KIBRIS'A, İRFANA, SUYA DAİR ARAYIŞLAR - 1

Mustafa Kadir ATASOY
Tüm Yazıları
Geçenlerde cuma namazında tişörtünde İngilizce küfür ve kurukafa bulunan bir genç gördüm. Olabilir tabi, ama bir şeye örnek vereceğim bunu... Uyumsuz olmaya, "beraber bulunma hali" diyebileceğimiz şeye...

Hani, konut projelerinin adına “residence” ekliyorlar ya... Devletten ruhsat alarak... Milli devlet ve residence; yine beraber bulunma var. Bununla şunu kastediyorum. Zamanla birisi diğerine baskın gelecektir yani…

Devlet neyle tanımlanır? Bir insan topluluğu, sınırları olan bir toprak parçası ve siyasi yönetim… Ama şuur olmazsa o toprağı size yar etmiyorlar. 

Fransızlar l’exception culturelle yani kültür istisnası dedikleri bir düzenleme yapmışlar. Kendi kültürleri söz konusu olduğunda çok hassaslar, serbest ticarete bile izin vermiyorlar. Bir McDonald’s şubesini tahrip eden José Bové adında bir adam Fransa’da kahraman hale geldi. McDonald's güzel olabilir ama biz Fransız’ız, Amerikalı değiliz diyor adam… Şimdi bu Fransızlar gerici mi oluyorlar? Hayır, "Fransız"ın anlamını korumak istiyorlar.

Bizim bir "kültür davamız" olmalı, “kültür adamı” yetiştirme meselemiz olmalı. Türkiye’de bir iş yapılacak ve biz bu işten çok fayda sağlayacağız, bu ne olabilir diye sorsalar bu meseleyi sürekli gündemde tutmayı söylerim. Kültür adamı olmak her alanda başarılı olma ihtimalini artıran bir şey... Tüketim bağımlısı olmamak kültür adamı olmakla ilgilidir. Kültür adamı yurtdışından ithal edilmiş bir oyuncağa yedi bin lira vermez. Bunu biz üretmiyoruz ki...

Buradaki anlamı yakalamak insanın neyi amaçladığıyla ilgili… Henri Lefebvre “Gündelik Hayatın Eleştirisi”nde "toplumsal bakımdan sadece hizmet alıcı şeklinde hareket ederek yurttaşlık haysiyetini yitiren kullanıcı, böylece toplumsalı ve toplumsallığı da yitirir. Bu artık mesajların boğduğu daha derin bir yalnızlık olacaktır” der. Peki, kim haysiyetini korur? Üreten kişi… İşte meselemiz budur. Üretmek…

Üretmeyi neye bağlayacağız? Kültür emperyalizmi neden başarılı? Çünkü onlar üretiyorlar, sen yeterli ve kaliteli ürün vermiyorsun. Neden ürün veremiyorsun? Çünkü kültür şuurun yok. Sunulan şeyi yadırgamıyorsun; residence senin de hoşuna gidiyor. 

Yabancı dizilerin yeniden çekimleri yapılıp TV’lerde yayınlanıyor. Birçoğu geleneksel aile değerlerinin karşısında… Kız babasına gidip "biz erkek arkadaşımla eve çıkıyoruz" diyor. Geleneksel aile değerlerine karşı çıkıyor. 

Kültür emperyalizmine eşlik eden öyle bir mesaj var ki artık arka planda aileyi yok etmeyi amaçlayan bir şeyle karşı karşıyayız. Eski kuralları değiştirmeyi amaçlayan sistematik bir saldırı bu… Kültür emperyalizminin bütün mesajını buna indirgeyebiliriz. 

Eric Hoffer “Kesin İnançlılar”da “insanlarda; bir ırkı, bir ulusu veya ayrıcalığı olan bir grubu, onun en kötü üyelerine bakarak değerlendirme eğilimi vardır. Her ne kadar bunun haksızlığı, ortadaysa da, bu eğilimin haklı olan bir yönü de vardır. Çünkü bir topluluğun niteliği ve kaderi, birçok zaman onun en kötü elemanları tarafından belirlenir” der. Bu yüzden diyebiliyorum, buradan çıkan anlam aileyi yıkma çabası diye… 

Aile Bakanlığı ve diziler, bir beraber bulunma daha… Diziler kazanırsa ailenin bir bakanlığının olması absürt hale gelecek.