi.

Fesat insanlar sevmiyorum sizi.

Kötü kalpli insanlar sevmiyorum sizi.

Valla sevmiyorum sizi.

Funda'nın aklındakiler…

... Plajda iskeledeyim.

İlk defa öğleden sonra, yani kırk yılda bir derler ya, öyle işte, arkadaşım var diye gidiyorum.

Yanımdaki şezlongda genç bir kadın oturuyor.

Sanki zor tanıyor beni, merhaba diyor, tanıdım sizi, ama tam çıkaramadım diyor.

Arada kusura bakmayın falan diyor, sanki zorunlu hal içindeyiz.

"Şart değil zorlamayın" diyeceğim, hava sıcak, denize gireceğim, tatildeyim, kendimi germeye gerek yok, Funda'cım diyorum,

Alışkınım, bu kadın türüne, benim içinde beş kuruşluk önemi yok 

O devam ediyor, ben kendimi tanıtıyorum.

Ablası, çocukları, arkadaşları kalkmış, 1000 TL girişi olan plaja, Bodrum'un başka bir bölgesinden gelmişler.

Niye deneyin oranın adı var.

Yani paylaşıp, fake gözlüklerinin arkasından bizde oradaydık, diyecekler.

İskele hınca hınç.

Ben senede, olsa olsa en çok 2 defa, böyle kalabalık ve durumlara toslarım.

Ankaralı avukatmış, ticari davalar, boşanma davaları arabuluculuk falanlar yapıyormuş. 

Beni zorla tanıyan kadın, Seren Serengil ile program yaptınız, nasıl biri diyor.

Sanki tanımıyor.

"Çok kötü kalpli biri o, kadın düşmanı" diyor.

Gülşen'e neler dedi diyor 

Hadise'ye meler etti diyor.

Seren'le Deniz nasıl kavga etti ya, arka yüzü nedir diyor.

Kadın bizim programı ve tüm olayların hepsini satır satır biliyor.

Ve diyor ki.

Seren Serengil çok ÇİRKİN.

Gerçek fotoğrafı var mı sizde, paylaştığı fotoğraflar çok filtreli de, gerçek halini görmek istiyorum.

Çirkin demeyelim, çok yakışıksız falan diyorum ve Seren ile ilgili söylediği her olumsuz cümleyi şöyle son veriyorum.

Çok görgülüdür, çok nezaketlidir ve misafirperverdir, hatır gönül bilir.

Sonra konuyu, hiç alakasız atlayarak ülkede kanun yok, hukuk yok, savcılar şöyle, hakimler böyleye getiriyor.

AH canım.

Kadın çok önemlidir.

Ben kadını çok önemserim.

İşte.

Hukuk ve olmayan adalet senin gibi hukukçu kadınlar yüzünden böyle işte.

Akıllı hukukçular, akıllı meselelere kafa yoran kadın hukukçular lazım değil mi?

Bak senin haline.

Sen! Seren'in fotoğrafının peşine düşeceğine adaletin peşine düşsen, kadınların, çocukların, olanın bitenin adaletinin peşine düşsen, ülkemiz daha iyi olurdu.

Anladım ki! sabah duruşmanız falan da yok.

Bu arada;

Kızlarının popoları çok çirkin ve büyük, son model, kim bilir kime özendiniz aldınız, bilemem ama, olmamış be canım.

Sen 5 yıl koca koca kitapları oku, çalış, staj falan.

Merakın Seren'in gerçek fotoğrafı olsun.